"Kacchan beni asla unutma olur mu?"
"Aptal seni nasıl unutabilirim ki"
¨~¨
Alarmı kapatıp telefonumu elime aldım ve yaklaşık yarım saat instagram da gezindim. Nefret ediyorum okuldan, ders çalışmaktan, asla katlanamıyorum. İstemeyerek lavoba ya gidip elimi yüzümü yıkadım ve yine odama gidip hayatı sorguladım. Bunu tek ben yapmıyorum dimi?
Hayatım asırı sıkıcıydı. Sabah kalkıp okula git, hiçbir şey anlamadan eve dön, arada arkadaşlarla takıl, tüm gün yat ve sabah yine kalk okula git. Günlük rutinim bu.
Tek başıma yaşıyordum, annem 3 yıl önce trafik kazasında ölmüştü ve babam hiç sormayın doğduğumdan beri bir kere bile görmedim kendisini.
Üstümü giyindikten sonra dünden hazırladığı çantamı alıp evden çıktım.
Otobüse bindim ve cam tarafında boş olan biryere oturdum. Okulum son durakta olduğu için kulaklıklarımı takıp ve 1 saatlik "bus" playlistini açtım.
2.duraktayken otobüse biraz fazla yakışıklı olan biri binmişti. Pekala gerçekten olağanüstü bir yüzü ve vücudu vardı Sarı ve hafif dik saçları, kırmızı gözleri... Bir anda arkasını dönüp gözlerimiz kısa bir süreliğine buluştuğunda yüzümü tekrar cama çevirip şarkıyı dinlemeye devam ettim. Ve evet hafif ve birazcık sesli olan gülüşünü duymuştum.
Son durağa geldiğimde çantamı ve diğer eşyalarımı alıp okulun önünde indim. o çocuk ta burada inmişti, sanırım aynı okuldayız. Onu daha önce buralarda görmemiştim ama ilginç bir şekilde dikkatimi çekmişti.
"Oi Bakugou" sarı saçlı ve hatırladığım kadarıyla adı Denki olduğunu düşündüğüm bir çocuk böyle demişti kırmızı gözlünün yanına gelerek.
"Siktir git Denki, bugün hiç havamda değilim" demişti kaşları çatık bir şekilde Bakugou.
Okul kapısından geçerken biraz yakın olduğumuz için konuşmalarını istemeyerek de olsa duymuştum. Bakugou ha, ilginç biri gibi.
Gözlerim Todoroki kun'u ararken kırmızı gözlü çocuk öğretmenler odasına girmişti.
Sınıfın önüne geldiğimde Todoroki kun el sallayarak önündeki sırayı oturmam için işaret etmişti. cam kenarında en arkadan bir önceki sıra, bilmem bu kadar bu yerde olsan sıraları neden seviyorum? Farklı bir havası var sanırım. Huzurlu hissettiriyor, yanımda biri varmış ve beni koruyormuş gibi hissettiren bir sıra. Evet bu bir sıra ve dediklerim aşırı saçma, sanırım.
Dersin başlamasına 5 dakika vardı ve şu ana kadar hiç vaktinde gelemeyen ben bu sefer erken gelmiştim. Şaşırtıcı, gerçekten.
Aizawa sensei sınıfa geldiğinde kırmızı gözlü çocuk da yanında gelmişti. Yeni transfer öğrenciymiş.
"Evet Bakugou kendini tanıtabilirsin."
"Selam ezikler, ben Bakugou Katsuki umarım iyi geçiniriz, gerçi geçinmesek de sikimde değil."
Pekala tipi olsa da karakteri olmadığına emindim. Aizawa sensei geçmesi için benim arka çaprazımda, Todoroki nin yanında ki sırayı gösterdi.
Tüm kızlar ağzının suları aka aka Katsuki ye bakıyordu. Yakışıklıydı, kaç kere söyledim bilmiyorum ama kırmızı gözleri, dik sarı saçları, vücudu... "Tam benim tipim" diye geçirdim içimden. Ama sadece tipi, kişiliği bok gibiydi ve bunu iki kelimesinden herkes anlayabilirdi.
"Şşt yeşilli baksana"
Arkamdan gelen soğuk ve kısık ses ile başımı o tarafa çevirip "Ne var?" der gibi bir bakış attım.
"Çiller diyorum, güzelmiş"
Yapmacık bir gülümseme ile önüme döndüm. Tüm gün boyunca etrafındakilere bağıran, asla düzgün konuşmasını bilmeye Bakugou Katsuki bana iltifat etmişti. Peki sanırım beni sinir etmeye çalışıyordu. Kısık ama biraz duyulabilecek bir şekilde "Delinin birine çattık sanırım" dedim.
Duymuştu, arkamdaki kırmızı gözlerin bana bakıp gülümsediğini hissedebiliyordum. Beni görmeyeceğini bilsem de göz devirip derse odaklanmaya çalıştım. Gerçi arkamdaki fazla gürültücü çocuk buna pek de izin vermemiş, başımı fena halde ağrıttırmış dı.
Sonunda sıkıcı olan dersleri uyuyarak geçirdiğim de son zil çalmış, bende eve gitmek için eşyalarımı toplamaya çalışıyordum.
"Hey Izuku kun, yeni gelen öğrenci ve diğerleri ile birlikte kafeye gidecektik, sende gelmek ister misin?"
Uraraka her ne kadar gelmemi istiyormuş gibi görünse de, bu baş ağrısıyla tekrar Katsuki nin olduğu biyere gitmek istemiyordum. Uraraka ya üzgün olup evde dinlenmek istediğimin söyledim.
"Midoriya, gelmeyecek misin?"
Todoroki ye olumsuz anlamda başımı sağa sola salladım ve okulun önündeki otobüse doğru gittim. bindikten sonra sabah dinlediğim "bus" playlistini açıp kalan yolda sürekli camdan dışarısını seyrettim.
Eve geldiğim anda çantamı bir kenara fırlatıp yatağa yattım, aşırı yorulmuştum ve başım çatlayacak gibiydi. Biraz yattıktan sonra kalkıp üstüme rahat bişeyler giydim ve hapımı aldım. Battaniye yi alıp mutfakla birleşik olan oturma odasında, ortada duran uzun kanepeye kendimi attım. Televizyondan güzel bir film açıp izledim.
Yaklaşık 2 saat televizyonun karşısında film izledim, uykumun geldiğini fark edince film henüz bitmeden elimdeki kumanda ile kapattım.
Bakugou Katsuki. "Neden bu kadar ilgimi çektin" diye sesli bir şekilde düşünürken gözlerimi daha fazla açamayacağımı anlayıp uykuya daldım.
¨~¨
"Hey şapşal Deku ne yapıyorsun orda, lanet olsun donarak ölmek mi istiyorsun?"
Güldü yeşil saçlı.
Arkasından beline dolanan eller ve yumuşacık bir battaniye ile hemen ısınmıştı yeşilli. Ormanda kurdukları çadırın önünde oturuyorlardı.
"Kacchan, beni asla unutma tamam mı"
"Ha? Salak mısın Deku şu soruyu sürekli sorma artık. Seni unutmak ne demek, senden asla ayrılmayacağım."
SELAM AAAAAA KİTABIN TUTUCAĞINI HİÇ DÜŞÜNMÜYORUM AMA EĞLENMEK İÇİN YAZIYORUM UMARIM OKUYAN KİŞİLER DE SEVER MUAH
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Remember Me -bakudeku-
Fanfiction"Beni unutma demistin Deku hatirliyor musun? Ama unutan ben degil, sen oldun"