Evrim teorisinin canlı yaşamının ortaya çıkışı ve sonrasındaki türleşmesinde doğanın bir takım mekanik süreçlerine yaptığı vurguya karşılık, Tanrının bilinçli yaratmasına veya dünyadaki kusursuz tasarıma dikkat çeken 20. yüzyılın ikinci yarısında Amerika’da ortaya çıkmış olan bir düşünce çizgisinden bahsetmek mümkündür.
Bunlardan ilki Henry Morris’in öncülük ettiği ve ‘Yaratılış bilimi’ (Creation science) olarak isimlendirilen yaklaşımdır. Bu yaklaşım temelde şöyle bir iddiayı dile getirmiştir: “Dünya gençtir, evren on bin yıl önce esas itibariyle şimdiki haliyle yaratılmıştır. Bitkiler ve hayvanlar ortak atalardan milyonlarca yıl içinde evrimleşerek farklılaşmamış, şimdiki halleriyle ayrı ayrı yaratılmıştır.”(Scott, Evrim mi Yaratılışçılık mı?, s.114)
Fakat elin Evrimci geliyor ve "Hayır, tüm canlıların atası tek hücrelerdir. Hücre çoğaldı, evrildi, türleşmeler oldu ve günümüzdeki ekolojik çeşitlilik oluştu," diye diretmektedirler.
Fakat Evrimcinin bunu diyebilmesi için bize bazı şeyleri ispatlaması lâzım gelmektedir;
▪ Türler arası geçişe ait her evrimsel süreci belirten zincire ait bir ara tür fosili gösterilecek.
▪ Oluşan yeni tür kendi kendine ürüyemeyeceğine göre kendisi gibi karşı cins oluşan bir tane daha aynı türün oluşmasında ürolojik, aynı zamanda ve mekânda bulunma olasılığı, verimli döller oluşmasına dair istatistiksel tutarlılık oranı nedir?Ve bizlerin ise bu evrimin dar kalıplarını yıkması çok da zor bir şey değildir:
● Ara tür fosili diye gösterdikleri canlının o türler ile ilişiği olup olmadığını, bir hastalık sebepli iskeletinin deforme olup olmadığını incelemek lâkin bunun için önce fosil sunmaları gerektir, evrim gibi bir iddiada kağıt üzerinde mesele çözmek masal yazarlığıdır.
● Bizlere ara fosil doye gösterdikleri türün aslında cidden ölüp ölmediğinden emin olmak gerekir; Coelacent (Silokent) denizden karaya ayak basan ve dışarı çıkıp akciğerleri ile nefes almaya başlayan bir ara form olarak gösterildi yıllarca. Ta ki 70 milyon yıl önce nesli tükenmiş olduğu düşünülen bu ara formun 1938 ’ de canlı örneği bulunana kadar öyleydi!!! Bu canlıyı incelediklerinde akciğer diye bahsettikleri yapının yağ bezeleri olduğu; dolaşım, sindirim ve beyninin normal balıklar ile aynı olduğu herhangi bir balıktan farkı olmadığı ispatlanmış oldu. Yüzgeçlerde " diyor moleküler biyolog Micheal Denton. böyle bir özelliğin olmayıp sığ denizler de değil de 180 metrenin üzerine çıkmayan derin bölgelerde yaşayan bir dip balığı olduğu ortaya çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Evrim Yanılgısı
SpirituellesEvrim konusunda sunulan iddialar üzerine çok bir şey bilmediğimi dile getirmekle beraber İslamiyet ve Kur'an açısından varlığına bir delil olmadığı ve sunulan birkaç sava karşı ise karşı çıkıldığına şahit oldum. Daha önemli meseleler varken üzerinde...