is

576 52 160
                                    

"Now it's eight in the morning, hate in the morning. All because of you."

**

"Ebesini siktiğimin Jeno'su, şimdi mi denir bu?!"

Donghyuck sinirle elindeki telefonu yere fırlattı. Jeno ise ağzı açık bakakalmıştı ona.

Saat sabahın sekizine yaklaşıyordu ve Donghyuck yedi gibi uyanmıştı tesadüfen. Jeno'nun mesajını gördüğü anda soluğu onda almıştı— yani evini basmıştı.

Daha yeni yeni uykuya dalmaya başlayan Jeno, kapısı yumruklanarak rahatsız edilince fazlasıyla sinirlenmişti ama bu siniri kendi rahatı bölündüğü için değil, yanında masumca uyuyan güzel bedenin uyanacağından korktuğu içindi.

Ne de olsa gece boyunca çok yormuştu Yangyang'ı, şimdi de dinlenmesi gerekiyordu küçüğün.

"Donghyuck biraz sakin olur musun? O saatte müsait oldum, o zaman haber verebildim işte."

"Sabahın üç buçuğunda niye uyanıktın?! Hadi diyelim o zaman müsait oldun -ki bu hâlâ saçma- benim neden uyanık olmamı bekliyordun mal?!"

"Birincisi, sen her gün dörtlere kadar oturup oyun bitiriyordun. Dün uyuyacağın tutmuş, ben nereden bileyim?"

Jeno, Donghyuck'un aksine gayet sakin bir şekilde sormuştu sorusunu. Arkadaşından ses çıkmadığını gördüğünde hafifçe sırıttı, Jeno haklı olan taraftı ve bunu ikisi de biliyordu.

"İkincisi, Yangyang gelmişti bana. Renjun'in gideceğini de o söyledi, mutsuzdu. Güzelliği öyle dikkatimi dağıttı ki bir baktım altıma almışım çocuğu, gerisi yok. Sarhoş etti resmen beni..."

"Ha sen de onu becereceksin diye bana Renjun'in gideceğini söylemedin."

"Aynen öyle oldu kardeşim."

"Piçsin sen," Donghyuck derin bir nefes verirken Jeno omuz silkti.

"Hani sen Renjun'i komple çıkaracaktın hayatından? Ne oldu şimdi?"

Arkadaşı sessiz kalınca kaşları çatıldı.

"Hyuck—"

"Bana Hyuck deme," diye tısladı sinirli beden. Aklına Renjun geliyordu sürekli, şirin şirin gülümseyerek kendisine sokulan ve 'Hyuckie~' diyerek dikkat çekmeye çalışan güzel beden... Aşık olduğu o minik beden.

"Pekâlâ," Jeno teslim olurcasına ellerini kaldırdı havaya, "Renjun'in tüm duygularını ve hayatını alt üst ettiğinin farkında mısın?"

Donghyuck bir şey demek için dudaklarını araladığında Jeno onu susturdu.

"Önce çocuğa sik gibi davranıyorsun, sonra onunla konuşmak istedim diye bana atarlanıyorsun ve sonra Renjun'i hayatından atmak istediğini söyleyip onun Çin'e gideceğini öğrendiğinde korkudan ağlıyorsun."

Durup soluklandı, sinirlenmiş görünüyordu ve sinirli Jeno dünyadaki en tehlikeli şeylerden biri olabilirdi.

"Bu ne amına koyayım? Bipolar mısın sen Donghyuck?"

"Sus Jeno! Ben... Ben bilmiy—"

"Gerizekalı," Jeno dayanamayıp arkadaşlarının omuzlarını kavradı, hafifçe sarstı bedenini, "Kendine itiraf etme zamanı gelmedi mi artık? Bundan daha fazla kaçamazsın."

Donghyuck dudaklarını birbirine bastırdı, gerçekten de itiraf etmesi gerekiyordu kendisine bazı şeyleri.

Jeno yavaşça bıraktı kavradığı omuzları, uykusu vardı ve zar zor ayakta duruyordu. Bir gözünü ovuşturup uzun uzun esnedikten sonra Donghyuck'un omzunu hafifçe patpatladı.

"Bak, saat daha sabahın sekizi. Yangyang içeride uyuyor. Bir saat daha erken gelseydin evime, sevişmemize tanık olacaktın. Az insaf be."

"Yuh! Kaç saat siktin çocuğu?"

"Şu an konumuz bu değil! Havaalanına git, mutlaka yakalarsın Renjun'i. Hadi dostum, hâlâ çok geç değil kendini affettirmek için."

"Tamam," diye belli belirsiz mırıldandı Donghyuck, "Umarım hâlâ benden nefret etmiyordur..."

"Aptal, o senden hiç nefret etmedi."

Donghyuck, gergince alt dudağını dişlerken evden dışarı fırlamıştı bunun üzerine. Jeno ise elleri belinde, hafifçe gülümseyerek izledi onun gidişini.

"Umarım bir yıldır kendine itiraf edemediği edemediği şeyi şimdi kabullenir ve daha fazla boka batmaz. Ben Renjun yerinde olsam evire çevire sikmiştim onu ama, Hyuck çok baskın işte."

Kendi kendine mırıldanarak odasına döndü. Yatakta masumca uyuyan süt tenli minik bedenin güzelliğine bir kez daha vurulurken yavaşça onun yanına uzanmış, hâlâ nemli olan yumuşak mor tutamları nazikçe okşamaya başlamıştı.

"Tanışalı birkaç gün oldu ama yanında huzuru bulmuş gibi hissediyorum, Yang," diye fısıldayarak birkaç kez öptü yumuşak dudakları.

Küçüğün hafif ter ve çiçek kokusu başını döndürüyordu, bir insan nasıl bu kadar güzel olabilirdi ki?

"Sanırım gerçekten aşık oldum..."

yapışkan // renhyuck ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin