The Truth About You [Çeviri] √

part 9.

"Hâlâ mağazaya geliyor. Nerede çalıştığını ona asla söylememeliydin."

Yıkanmış lahanaları annenin yapmış olduğu parlak kırmızı macunla köpürterek iç çektin. Tatildi ve her zamanki gibi ailenin yanına dönmüştün.

Onlarla birlikte olmak, CSAT'den sonra olan her şeyden sonra sana büyük rahatlık getirdi. Onlara heyecanla burs hakkında bilgi verdin, mektubu kanıt olarak sundun ve yüksek lisans öğrencisi olarak mezun olma şansın yüksek. Hatta ikiniz oldukça yakınlaştığınız için Minkyung'u onlara görüntülü konuşarak tanıtmıştın bile.

Anlatmadığın tek şey Jaehyun'du. Bunu bilmelerine hiç gerek yoktu.

Hamile olmadığın için tanrıya ve şanslı yıldızlarına teşekkür ettin. Muhtemelen stres yüzünden kaçırılan haftalar ve eve döndüğünde korkunç kırmızı bir hafta oldu. Kan lekeli çarşafı görünce sevinç gözyaşlarına boğulmuştun ve annen bir şey anlamadığı için bunu sorun etmemişti.

Jaehyun'a gelince, partiden sonraki gün buluşmaya hazır olup olmadığını sorduğunda ona cevap vermedin. Telefonlarına cevap vermedin. Okulda onunla karşılaşmamak için Jungwoo ve Minkyung'un yardımını alarak iki kat daha fazla çalıştın. Minkyung senin için numarasını engellemek zorunda kaldı çünkü bunu yapacak kalbe sahip değildin. Bunu ona yaptığın için kendini kötü hissettin, ama sana yaptığı her şeyi hatırlattılar ve onu hayal kırıklığına uğrattığın için sadece birazcık suçluluk hissediyordun.

Ama Jungwoo, onunla ve Minkyung'la yaptığın grup görüşmesinde az önce bahsettiği gibi, neredeyse her gün markete geldi ve seni vardiyanda yakalamayı umuyordu. Jungwoo nihayet terslediğinde ve ona senin eve döndüğünü söylediğinde, her gün gelip nerede yaşadığını sordu.

"Yerinde olsam onu ​​mağazadan men ederdim." Minkyung önerdi.

"Yapabilseydim yapardım biliyorsun." Jungwoo, "Ama sadece seni sinirlendiriyorlarsa insanları yasaklayamazsın. Onu kovduktan sonra gittiği için sınırda taciz olduğunu bile söyleyemem." dedi.

"Anlamıyorum." Taze yapılmış kimchiyi büyük bir kavanoza doldururken öfkelisin. "Min, bir hafta sonra duracağını söyledin. Noel tatilinin neredeyse sonu ve hâlâ benimle iletişim kurmaya çalışıyor."

"Benim de senin kadar kafam karıştı. Belki gururu incindi. İlk kez terk edilen o ve sen ne yapıyorsun? Aferin sana [Y / N], kalbini ilk kıran kişi olduğun için."

Onlara gülümsüyorsun, ancak içten bir şekilde değil. Hâlâ ona aşıksın. Bunu, ev işleri veya dışarı işleri ile meşgul olmadığında, sürekli olarak onu düşünürken ve endişelenirken bulduktan sonra fark ettin. Jungwoo ya da Minkyung'a asla söylemeyeceksin, ama bir parçan onu gerçekten özlüyor.

"Aman tanrım, o benim evimde." Minkyung, panjurlarının arasından göz atarken onu duyabiliyormuş gibi fısıldıyor. "Onlara kulak misafiri olacağım."

"Kyung." Ellerini yıkadıktan sonra mutfak havlusuna silerek uyarıyorsun. "Mecbur değilsin."

"İstiyorum. Ya seninle konuşursa? Şimdi benim arkadaşımsın ve burası benim evim. Onu dışarı atmaya hakkım var."

"Eğer benimle konuşurken bir pislikse, onunla konuşmak isterim. Bilirsin," Yaptığın kimchi kavanozlarını buzdolabına koydum, "Konuyu kapatmak için."

"Ah, tatlım." Minkyung iç çekiyor, "Bu tehlikeli bir plan."

"Katılıyorum." dedi Jungwoo, "Seni onunla yatmaya ikna edebilir. Kesinlikle tekrar yapabilir. Savunmasız bir durumdasın, [Y / N], bunu bilse de bilmese de. o bir uzman iken bu konuda önceden bilgi sahibi. "

"Bir ilişkiyi koparmak-- hatta ilişki değil, sadece yaptığımız bir anlaşmaydı." Ailenin hala dışarıda olduğundan emin olmak için pencerenin dışına baktın, "Ne kadar zor olabilir?"

"İddiayı kaybettikten sonra birinin ona seks öğretmesine izin veren kız diyor." Minkyung küçümsüyor, "Onunla yüzleştiğinde duyguların daha iyimser olabilir. Onunla işinin bittiğini nihayet kabul edene kadar ondan kaçınman daha iyi olur."

Ve haklıydı. Onunla gerçekten konuşmak istemiş olmana rağmen, en azından son bir kez ve yüz yüze, muhtemelen seni tekrar zorlaması konusunda haklıydılar. Ne yaptığını bilmene rağmen ona bu kadar aşık olacağını da düşünmemiştin.