Darwin'in Kara Kutusu ÖZET (1)

13 2 0
                                    

KÜÇÜK SIÇRAMALAR, BÜYÜK SIÇRAMALAR

Arka bahçenizde 4 ft. genişliğinde bir yarık açıldığını  düşünün, boyutları  iki yöne de gidiyor ve komşunuzun bahçesini sizinkinden ayırıyor. Eğer bir gün komşunuza kendi bahçenizde rastlarsanız ve oraya nasıl girdiğini sorarsanız, “kuyunun üzerinden atladım”  gibi bir cevaptan  şüphe etmemeniz gerekir. Eğer kuyu 2.5 metre genişliğinde olsaydı  ve komşunuz size aynı  cevabı  verseydi, onun atletik kabiliyetinden oldukça etkilenirdiniz. Eğer kuyu 4.5 metre genişliğinde  olsaydı, bu durumdan  şüpheye düşer ve sizin gözünüzün önünde tekrar atlamasını  isterdiniz. Eğer reddedip ve dizini incittiğini söylerse,  şüpheleriniz artar ama bunun bir hikaye olmadığından hala emin olamazdınız. Eğer kuyu aslında 30 metre genişliğinde büyük bir kanyon olsaydı, o zaman o kişinin karşıya atlayarak geçmesi konusundaki iddiasını bir dakika bile dikkate almazdınız. Ama düşünün ki, komşunuz - zeki bir  insan - iddiasını  doğruluyor. Tek bir sıçrama i1e karşıya geçmemiştir. Bu kanyonda pek çok tepecikler olduğunu ve bunların 25 santim aralıklarla dizildiğini söyler; böylece sizin tarafınıza ulaşmak için bunların üzerinden sırayla atladığın söyleyecektir. 

Kanyona doğru bakarak komşunuza hiçbir tepe görmediğinizi, yalnızca sizin bahçenizle  onunkini birbirinden ayıran bir yarık olduğunu söylersiniz. Size katılır ama, orayı  aşmanın seneler aldığını  söyleyecektir. Bu zaman boyunca yarıktaki tepeler oluşmuş  ve  bunlar yükseldikçe amacını  gerçekleştirmiştir. Bir tepeyi  terk ettiğinde, onun hemen aşındığını  ve kanyonun içinde tekrar ufalandığını  iddia edecektir.  Anlattıkları  oldukça şüphelidir, ama  onun doğru söylemediğini kanıtlamak için hiçbir yolunuz yoktur, konuyu değiştirir ve beyzboldan bahsedersiniz. Bu küçük hikaye pek çok ders içerir. Öncelikle, zıplamak kelimesi bir kişinin  engelleri aştığına bir delildir. Fakat bazen, açıklamalar inandırıcı  olmaktan çok uzaktır ve gerçeklik, verilen detaylara göre değişir (engelin genişliği gibi). 

İkinci olarak uzun yolculuklar büyük bir adım atlaması  yerine daha küçük atlamalar olarak açıklanırsa, çok daha makul olabilirler. Ve üçüncüsü, bu küçük zıplamaların kanıtının olmaması  durumunda daha önceden oluşmuş  ama daha sonra gözden kaybolmuş  olan taşların üzerinden bir kişinin atladığının doğruluğunu veya yanlışlığını  kanıtlamak oldukça zor olacaktır. Dar yarıkların üzerinden atlama  benzetmesi evrime  de adapte edilebilir. 

Evrim  kelimesi organizmalardaki büyük değişimler kadar küçük değişimlerin açıklanmasını  da içermektedir. Bunlara genellikle farklı  isimler verilir: Kabaca mikroevrim, bir veya birkaç sıçrama ile meydana gelebilen değişiklikleri tanımlar, ancak bunun yanında  makroevrim  geniş  sıçramalar gerektiren değişiklikleri  tarif  etmektedir.

Darwin’in doğada küçük değişimlerin meydana gelebileceğine dair  iddiası, yeni bir kavramdı. Bu değişikliklerin gözlemlenmesi, Darwin için kendi sezgilerini doğrulayan memnun edici bir gelişme  olacaktı. Darwin, Galapagos adalarında ispinozların birbirine benzer ama tamamıyla aynı  olmayan özelliklerini gördü ve bunların ortak bir atadan geldiği teorisine vardı. Son zamanlarda Princeton’dan bazı  bilimadamları  da, ispinoz topluluklarında gaga büyüklüğünün birkaç yıl içinde değiştiğini gözlemlediler. Daha önceleri bir güve topluluğunda açık ve koyu renkli olanların, çevre koşullarının kirliden  temiz hale gelmesiyle değiştiği belirtilmişti. Aynı  şekilde, Avrupalılar tarafından Kuzey Amerika’ya götürülen kuşlar da kendi aralarında pek çok farklı  gruplara ayrılmışlardı. Son yıllarda bu varyasyonlar konusunda moleküler düzeyde kanıtlar elde etmek mümkün oldu.

Örneğin, AIDS’e yol açan virüsler, insanın bağışıklık  sistemini ortadan kaldırmak için kendi görünümlerini değiştirmekteydiler. Hastalık yapıcı  bakteriler, antibiyotiklere karşı  savunma yapma kabiliyeti edinerek geri gelmekteydiler. Bunlara  daha pek çok örnek dahil edilebilirdi. Bu anlamda, Darwin’in teorisi sanki galip gelmiş  gibi görünmektedir; fakat bir atletin 120 santim  genişliğindeki bir yarığı  zıplayarak aşabildiğini iddia etmesi kadar tartışmaya  açıktır. Büyük sıçramalar - makro evrim  düzeyinde olanlar - kesinlikle  şüphe uyandırmaktadır. Bu nedenle çoğu insan, Darwin’in anlattığı  büyük değişikliklerin uzun periyodlar içinde makul bir  şekilde küçük aşamalara bölünebileceğini umarak onun iddiasını  desteklediler. Fakat bu ihtimalleri  destekleyici  veya ikna edici bir kanıt henüz ele geçmemiştir. Ayrıca tepeleri aşarak bahçenize gelen komşunuzun hikayesi gibi, hayali anlamda  şüphelerle tarif edilen bu küçük aşamaların varlığının değerlendirilmesi  şu ana kadar çok zor olmuştur.

Darwin’in düşündüğü ve öne sürdüğü her anatomik yapı  ve aşama o kadar basittir ki, kağıda bile  aktarılamayan karmaşık biyokimyasal işlemleri kesinlikle açıklayamamaktadır. Darwin’in küçük sıçramalarla açıkladığı  şeyler, ne yazık ki ancak helikopterle aşılacak derecede büyümüştür. Biyokimya böylece Darwin Anatomisi’ne  karşı  bir Liliput üstünlüğü sağlamış  ve evrimin moleküler düzeyde meydana gelip gelemeyeceği sorusunu gereksiz kılmıştır. Hepimiz biliriz; Darwin’in teorisi ortaya atıldığı  tarihten itibaren sürekli eleştirilmiştir ve bu eleştiriler yalnızca dini nedenlerden kaynaklanmamaktadır. 1871 yılında

Darwin muhaliflerinden biri, St. George Mivart, teoriye karşı  olma  nedenlerini bir liste halinde sundu, bunlardan bir çoğu  şaşırtıcı  şekilde modern eleştirmenlerin  ortaya attığı  sorunlarla oldukça benzerdi. Darwinizm  karşıtı  olarak ortaya atılan görüşler  aşağıdaki  şekilde özetlenebilir: “Doğal Seleksiyon” faydalı  yapıların gelişimini açıklayamaz. Aynı  şekilde farklı  türlerin birbirlerine oldukça benzer üyelerinin varlık nedenlerini de belirleyemez. Ayrıca, belirli farklılıkların, aşamalar yerine birdenbire oluşmuş  olabileceklerine dair uygun bir zemin vardır. Türlerin, birbirinden farklı  özellikleri olmasına rağmen kendi içlerinde sınırlı  değişim  imkanları  olduğu da doğrudur. Var olması  umulan pek çok ara geçiş  formuna ait fosil ortada yoktur... Ayrıca yapılarda gözlenen ve doğal seleksiyon’un açıklayamadığı  birçok fenomen mevcuttur. Aynı  argüman, neredeyse bir yüzyıl boyunca bir çözüme  ulaşmadan devam  edip durmuştur. Mivart’dan  Margulis’e kadar, her zaman Darwinizm’  in yetersiz olduğunu anlayan pek çok bilgili, saygıdeğer bilimadamları  var olmuştur. Fakat ne var ki, ya Mivart tarafından ilk olarak ortaya atılan sorular cevapsız kalmaya mahkum olmuş, ya da çoğu insan aldıkları cevaplardan memnun kalmamışlardır. Daha ileriye gitmeden önce,  şu gerçeğin üzerinde durmak yerinde olacaktır. 

Eğer dünyadaki tüm  bilimadamlarını  bir araya toplarsak, oldukça büyük bir çoğunluk Darwinizm’in doğruluğuna inandıklarını  söyleyeceklerdir. Ancak bilimadamları, herkes gibi fikirlerinin önemli bir bölümünü diğer insanların fikirlerine göre geliştirirler.  Darwinizm’i kabul eden büyük çoğunluk (ancak hepsi değil), bir otoriteye bağlı  olarak hareket etmektedir. Aynı  zamanda ne yazık ki, yapılan yoğun eleştiriler yaratılışı  savunanlara destek olabileceği endişesiyle bilim  çevreleri tarafından gözardı  edilmektedir.  Bilimi korumak adına, doğal seleksiyonla ilgili mutlak eleştiriler bir kenara itilmiştir.

Evrim YanılgısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin