⇝ Episode Two

965 92 46
                                    

Sınır 80+ okunma ve 20+ vote!

Keyifli Okumalar ♡

"Bir soru sordum, Miss. Mosbey."

Ciğerlerimde biriken havayı gerince serbest bıraktım. Kelimeleri kafamda toparlamaya çalıştıkça daha da dağılıyorlar gibi hissediyordum. Dudaklarımı aralıyor, ancak tek bir kelime dâhi edemiyordum.

Mr. Adams kalın çerçeveli gözlüklerini burun kemerinden hafifce aşağı kaydırmış, üstten üstten beni süzüyordu. Kalemini kucağında duran sekreter dosyasına sabırsızca tıklatmasından ne kadar sıkıldığını anlamak pek de zor değildi. Önlüğünün üzerindeki kahve lekelerinden uzun süredir eve gidemediğini ve doğru düzgün uyuyamadığını tahmin edebiliyordum.

"Peki..." dedi oturuşunu dikleştirirken. "Daha temel şeylerle başlayalım, dilerseniz. Zor bir dönemden geçtiğinizi biliyorum. Belki de hayatınızın en keyifli zamanları olması gereken çocukluk döneminiz istismar edilmiş ve bu da şuanki yaşantınıza hâlâ etki ediyor. Dilerseniz biraz bunlardan bahsedelim? Kendinizi hazır hissediyor musunuz?"

Başımla onu onaylayıp önümdeki cam sehpada duran bardağa uzandım ve içindeki sudan birkaç yudum aldım. Aynı şeyleri anlatmaktan öyle yorulmuştum ki hatıralarım artık bana yabancı gelmeye başlamıştı. Sanki onca yaşanan şey benim değil, başka birisinin hayatı gibi hissettiriyordu.

"Yorgun hissediyorum..." dedim cılız sesimle. Mr. Adams saatler sonra benden cevap alabilmenin verdiği sevinçle ufak bir gülümseme yollayıp heyecanla beni dinlemeye koyuldu.

"Sanki hayatımdaki tüm renkler solmuş gibi, doktor. Geçmişim sürekli beni izliyor. Yaptığım hatalardan kurtulamıyorum. Her sabah aynada gördüğüm yansıma midemi bulandırıyor. Ben... ben çok kötü şeyler yaptım, doktor. Bilmek istemeyeceğin kadar kötü şeyler hem de."

Gri duvarlar üstüme üstüme gelmeye başladığında yutkunarak konuşmaya ara verdim. Bu binayı sevmiyordum. Nedensiz bir şekilde soğuk geliyordu bana. İrice bir morgu anımsatıyordu. İçindeki insanların mezarı olmaya her an hazır, derin ve kocaman bir metal kapan gibiydi. Girenler kolay kolay çıkamıyordu.

"Her insan hatalar yapar, Miss. Mosbey." Diyerek dosyasına birkaç cümle karaladı. Sonra tekrar mavi gözlerini bana dikip samimi bir şekilde gülümsedi. "Önceki seansımızda bana bir kurum adı vermiştiniz, hatırlarsanız?"

Konuyu nereye getirmek istediğini anlayarak rahatsızca kımıldandım. Eski günleri anımsamak bana iyi gelmiyordu.

"Dilerseniz biraz bu konuda yoğunlaşalım?" Dedi kokusuyla odayı kaplayan bitki çayını yudumlarken. "Adı Hydra'ydı, değil mi?"

Omuzlarıma düşen saçlarımı geriye doğru iterek sorusunu onaylayan mırıltılar çıkardım. Çekinceli davranışlarıma artık alışmıştı. Sorularına yanıt vermemem, onu duymazdan gelmem yeni birşey sayılmazdı.

Yüzüne bakamıyordum. Gözlerim gri işlemeli halıda geziniyor, ara ara tek renk duvarlarda oyalanıyordu. Ancak bir türlü gözlerine bakacak cesareti kendimde bulamıyordum.

Mr. Adams da bunu anlamış olacak ki derin bir nefes aldı. Dosyasını hafifce kapayıp yanıbaşında duran ufak sehpaya yerleştirdi. Bedenini bana doğru eyip görüş alanıma girdi.

"Mr. Fury gelip size yardımcı olmamı rica ettiğinde epey şaşırmıştım, Miss. Mosbey. Çünkü Hydra-Shield olaylarını gayet iyi biliyordum. Zamanında Shield  bünyesinde askerlerle ilgilenerek, elimden geldiğince hizmet etmiştim. Bu konuların ne kadar hassas ve gizli olduğundan bahsetmeme gerek yoktur umarım?" Diyerek sorarcasına kaşlarını kaldırdı. Dudaklarım onun bu samimi tavrı karşısında hafifce kıvrılmıştı. Bedenimi deri kanepeye yaslayıp onu dinlemeye devam ettim.

➸ 𝐊𝐨𝐛𝐢𝐤 | Marvel FanfictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin