Çarpışma

68 0 0
                                    

Uyanmayı sevmeyen biri olmama rağmen sabah saatin altısında alarmımın ısrarları sonucunda kalkmış tavanı izliyordum. Hayır kalkmak istemiyorum kesinlikle. Böyle burda yatabilir ve akşama kadar tavanı izleyebilir, belki biraz telefonumda takılır ve..
“Arya, hadi kalk geç kalacaksın.”
“Pekala anne.”
‘Hadi Arya, kalk güzelim’ diye kendimi zorlayarak yataktan çıktım. Yüzümü yıkadım ve kahvaltı için mutfağa gittim.’ Sevgili annem tekrar uyumaya gitmiş olmalı, kardeşim ise hala rüyalar alemindedir ve benim kahvaltı hazırlamaya niyetim olmadığına göre dışarıdan bir şeyler alırım’ diye düşünerek tekrar odama girdim. Ve dünyanın en zor sorusunu sordum kendime; ‘Ne giymeliyim’. Neden kıyafete karar vermek bu kadar zor ki. ‘Bakalım burda ne varmış’ diyerek dolabımı açtım. Kendi kendime konuşmayı çok seven biriyimdir ve yine kendi kendime konuşuyorum, kahretmesin. Yaklaşık yarım saat kadar aynanın karşısında ne giyeceğime karar vermeye çalıştım ve sonunda üzerime kahve bir kazak altına dar krem bir kot geçirdim. Dalgalı sarı saçlarımı açık bıraktım. Hafif bir makyaj yaptım ve hazırım. Havanın fazla soğuk olmamasını umarak ayakkabılarımı da giyerek dışarıya çıktım. İstanbul soğuğu yüzüme bir tokat gibi çarparken üzerime mont almadığım için kendime küfrettim. Kim dershaneyi sabahın sekizinde yapalım diye bir fikir attı anlamıyorum. Daha da anlamadığım şey ise sevgili dershanemin sabahın bu saatinde deneme sınavı yapacağı. Saatime baktım ve daha yarım saatim vardı, telefonu çantama attım ve yürümeye başladım. Sadece sınava gireceğimiz için sırt çantası yerine bir kol çantası tercih etmiştim. Simit sarayının önünde durdum ve iki poğaça aldım. Dershanede yerim diye düşünerek onu da çantama attım. Dershaneye geldiğimde saat sekizi yaklaşık 5 dakika geçmişti. Çok yavaş yürümüş olmalıyım diye düşündüm ve koşarak yukarı çıktım. Son yılım ve beni bekleyen müthiş bir sınav varken deneme sınavları beni alıştırması gerekirken her şeyi daha da zorlaştırıyor gibi hissediyordum. Sakince sınavı yapmaya başladım. Sayısal kısmı güzel bir şekilde hallettikten ve Türkçe bölümünü de bitirdikten sonra sosyala geldim. Burada yazanlar Arapça flan mı? Coğrafya sadece şekil gibi gelirken inkılap sorularını cevaplayarak geçtim ve çıktım. Kantine gittim, kendime bir çay aldım ve kahvaltı yapmak için oradaki masalardan birine oturdum. Canım istemiyordu ama zorlayarak bir tanesini yedim ve diğerini çantama atarak aşağı inmek için ayağa kalktım. O sırada sevgili biyoloji hocamla karşılaştım.
“Arya sabah sınava girmeden burda mıydın? Sanki seni göremedim” dedi ve gülümsedi.
“Biraz geç kaldım ama sınava yetiştim” dedim gülümseyerek.
“Arkadaşlarına birkaç test verdim, benimle gel sana da vereyim” dedi.
Gülümsedim ve başımı salladım. Elime 4 tane test tutuşturdu ve ekledi;
“Çözmeyi unutma. Aynı zamanda test kitaplarını da boş görmek istemiyorum. Gerçi sen başarılı bir öğrencisin, eminim bitirmişsindir bile” dedi.
“Evet” dedim sadece. Çoktan çözmüştüm. Ders çalışmaktan başka bir işim olmadığı için sıkıcı olan şeyleri güzel bir şekilde yerine getiriyordum. Testleri çantama attıktan sonra dışarı çıktım. Biraz yürümek ve mağazalara bakmak istedim. İnsanları incelemeyi çok severdim ve yürürken tam da yaptığım buydu. Ta ki telefonum çalmaya başlayana kadar.Elimi çantama attım ve telefonu yokladım. Oralarda bir yerde çalıyordu ama nerede olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. İyice sinirlendim ve yürürken bir yandan da çantamdakileri elimde toplamaya başladım. Biraz hafiflerse telefonu rahatlıkla bulabilirdim. Testler , kalemim , kimliğim , en sevdiğim rujum , ah seni gördüm alıcam şimdi. Elimle telefonuma yetişmeye çalışırken birden duvara tosladım. Hayır bu duvar değildi çünkü duvarın dengemi sağlamaya yardım etmek amacıyla elini uzatıp beni tutması imkansızdı. Elimdeki her şey yere saçılırken kafamı kaldırıp kime çarptığıma baktım. Sert yüz hatları olan , benimkilerden daha güzel mavi gözlere sahip bir adamdı. Yere eğildi ve elinden düşen kimlikleri ve bir kaç kağıdı topladı ve özür bile dilemeden yoluna devam etti. Hey bana çarptı ve eşyalarımı toplamaya zahmet etmesini geçtim özür bile dilemedi. Erkeklerden nefret etmem için bir sebep daha. Aynı ağacın farklı dalları gibiler. Eşyalarımı toplamak için yere eğildiğim sırada birinin bana yardım ettiğini farkettim. Kafamı kaldırıp baktığımda testlerimi kimliğimi ve kalemimi elinde tutuyordu. Ben de rujumu aldım ve onun verdiklerini de alarak çantama attım.
“Teşekkür ederim gerek yoktu” dedim kaba olduğumun farkında olarak ama erkeklere karşı gerçekten sevgim kalmamıştı yıllar önce ve onlara iyi davranmak içimden gelmiyordu.
“Rica ederim. Az önce biri size çarptı ve yardım bile etmeden gitti. Bunu görünce iyi misiniz diye bakmak..”
“Birlikte flan mı çalışıyorsunuz?” dedim sertçe.
“Anlamadım?” dedi.
“Boşverin, teşekkürler” dedim ve bir şey  söylemesine izin vermeden yoluma devam ettim.
Mağazalara bakmayı sonraya erteleyerek eve gittim. Bizim kata çıktıktan sonra anahtarı kapıya taktım ki kız kardeşim kapıyı açtı.
“Annem çıktı mı?” diye sordum.
“Evet” dedi basitce.
“Kahvaltı yaptın mı?” diye sordum.
“Evet. Sen iyi misin  , sinirli gözüküyorsun” dedi.
“Ah, hayır tatlım.  Biraz test çözmem gerekiyor, odamdayım. Bir şey olursa seslen.”  diyerek odama gittim. Kız kardeşimi telefonu ve televizyonla başbaşa bırakarak test kitaplarıma yöneldim. Belli bir saat sonra bu kadar yeter diyerek bıraktım ve salona döndüm. Kız kardeşim telefonla konuşurken ona görünmeden mutfağa geçtim. Annem yemek hazırlamamış. Salona döndüğüm sırada kız kardeşimin gözyaşları içinde salonda yere çökmüş olduğunu farkettim. Koşarak yanına gittim.
“İyi misin Derya?” dedim.
“Değilim, hiç iyi değilim” dedi. Telefonla konuştuğu aklıma geldi. Anneme bir şey olmuş olabilir miydi?
“Kötü bir haber flan mı geldi, yoksa ağrın flan mı var? “ diye sordum telaşla.
“Hayır sadece terkedildim” dedi. Hayretle suratına baktım.
“Bunun için mi ağlıyorsun gerçekten” dedim. Kafasını kaldırdı, yüzüme baktı dehşetle.
“Pekala , pes ediyorum. Benim hiç erkek arkadaşım olmadı ve şuan senin nasıl hissettiğin hakkında hiçbir fikrim yok tatlım. Ama güzel bir fikrim var. Boşver gitsin. Sen ve ben hemen şimdi kızlar partisi yapıyoruz. Ben pizza söylüyorum sonra gidip pastaneden pasta flan alıyoruz. Ve ağlamak yok. Güzel bir film koyuyoruz ve izliyorum. Bol komikli olsun tamam mı?” dedim. Suratıma boş bir şekilde baktı.
“Sen çok iyi bir ablasın Arya ama gerek yok, ben odamdayım” diyerek ayağa kaltığı sırada ben de kalktım.
“Canım pizza istiyor ve bunu yapacağız. Ayrıca çikolata..”
“Çikolata krizim tuttu deme sakın” dedi gülümseyerek.Annem ve kardeşim çikolata krizlerimden korkarak sürekli çikolata bulundururdu. Ve bu tepki kız kardeşimin onların çoktan mideye indirdiği anlamına geliyor olmalıydı. Pizzacıyı aradıktan sonra hemen üstüme montumu geçirdim ve kız kardeşimi de alıp pastaneye gittim. İstediği çikolatalı, muazzam pastayı aldıktan sonra markete uğradık ve her ihtimale karşı birkaç paket çikalata aldık. Eve döndüğümüzde saat  6 olmuştu ve hava kararmıştı. Kapıda pizzacıyla karşılaştık.
“Pizza siparişi verip kaçtığınızı sandım” diyen adamın sesi çok tanıdık gelince kafamı kaldırdım ve yüzüne baktım. Bugün eşyalarımı toplamam için bana yardım eden adama benziyordu, hayır tam kendisiydi. Derya gülümseyerek içeriye girdikten sonra kapıyı hafifçe çektim.
“Beni mi takip ediyorsun?”  dedim.
“Hayır beni sen çağırdın”dedi hayretle.
“Hayır seni çağırmadım ben sadece pizza istedim.”
“Pizzanın ayaklanıp kendisinin gelmesini beklemiyordun umarım” dedi. Haklıydı ama ben neden onun getirdiğini sormak istemiştim.
“Boşver” dedim. Pizzayı aldım ve fiyatını ödedim. İçeriye geçtim ve kapıyı kapatmak üzerkeyken kocaman gülümsedi ve
“Görü..” derken kapıyı suratına çarptım. Görüşmeyelim. Annemin içeride bizi beklediğini farkettim.
“Bensiz partimi yapacaktınız?” dedi gülümseyerek.
“Sizsiz parti mi olur sultanım” dedim yanağına kocaman bir öpücük bırakırken. O da beni öptü. Filmi koyduk ve pizzalar eşliğinde izledik. İki buçuk saat süren harika bir filmdi. Kesinlikle bunu yapmayı özlemiştim. Annem ve babam ayrıldıktan sonra birbirimize daha da sıkı sıkıya bağlanmıştık. Ve babam olduğu söylenen adamı son bir yıldır doğru dürüst 3 kez görmemişimdir. İki ortak yanımız olduğunu düşünüyorum. Biri soyadı ikincisi için aynı şehirde yaşıyor olmamız. Hatta fen lisesi öğrencisi olmasam annemin beni yalnız başına yaptığını savunarak onu baba kısmından sildirirdim. Üçümüz biraz filmi eleştirerek biraz konuşarak biraz pasta yiyerek saati on bir yaptık. Ve odalara gitme zamanı. Tüm zamanımı yiyen bir deshanem vardı sonuçta. Odama geçtim ve sadece müzik dinlemek için kullandığım telefonumdan Passenger- Let Her Go parçasını açtım. Bir süre daldım.

EN MÜKEMMEL MİSAFİRİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin