[Bölüm 3: 'Pranga']

568 114 63
                                    

Ve sizin özgürlüğünüz, prangasından kurtulduğunda daha büyük bir özgürlüğe pranga olur.

"Kaçaklar, acıyla eğitilir."

Korku ve panik, bu ikisini iliklerime kadar hissetmeyeli uzun bir zaman olmuştu. İntiharın eşiğinde gezen ruhumun korkacak hiçbir şeyi yoktu çünkü, panik ise bir zihin yanılgısıydı. Zihnimin oyununa gelmeyeceğime dair defalarca kez söz verdim kendime güya, tek bir cümlesi bana yıkımı getirmişti.

Dakikalardır dik bakışları bedenimin en ücra köşelerinde geziniyor, tiksinerek bakıyordu bana. Alışkındım bu bakışlara fakât beni korkutan tek şey, onun yapabilecekleriydi. Tek bir emriyle okyanusun karanlık sularını boylayabilirdim, zaten en başta istediğim de bu değil miydi?

Sırtımı masanın ayağına yaslayarak dizlerimi kendime doğru çekmiştim, karnım hâlâ darbenin etkisiyle ağrıyordu ama ondan çok daha fazlası vardı. Bana bakan gözleri, kendimi bir kaçaktan dahası gibi hissettiriyordu. İkinci purosunu yakmış olan Albay ise duvara yaslanmış öylece bana bakıyordu, benden alacak daha neyim kalmıştı?

"Hangi yürekle cesaret ettin buna?" Dakikalar sonra sert sesini duymak hücrelerimi tamamen uyandırdı. Titreyerek ona doğru kaldırdım kafamı, "Son bir şans tanımak istemiştim kendime." Cılız sesim acımı ortaya koyarken, deri eldivenin olduğu elini yumruk yaparak sıktı. Hâlâ konuşabilecek cesaretim olduğu için öfkeliydi belki de.

"Ne için son bir şans?" Onun yerine Albay sözü devraldığında kollarımı dizlerime doladım. Ölüme son bir şans tanıdım ben, o ise hiç acımadan alay edercesine yine ölümü verdi bana...

Cevap vermek istemedim, bundan sonrası tamamen onların elindeydi. İsterse hemen şimdi, o belindeki silahıyla öldürürdü beni. Cesedimle bile uğraşmak istemeyerek vahşi balıklara yem ederdi belki de, insanlar için bir hiçtim ne de olsa. Başımı eğerek alnımı dizlerime yasladım, bedenim korkunun soğukluğundan titriyordu.

Adım seslerinin bana doğru yaklaştığını duyuyordum. Vuracak mıydı bana? Fiziksel şiddetten çok daha fazlasına ihtiyaçları vardı, ölü ruhumun kokusunu da mı almıyorlardı? Yüzündeki maskeler, o maskeleri taktıkları sürece ne beni ne de başkasını duyarlardı.

Tam önümde durdu adımları, saniyeler sonra elini saçlarımın arasında hissettim. Büyük bir hırsla kaldırdı kafamı, gözlerimiz kesiştiğinde öfkesini gördüm. En derinliklerden gelen bir öfkesi vardı, sadece bana karşı değildi belli ki.
Amiralim, acıyı yaşadıysanız anlardınız dilimden.

"Bize bir aşçıya mâl oldun," Nefretini kusmaya başladı bana, haklıydı ama bende haklıydım. Haklı olmam bir şeyi değiştirmeyecekti, "Asker!" Sert sesiyle bağırdığında, kapının açılmasıyla içeriye iki tane asker girdi. Saçlarımı sertçe bıraktığında kafam masanın ayağına çarptı, ellerimi yere koyarak destek almaya çalıştım. Gözleri öldürücü bir fırtınaydı, daha fazla bakamadım.

"Götürün bunu zindana, yemek ve su vermeyeceksiniz!"

"Emredersiniz!" Askerler bana doğru yaklaşarak iki koluma girdiklerinde zayıf bedenimi zorlanmadan kaldırdılar. Odanın çıkışına ilerlemeden önce son kez Amiralin ve Albayın gözlerine baktım, unutmayın bu gözleri. Rüyalarınızda ölümün en korkunç şeklini görüp terler içinde uyanırsanız, yeşil gözlerimin acı varlığını hatırlarsınız.

Ve çıktık odadan, adeta sürüklüyorlardı beni. Etrafta tek tük kişiler vardı, aldıkları üniformaları giymiş, görevlerini yapıyorlardı. Alt kata inen merdivenlere doğru hızla ilerlerliyorduk, iki yanımdan tuttukları kollarım feci şekilde ağrıyordu. Bu kadar güçsüz olmamın nedeni uzun zamandır ağzıma tek lokmanın girmemiş olduğuydu.

Kalpler Toprağa Karışır | GAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin