Kuş sesleri ve esen rüzgar yüzünden yapraklardan gelen sürtünme sesi... Sabahları daha huzurlu uyanılamaz her halde. Yataktan pijamalarımla fırladım. Uyanır uyanmaz aklıma gelen ilk şarkıyı mırıldanmaya başladım.
Üstümü değiştirip, saçımı tarayıp, yüzümü yıkamam gerekiyordu fakat bütün bunlar için gerçekten çok üşengeçtim. Hatice teyzenin bana kızacağını bile bile aşağı indim.
Merdivenin kulpuna oturdum ve kaymaya başladım. Merdivenler döne döne inerken merdivenlerin ucunda Mete'yi gördum. Evimizin küçüğü, küçük ellerini sütüne sarmış bana bakıyordu. Hemen ani fren için kulpa yapıştım ve tam Mete'yle göz göze geldiğimde anca durabildim .
Kulptan atlayarak yere indim. Mete, pijamali ve dağınık halime gülerken onun burnuna kocaman bir öpücük kondurdum.
"Günaydin Mete'mmmm"
O sirada Gülnaz teyzenin, bizi elindeki çay tepsisiyle izleyişini gördüm. Kalbinin yerinden çıkacak gibi olduğu, atan renginden belliydi. İkimize de sirayla bakış attıktan sonra söylenmeye başladı.
"Allahim bu kız bir gün evi başımıza yıkacak deli yahu deli!"
"Oyyy cok haklıymış benim Gülnaz teyzem"
Ona da uzaktan bir öpücük attım ve salona dogru yurudum. Dedem her zamanki koltuğunda, hergün nasil aldığını hiç anlamadığım günlük gazetesiyle oturuyordu.
Arkasından dolanıp boynuna sarıldım ve yanaklarına sulu sulu bir öpücük kondurdum.
"Günaydın dedelerin kralı."
"Günaydın bitanem."
"Ohh be. Sen bitanem demeden gün doğmuyor be dede."
"Seni yalakacı."
Sağ elinin altında, sehpasinda duran kekik çayının kokusunu içime çektim ve dört tarafı çamlarla çevirili camlardan ormana baktim. Hatice teyze bağırdı.
"Hadi sofraya"
Biz böyle yerdik. Kahyası, ev sahibi...Çünkü kocaman bir aileydik. Bu evde dedem, ben, Hatice teyze, Gülnaz teyze ve oğlu Mete, Fatma teyze ve arada da Rana abla ile beraber yaşıyoruz.
Biliyorum genelde aile dediğiniz baba, anne ve çocuklardan oluşur. Bir zamanlar benim de dışardan böyle görünen ama içinden soğuk bir ailem vardi. Ta ki...
Çok küçüktüm. Annem ve babam, dedemin kurduğu şirketi büyütmek için hiç durmadan, eve gelmeden, birbirlerini görmeden çalışıyorlardı. Bana bakmak için bakıcı tuttular.
Bir gün bakıcım bana süt yapmak icin ocağa cezveyi koymuş. Sonra sevgilisi gelmiş, onunla konuşmak için dışarı çıktığında kapı arkasından kapanmis. Çilingirci geldiğinde iş işten geçmiş, tabi ev cayır cayır yanıyormuş ve ben de ateşin ortasındaymışım.
Ben hatırlamıyorum olayı, sadece bir kaç sahne hatırlıyorum. Ama tabi ki o yangından unutamayacağım bir yara izi de aldım. Sonra dedem ve babaannem ortalığı ayağa kaldırıp beni Bolu'daki, en yakınındaki eve 3 saatlik yol olan bu eve getirdiler .
Ben burda büyüdüm. Bildiğim, hatırlayabildiğim bütün anılarım bu sofradaki insalarla dolu. Bütün ilklerim, bütün düşüşlerim ve bütün gülüşlerimi bu insanlarla paylaştım.
Onlara bir kez daha bakıp gülümsedim. Mete yemeğini yemiyor, çatalla önündeki patatesli börekle oynuyordu. Ben ise çoktan bitirmiştim. Elimi yavasça onun kol altına götürdüm ve gıdıklamaya başladım. Ayni zamanda
"Bak bak, yemeğini mi yemiyormuş bu çocuk? O zaman gıdıklanmayı hak ediyor. Yiyecek misin?" diyip kahkaha attım.
Kahkahalarin arasında teyzelerimin coğu gülüyordu. Hatice teyze ise gülüşünü saklayamadan
![](https://img.wattpad.com/cover/33072567-288-k939617.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siren'in Çığlıkları [ASKIDA]
FantasyBir çok şey yaşamış olan Talya, yeni, sıradan bir hayata başlamaya çalışıyor. Fakat denizde gördüğü o çocuk ve etrafında garip davranan insanlar yüzünden acaba bunu başarabilecek mi?