Neyin ne olduğunu ayıramadığım çok zaman oluyordu, son zamanlarda bu durumu sıklıkla yaşıyor kendime hayret ediyordum. İşler çok karışıktı Ford'un ne zaman geleceğini, benim işleri nasıl düzelteceğimi bilmiyordum. Saat gece üçü gösteriyordu gözlerim uyumayı unutmuş, bu da vücudumu ve beynimi yormaya başlamıştı. Kendim hakkında, olanlar ve gördüklerim hakkında çözemediğim çok şey vardı. İtiraf etmek istemesem de Bill'in burada olmasından rahatsızlık duymuyordum. En çok yoran şey de buydu, her şeyin başından beri bir terslik olduğu belliydi. Ford'un ortada olmaması ise bu tersliğin en büyük destekçisi oluyordu. Bunu farketmeme rağmen neden ritüeli yapmak ve Bill için bu kadar hevesliydim ki? Belki de o heyecanı özlemiştim? Bilmiyorum...
Kafamın içinde Bill'in sesini işittim. Sahi ona yaptığım yatakta yatmıyordu artık. Stan ona misafir odasını verebileceğimizi söylemişti bu yüzden artık orda uyuyordu.
"Dipper, mutfağa gelebilir misin?''
Sürekli benim düşüncelerimi mi dinliyordu diye düşündüm. Uyanık olduğumu nasıl bilecekti başla türlü?
Şaşırmıştım. İlk defa kibarca bir şey rica ediyordu, kabalık yapmak istemeyerek yataktan kalktım ve ses çıkmaması için yavaş ve yumuşak adımlarla odadan çıkmaya yeltendim. Kapıyı açmadan önce Mabel'ın uyuyor olduğuna emin olmak için bi süre ona bakındım. Nefes alış verişi düzenli gözüküyordu. Olabildiğince sessiz bir şekilde merdivenleri de indikten sonra mutfağa ulaştım.
Bill masada oturmuş bir elini çenesinin altına yerleştirmişti. İçeriye dışarıdan ay ışığı süzülüyor, Bill'in beyaz cildini daha güzel gösteriyordu. Yüzü sakindi, aslında birazda uykulu duruyordu sanki.
"Seninle konuşmak istedim." dedi dingin bir ses ile. Bir şeylerin yanlış olduğu hissine kapıldım. Bill ve sakinlik pek bir arada görebileceğiniz şeyler değildi..
"Evet?" sesim beklediğimden kısık çıkmıştı ve içimdeki kaygı sesime yansımıştı. Sandalyeyi çekip masa da karşısına oturdum.
"Geri döndüğümden beri... Sen beni geri döndürdüğünden beri, hikayede tam olarak bir şeylerin oturmadığını farketmişsindir. Çok fazla kayıp parça var. Kendim gibi hissetmiyorum Çam Ağacı..
Hikayedeki eksiklerin ben de farkındaydım başta kendi formu olmadan dönmesinden, normal halinden daha iyimser olmasından da bunu çıkarabiliyordım. Aklımı karıştırmıyor değildi bu durum, evet sanki onu ben döndürmemişim gibi meraklanıyordum. İşin garip yani ikimizde onu geri getirmem hakkında konuşmamıştık. Ben de konuşmak istememiştim tabii, ne diyeceğimi cümlelerimi yaşananları özetlemek için nasıl toparlayacağımi bilmiyordum, kendi içimde çözmem gereken bir gizemdi bu.
...Hafızam yerine gelecek diye umuyordum, çünkü beni yendiğinizde sadece taş olup gitmedim veya varlığımı silmediniz, nerede olduğumu hatırlamaya çalışıyorum ama bir türlü hatırlayamıyorum. Sadece bu da değil, biliyorsun ki sonsuz bilgiye sahip yüce bir varlığım, her şeyi yapabilme potansiyeline sahiptim, şu an çoğu şeyi anlamakta zorluk çekiyorum özellikle fani icatlarını. Bilmiyorum her şey zor geliyor..."
Şaşkınlığımı saklamaya çalışıyordum, Bill ciddi konuşmasını son beklediğim kişiydi çünkü. O geleli ne kadar zaman olmuştu? Bir hafta? iki hafta belki? Bu süre boyunca sürekli muziplikler yapıp beni rahatsız etmeye çalışmıştı, bazı zamanlar ciddileşip asıl formunu getirebilmem için bir yol bulup bulamadığımı sorduğu da olmuştu tabii.
Konuşmasında parmak bastığı çok mantıklı noktalar vardı. Evet, Bill hatırladığım kadarıyla dünya üzerindeki en tehlikeli ve zeki canlıydı- hayır hayır, sadece dünya üzerindeki değil, boyutlar arası en kudretli canlıydı. Şu an sadece zihin okuyabiliyor ve aklına girip seninle konuşabiliyordu, ha bir de arada trafik lambası gibi gözleri parlıyordu. Nasılsa ondan korkmuyordum, o etrafımdayken garip bi şekilde iyi hissediyordum. Gözüm onu görmediğindeyse içime bir kurt düşüyordu. Elbette ki bunun sebebi bi aptallık yapacağından, ya da arkamdan iş çevirmesinden korkmamdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bad Ways~ Billdip
FanfictionBen Dipper Pines, baş düşmanımı uyandırmıştım. Sadece yapmıştım işte.