Sevgili Günlük~
Ben Han Jisung.
Doğduğumdan beri Kore'nin Seul şehrinde ailem ile birlikte yaşıyorum.Ailemle ilgili tek düşüncem ise beni kullandıkları.Tek düşündükleri sadece kendi çıkarlarıydı...
15 yaşımdayken ailem beni para kazanmam için zorla okuldan aldırdı.Ertesi gün ise ailemin yeni açtığı çiçekçide çalışmaya başladım.
Yarın 18. yaş günüm ve ben çalışmak zorundayım.Her zamanki gibi...
~
Yeni aldığım günlüğümün ilk sayfasını özenle doldurduktan sonra kapağını kapatıp yatağımın üstünde beni bekleyen felixe doğru döndüm."İyi geldi değil mi?"
"Sanırım bu günlük tutma işini sevdim."
Felix sürekli hoşlandığı çocukla mesajlaşıyor yada onu sosyal medyadan stalklıyordu.
"Ne zaman changbine açılacaksın artık ben bıktım."
"Kolaysa sen açıl."
"Tamam ver."
"Ne veriyim?"
1 dakikalık sessiz bir bakışmadan sonra köfteyi çaktım.
"Felix burayı terket."
"Tamam be gidiyom.Yarın görüşürüz."
"Kesin görüşürüz hadi git."
Felix gittikten sonra yatağıma uzanıp tavanı seyretmeye başladım.O kadar yorulmuştum ki gözlerimin kapandığını farkedemedim...
~
Ertesi Gün
Sabahın erken saatinde uyanıp hızlıca kahvaltımı yaptıktan sonra hemen evimizin yanında olan dükkanımıza gittim.Çok fazla yağmur yağıyordu ve hava aşırı soğuktu...
Kepenkleri açmaya çalışırken bir motorun hemen dükkanımızın önünde park ettiğini farkettim.
Motordan inen adam benden uzundu ve üstündeki kıyafetler simsiyahtı kaskı da öyle...
Kaskını çıkartırken onu istemeden süzmüştüm.Gece siyahı saçları vardı.Birden bana doğru yaklaşmaya başladığında gözlerimi kaçırdım.
"Dükkana girecek misin yoksa burda böyle dikilicek misin?"
Aniden konuştuğunda irkilsemde sesi çok güzeldi...
"H-hayır buyrun içeri gelin." istemeden kekelemiştim...
İçeri girdiğimizde kasaya geçip adamın siparişini vermesini bekledim çiçeklere çok özenle bakıyordu.
"Yardımcı olabilirim ne için bakmıştınız?"
"Mezarlık için."
Sesi bu sefer çok donuk çıkmıştı.Eli ile rastgele bir çiçek gösterip paketlememi istedi.Hemen çiçeği alıp paketlemeye başladım.
"Not yazmamı ister misiniz?"
"Lee Minho'dan en değerli babama..."
O an üzülmüştüm ama onun duygularını anlayamazdım da hiçbir zaman aile sevgisi görmemiştim...
"Senin adın ne?" birden sorduğunda şaşırdım.
"B-ben mi?" lanet olsun yine istemeden kekeledim...
Minho kısaca etrafı süzdükten sonra tekrar bana odaklandı.
"Çiçeklere soracak değilim herhalde burda sen ve benden başka kimse yok."
"Adım jisung.Han jisung."
"Adını neden öğrenmek istediğimi sormayacak mısın?"
"Neden?"
"Bu seni son görüşüm olmayacak hissediyorum..." o an hiç bişey diyemedim...
Paramı verdikten sonra çiçeklerle beraber motoruna binip ayrılırken sadece ona bakmakla yetinmiştim...
Bölüm sonu~
Selam arkadaşlar bu benim ilk ficim yazım veya mantık hatam varsa özür dilerim umarım ficimi beğenirsiniz 😽
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Going Dumb (Minsung)
RomanceJisung ve çiçekler...minho ve mezarlık...bunlar onlar için bir sınavdı. Ama ne jisung çiçekleri severdi ne de minho mezarlığı.