hakikaten gökyüzü onundu

917 144 78
                                    

0.3

hafif çantası ile yavaş yavaş yürüyordu. dershaneden çıkmış, kütüphaneye doğru ilerliyordu. çantasında kahverengi defter, sarı dağınık saçları ve sıradan tişört, pantolon sayesinde kesinlikle öğrenci modundaydı.

saat beşe ulaşmak üzereydi, biraz acele ediyordu bu yüzden. yavaş yavaş kütüphanenin yakınlarına geldiğinde rahat bir nefes aldı. merdivenleri tek tek çıkıp, defteri ilk bulduğu yere koydu. koyduğu masadan biraz uzaklaşıp başka bir masaya oturdu. sky'ı -ya da deniz- beklemeye başladı.

merdivenlerden yukarı çıkan genç, kahverengi saçlı ve tertipli çocuk defteri koyduğu masaya yaklaştı. defteri eline alıp biraz içini karıştırdı. emin olduktan sonra etrafa bakındı gözleri. istediğini almış olacak ki yavaş yavaş dışarı çıktı.

gideceğini düşünüyordu rüzgar, oysa yakınlardaki bir banka oturup defterine bakınıyordu. ne yapacağını bilmiyordu. yavaştan banka doğru yürüdü. deniz tepki vermedi bile. sonunda kararlılıkla banka oturdu.

işte şimdi deniz'in dikkatini çekmişti. yanındakine kıyasla daha sıska olan sky cebinden sigara kutusunu aldı. iki dal çıkarıp soğukkanlılıkla bir tanesini rüzgar'a uzattı. rüzgar ise cebinden bir çakmak çıkardı. dudaklarında ki sigara dalını yaktı ve çakmağı deniz'e uzattı. aralarında saçma bir samimiyet oluşmuştu. ortamda ki sessizlik bozulmuyordu. gerçi bozulsa ne olurdu ki. iki içi boş genç, duygulardan mahrum, düşüncelerden arınmış ne konuşabilirdiki. memnunlardı hallerinden.

sıska olan bir kaç dakika tüttürdüğü sigarayı yere atıp ayağıyla ezdi. ardından rüzgar aynı hareketleri kopyaladı. deniz ayaklandı, derin bir nefes alıp rüzgar'a döndü. meltem onun tarafındaydı, saçlarını tatlı bir melodi ile sallıyordu. dudaklarından 'bir kahve içmek ister misin rüzgar?' kelimeleri döküldü. rüzgar kulaklarına dolan güzel sesle mest olmuş gibi hissetti.

ukala bir tavırla 'sana güvenmem için tek bir sebep ver.' dedi rüzgar. dalgaya alarak söylemişti bunu. deniz ise sadece ayağa kalkması için elini uzattı. rüzgar kalbinin atışlarına aldırış etmeden eli tuttu. yavaşça ayağa kalktı. tuhaf bir durum olacak ki ikisi de bırakmak istemedi ellerini. ikisininde sığınabileceği bir yerleri yoktu. deniz hep rüyalarını birilerine anlatmak isterdi, rüzgar ise hep birilerini dinlemek.

yine de her şeye rağmen ayrıldı iki el. yanyana bir şekilde yürümeye başladılar. rüzgar sadece deniz'i takip ediyordu. onu cehenneme götürse de giderdi. onu izlemekten yolu görmüyordu. en sonunda bir kafenin önüne geldiklerinde içeriye geçip cam kenarı bir masaya oturdular. rüzgar'ın şuan ihtiyacı olan tek şey bir fincan kahveydi. bir fincan rica ederken deniz de aynısından olsun dedi.

iki genç kendilerini birbirlerini izlerken buldu. rüzgar'ın gözleri deniz'in gözlerine çarptı. o an bakakaldı öylece kahverengi gözlere. tüm yıldızları ve gökyüzünü içinde taşıyordu resmen. solgun yüzüne nazaran gözleri parlıyordu. rüzgar göz teması sevmezdi ancak dakikalarca karşısındakinin gözlerini izleyebilirdi.

en sonunda rahatsız olmasın diye gözü ayrıldı, önüne gelen kahveye döndü. deniz de aynı şekilde bir yudum almıştı. rüzgar'ın birşeyler yapması gerekiyordu. bir konu açmaliydi. düşüncelerinden arınıp dudaklarından 'bugün nasılsın sky?' cümlesi çıktı. bunu yapabildiğine bile şükür ediyordu.

'iyiyim, ya sen?' dedi deniz. rüzgar hakikaten çok sevmişti bu sesi. oda iyi olduğunu geveledi ve dudakları yine mühürlendi. sessizlik ortamı tuhaflaştiriyordu. bu sefer ilk deniz konuştu. 'rüya görür müsün sık sık?'. hayır diye karşılık verdi rüzgar.

'ya sen nasıl bu kadar rüya görüyorsun? bende isterdim.'

"bilemiyorum, her şey bilinçaltıma işliyor."

'rüyalarından birazını bana versene.' tatlı bir şekilde kıkırdadı rüzgar. aslında ciddiydi. yine de dalga geçiyormuş gibi davrandı. deniz'in nasıl davranacağını bilemiyordu. yine onu yanıltıp güldü ve "rüyalar sana köpek olsun." dedi. rüzgar yine mest oldu bu gülüş karşısında. samimi ortam oluştuğunda ikisininde dudakları kapanmadı. konuştular, sanki sonları yarinmış gibi. hatta yarın yokmuş gibi.

sohbet rüzgar'ın işine gelmişti. tüm gün karşısındaki bedenin güzel gözlerini izlemişti. o an düşündü

hakikaten gökyüzü onundu.

-

somut rüyalar Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin