Sınır; 70+ okunma ve 20+ vote!
Keyifli okumalar *-*
♤
Önümdeki sandiviçten irice bir ısırık daha alarak kolamı yudumladım. O kadar açıkmıştım ki! Saatlerdir Fury'nin benim için yeni gönderdiği terapist ile görüşüyordum. Kadın cidden fazla kafa ütülüyordu. O kadar yavaş ve kısık sesle konuşuyordu ki terapi sırasında tansiyonum düşmüş, baygınlık geçirecek gibi olmuştum.
Her ne kadar istemesem de haftalardır burada kalıyorduk. Fury şehrin tehlikeli olduğunu söylüyor, sürekli eve dönmemi engelleyecek bir sebep buluyordu. Bu ev katlanılmaz derece eskiydi. Elektirik altyapısı yavaş, su şebekesi eskiydi. Etrafta gezinen tahta kurtlarından bahsetmiyordum bile!
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Bucky burayı epey sevmişe benziyordu. Sabahları erken saatte koşu yapmaya gidiyor, akşamları ise verandaya çıkıp çay içiyordu. Eve sık sık yardımcı kadınlar geldiği için bize yapacak pek birşey düşmüyordu. Kapımızda daima birkaç ajan bulunuyordu. Bu şekilde güvenliğimizden de endişe etmemize gerek kalmıyordu. Hâliyle Bucky de ben de günlerimizi keyif yaparak geçiriyorduk.
Özellikle Betty adındaki tatlı hanım neredeyse hergün bizimleydi. Sürekli bize kurabiye pişiriyor, sabahtan akşama kadar çalışıyordu. Bazen geceleri kalması için onu ikna ediyordum. Benimle uyuması çok hoşuma gidiyordu.
Ne kadar itiraf etmek istemesem de bu evin elle tutulur en iyi yanı Bucky'di. Eskisine göre çok daha fazla gülüyor, sık sık benimle sohbet ediyordu. Geceleri uyuyamadığımızda, ki bu çok sık oluyordu, beraber koltuğa yayılıyor eski filmler izliyorduk.
Neyseki Fury burayı biraz daha yaşanır bir hâle getirmek için bize televizyon, yorgan, giysi gibi birkaç şey göndermeyi akıl edebilmişti. Bucky'nin söylediğine göre çevremizdeki arsalara S.H.I.E.L.D'ın birkaç askeri konuçlanmıştı. Bizi koruduklarını söylüyordu ancak ne ya da kimden koruduklarını bir türlü öğrenemiyordum.
Bucky de benim gibi Hydra geçmişi olan bir askerdi. Bildiğim tek ortak noktamız buydu. Ancak bizim gibi yüzlerce kişi vardı. Birileri neden özellikle bizim peşimize düşsündü ki?
Bardağımın dibinde kalan son yudumu da mideme indirip düşünceli hâlimden sıyrılmak için başımı sarsarak kendime gelmeye çalıştım. Kirli tabağı ve bardağı yıkamak için mutfağa girdiğimde Bucky'yi elinde ayna ile saçlarını süzerken bulmuştum. Beni farketmemişe benziyordu. Bulaşıkları tezgaha sessizce bıraktım ve iyice dibine sokuldum.
"Ne yapıyorsun?" Dedim fısıldayarak. Aynayı biraz aşağı doğru eyerek yansımadan bana baktı.
"Saçlarım sence fazla mı uzadı, Rose?"
Bilmiyorum dercesine omuzlarımı silktim. Bucky'e uzun saçı yakıştırıyordum. Özellikle arkadan toplayıp, önüne tokayla sabitleyemediği perçemleri düştüğünde çok sevimli görünüyordu.
"Seni daha önce hiç kısa saçla görmedim." Dedim omuzlarından destek alarak parmak uçlarıma kalkarken. "Bence ikisi de sana çok yakışıyordur."
Dudakları keyifle kıvrıldığında hafifce sıçrayarak sırtına tırmandım. Bu aralar sık sık beni sırtında gezdiriyordu. Evin içinde yapacak başka birşey olmadığı için sürekli ona sarıyordum. Bana kalsa telefonum ile bir ömür sessizce yaşayabilirdim ancak Bucky telefonun zararlı olduğunu söylerek fazla ilgilendiğimde elimden alıyordu. Onunla uğraşmama kızmamasını da biraz da buna bağlıyordum.
Beni sırtından indirmeyerek yavaş adımlarla banyoya ilerledi. İçeri girdiğimizde beni çamaşır makinesinin üzerine bırakıp lavabonun altında duran tıraş takımlarını çıkardı. İnanmaz gözlerle onu baktığımda bana ufak bir gülücük yollayıp aleti şarja taktı.
"Ciddi olamazsın! Saçını mı keseceksin?" Dedim bacaklarımı da makinenin üzerine çekerken.
"Aslında, beraber keseriz diye düşünmüştüm."
Elindeki makası bana uzattığında tereddüt ederek ona baktım. "Daha önce kimsenin saçını kesmedim, Bucky. Beceremeyebilirim."
"Halledeceğimize eminim." Diyerek saçının ucundan ufak bir parçayı kesti. Pes edercesine makası kavradım ve arkasına geçtim. Boyum onun yanında fazlasıyla kısa kalıyordu.
"Tabure getirsem iyi olacak." Diyerek mutfağa doğru ilerledim. Gözlerimi açık mavi duvar kağıtları ile kaplı odada bir süre gezdirip tabureyi aradım. Tabureyi bir süre bulamayınca pes ederek koridorda duran sehpalardan birisini kaparak banyoya geri döndüm.
Sehpayı Bucky'nin arkasına yerleştirip üzerine çıktım. "Başlayalım mı?" Dedim heyecanla. İlk kez birisinin saçını kesecektim. Kendi saçımı bile kesmemiş birisi olarak benim için çok yeni bir deneyim olacaktı.
"Hadi, Rosie. İlk önce olabildiğince kısa keseceğiz, sonra da makineyle düzelteceğiz."
Onu başımla onaylayıp ufak ufak kesmeye başladım. Ara ara elim titrese de Bucky iyi iş çıkardığımı söylüyordu. Fazla gergindim. Sık sık aynaya bakarak fazla kısa kesip kesmediğimi kontrol ediyordum.
"Come take my hand..."
(Gel elimi tut...)Bucky ufak bir şarkı mırıldanmaya başladığında gülümseyerek aynadaki yansımasına baktım. Bu aralar o kadar çok Beyonce dinliyordum ki şarkıları ezberlediğini fark etmemiştim.
"I won't let you go..."
(Gitmene izin vermeyeceğim)Şarkının devamını getirdiğinde amacının üzerimdeki gerginliği almak olduğunu anlamıştım. O cidden harika bir adamdı.
"I'll you friend..."
(Arkadaşın olacağım...)Şarkının devamını getirdiğimde o da bana irice bir gülümseme yollamıştı. Ben işimi bitirmeye adım adım yaklaşırken Bucky sessizce şarkıyı mırıldanmaya devam ediyordu.
"I will love so deeply..."
(Seni çok içten seveceğim...)♤
Bölümü beğendiniz mi :)
Çizigi romanlara baktıysanız Kobik ve Bucky'nin tam da böyle tatlı bir baba-kız ilişkisi olduğunu görmüşsünüzdür. Umarım onların arasındaki tatlı ilişkiyi buraya yansıtabilirim *-*
Bu arada Discord'da mükemmel bir Marvel RP kanal kurduk. Linki profilimde, panoda duruyor. Hepinizi oraya bekliyorum. Sunucumuzun adı; S.H.I.E.L.D AKADEMİ ♡
Yıldızları parlatmadan diğer bölüme geçmeyelim lütfen ♡
Yorumlarınızı merakla bekliyorum ^-^
ŞİMDİ OKUDUĞUN
➸ 𝐊𝐨𝐛𝐢𝐤 | Marvel Fanfiction
Aventura"Yaşam gezinen bir gölgeden ibaret zavallı bir komedyen, bağıra çağıra saatini doldurur sahnede ve bir daha duyulmaz olur sesi; bir ahmağın anlattığı masaldır bu, avazı çıktığınca, hiddetli ve hiçbir anlamı olmayan..." - William Shakspre