Yksi

158 27 24
                                    

imnameim:

Hey, hyung!

Neden beni de çağırmadınız? :(

O filme ne kadar çok gitmek istediğimi biliyordun.

jooheonnit:

Arkadaşlarımın senden hazzetmediğini biliyorsun Chang.

Sen de gelseydin günümüz zehir olacaktı.

Benim bir seçim yapmam gerekiyordu.

imnameim:

Sen de onları seçtin öyle mi hyung?

Ben senin çocukluk arkadaşınım.

Onlar ise sadece öylesine takıldığın kişiler.

Senin gözünde bu kadar mı değersizim?

jooheonnit:

Of, abartma.

Alt tarafı sensiz, ki bu çok normal, sinemaya gittik.

Bebek gibi ağlayacaksan söyle annene götürsün seni.

Uğraşamam seninle daha fazla.

Görüldü.

○●○●

Changkyun, çöktüğü duvar dibinden sarsak adımlarla kalktı. Gözlerinin doluşundan dolayı önünü tam olarak göremiyordu fakat bunu umursamıyordu. Şu an tek derdi evine gittiğinde annesine yakalanmadan odasına geçmekti. Hyungunun dediği gibi bebek gibi ağlıyordu.

Burnunu titrekçe çekti ve küçük ellerini cebine koyarak anahtarını çıkardı. Birkaç yıl önce annesi ve babası boşanmıştı. Boşanmalarından önce zenginlik içinde yüzerken boşandıktan sonra babasının hem annesinden hem de kendisinden uzaklaşmasıyla kıt kanat geçimlerini sağlar olmuşlardı. Annesi her ne kadar doktor olsa da yeni bir hayat ve düzen kurmak çok masraflıydı, bu yüzden geçim sıkıntısı yaşıyorlardı.

Kapısını açtığı küçük dairesinden içeri girdiğinde kapı sesini duyan annesi hemen dibinde bitmişti. Oğlu uzun süre eve gelmeyince hâliyle merak etmişti onu.

"Neredeydin bebeğim, seni çok merak ettim." Annesi hâlâ küçük bebeği gibi gördüğü oğlunun saçlarını okşarken sordu. Tek varlığı karşısındaki bu çocuktu ve ona bu yüzden gözü gibi bakıyordu.

Changkyun omuzlarını silkti ve "Jooheon hyung ile birlikteydim. Sinemaya gittik, çok eğlendiğim için sana haber veremedim. Üzgünüm anne." dedi. Yalan söylemek her ne kadar vicdanını rahatlatmasa da doğruları söyleseydi annesinin bir daha hyungu ile görüşmesine izin vermeyeceğini biliyordu.

Annesi oğlunun bir arkadaşı olduğu için seviniyordu oysaki. Changkyun'u hep el üstünde tutmuşlardı, bu yüzden çok narin ve çok duygusal bir çocuktu. Kalbinin kırılmasını istemiyordu. "Hadi gel, en sevdiğin yemeği yaptım."

Changkyun, sonunda mutlu olacağı bir haber aldığı için tombul yanaklarını gererek gülümsedi. Zayıf biri olsada tombul ve sevilesi yanakları vardı. Hızla üzerindeki montu bir kenara fırlattı ve hâlâ dumanı tüten yemeğe bakarken dudaklarını yaladı.

O gün, güne kötü başlamış olsa da annesinin sayesinde mutlu uyumuştu en azından.

○●○●

○●○●

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Umarım beğenmişsinizdir bölümü

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Umarım beğenmişsinizdir bölümü.

Shine Forever • JooKyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin