iki

686 79 161
                                    

Harry kendini fiyasko gibi hissetti.

Bekle, hayır -zaten öyleydi. Bir aydan fazla olmuştu ve hala Louis ile konuşmamıştı.

'Bugün o gün.' diye düşündü. 'Bugün Louis Tomlinson ile konuşacağım.'

Ama biyoloji laboratuvarına girdiğinde bütün özgüveni söndü. Niall kollarını Louis'nin etrafına sarmış, yüksek sesle konuşuyordu. Niall gerçekten çok rahatsız ediciydi. Louis'nin etrafında Niall gibi biri varken nasıl onunla konuşacaktı?

'Siktir et.' Harry sırasına otururken kendi kendine sızlandı. 'Belki onu sonra tek başına yakalarım.'

Bayan Smith laboratuvara girdi ve seslendi. "Bugün partnerinizle beraber kurbağa organlarını inceleyeceksiniz. Partneriniz sıra arkadaşını, değiştirme şansınız yok."

Sınıftan birkaç homurdanma sesi çıktı. Harry, sıra arkadaşı Dylan isimli çocuğa baktı. Dürüst olmak gerekirse, Harry kurbağaları incelemekten korkuyordu ama Louis'nin karşısında güçlü gözükmeliydi. Harry kurbağayla zor zamanlar geçiriyordu çünkü Dylan korkmuş ve ne kurbağaya dokunmayı ne de Harry'ye yardım etmeyi kabul etmişti. Neredeyse herkes işini bitirmişti ve Harry hala uğraşıyordu. Louis ve Niall ilk bitiren olmuştu  Genel olarak her şeyi Louis yapmıştı çünkü Niall kurbağaya dokunmuş ve, Dylan gibi, dokunmayı reddetmişti.

Bayan Smith iç çekti ve Harry'ye doğru yürüdü. Harry hala kurbağayla uğraşıyordu. "Bay Styles, yardıma ihtiyacınız var mı?"

"Um, evet, efendim." Harry kızarırken söyledi.

Bayan Smith, Louis'ye döndü ve seslendi. "Bay Tomlinson, gelip Bay Styles'a yardım eder misiniz?"

"Tabii, efendim." Sandalyesinden kalkarken sessizce söyledi Louis. Niall, nedense, madman gibi sırıtıyordu.

Şansına, kimse onlara dikkat etmiyordu, bu yüzden Harry o kadar da utanmamıştı. Ama, siktir siktir siktir, Louis Tomlinson kurbağayı incelemesine yardım etmek için ona doğru yürüyordu. Harry neredeyse her gün Louis ile konuşmanın hayalini kurmuştu ama bu kesinlikle düşündüğü şey değildi. Bayan Smith diğer öğrencilere yardım etmek için ilerledi ve Louis'le Harry'yi yalnız bıraktı. 'Tanrım, neden yakından çok daha mükemmel gözüküyor?'

"Evet, um..." Louis, Harry'nin gözlerinin içine bakmadı. "Yardıma mı ihtiyacın var?"

"Uh, evet. Nasıl yapacağımı anlamadım." Gergince söyledi Harry.

"Yani, oldukça kolay." Neşteri Harry'nin elinden aldı. O anda, elleri hafifçe sürtündü ve iki çocuk da kırmızıya döndü. Nefeslerinin altından minik bir özür mırıldandılar. "Evet, um, şöyle yapacaksın..." Louis başladı ve Harry elleri yanlışlıkla birbirine değdiği için deli gibi atan kalbiyle odaklanmaya çalıştı.

Louis, Harry'ye nasıl yapılması gerektiğini göstermeyi bitirdiğinde, Harry bir adım atması gerektiğine karar verdi. Louis'yle konuşmalıydı ve tercihen ölü bir kurbağayı içermeyen bir konu halkında konuşmalıydı.

Harry boğazını temizledi. "Um, Louis. İngilizce sınıfımdasın, değil mi?" Kafasının içinde ise çığlıklar atıyordu. 'Tabii ki öyle! Her ders aynanla onu izliyorsun, nasıl İngilizce sınıfında olmaz?'

"Um, evet," Louis söyledi, sesi sevimli ve yumuşaktı.

"Makaleyi bitirdin mi?" Harry sordu.

Louis küçük bir kahkaha attı ve Harry'nin kalbi patlamaktan son anda kurtuldu. "Dürüst olmak gerekirse, daha başlamadım bile ve son teslim tarihi iki gün sonra. Çok kötü batırdım."

love me, please? (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin