Kimsesiz karanlıklar
Derdime şifa verin
Kalbimdeki yaralar
Daha çok, daha derinSema Moritz/HASRET
(Bu hikayede Akşın, Savaş ve Seyhan ölü değil ama diğerleri ölü)
"Karaca hadi kızım seni bekliyorlar". Babaannemin sesini duyup torbaları alıp kapıya gittim. Bugün Akşınla beraber aşevine gidicektim. Akkız ölmemişti. Ben Azer den gece ayrılmamdan itibaren 1 yıl geçmişti. Akşın o sırada geldi yanında Azerin kardeşi Savaş ile. Yücel şerefsizi Akşını Adanaya yollatmış. Akşın da o sıra geçiçi hafıza kaybı geçirmişti, o yüzden bizi hatırlamamış. Hatırlayınca da gelmişti işte ama yanında Kurtuluşları alarak çünkü Akşın ve Savaş birbirini seviyordu. Şu an Koçovalılar ve Kurtuluşlar Akşın için dünür olmuşlardı. Ben ise her gün Azeri görürek acı çekiyordum. "Sonunda Karaca nerde kaldın kızım?" dedi babaannem. "Geldim işte babaanne". Sert davranıyordum ona her şey onun suçuydu çünkü. Azerden ayrıl diye tehdit eden oydu. Arabaya binip Akşınla sohbet etmeye başlamıştık. Bugün aşevinin Kurtuluşlar da gelecekmiş. Allahım inşallah Azer gelmez, onu her gün görmek bana cidden acı veriyordu. Babaannem ise aşevine bizden sonra gelecekti. Biz konuşa konuşa araba aşevinde durmuştu. Gelmiştik Çukura güya Çukurumuza. Bu mahalle bütün sevdiğim insanları öldürdü. Dedem, babam, Sena yengem ve daha nicesi. Ben de artık ölmek için dua ediyordum. Çünkü yaşarak zaten ölüyordum. Benim için bir anlamı kalmamıştı aslında. "Karaca daldın gittin. Hadi daha yemek yapıcaz". Akşının sesiyle karamsar halimden çıkıp aşevine girdim. Yemek yapmaya başlamıştık o sırada marketten bazı ihtiyaçlar olduğu için malzeme istemiştik ve Celesun getirmişti. "Ben bunları nereye koyim?" dedi. Bana bakıyordu. "Masanın üstüne koy işte". Celesun, Akşın geldikten sonra çok sevinmişti ama yanında Savaşı görünce sinirlenmişti. Bir şey dememişti, demeye de hakkı yoktu zaten. Celesun benim dediğime kafasını sallayıp masaya koydu. Aşevinden çıkarken aklına bir şey gelmişti döndü ve "Karaca senle sonra bir şey konuşmam lazım" dedi. Ben de geçiştirmek için sonra konuşuruz dedim. "Ne konuşacak ki bu senle" dedi Akşın. "Ne bilim Akşın Celesun işte. Heyecan arıyor kendine". O da kafasını sallayıp yaptığı işe geri döndü. "Karaca sular gitti galiba ben gidip haber verim su getirsinler" dedi Akşın. Tamam deyip işe döndüm tekrar. Bir süre Yamaç amcam geldi. "Ne yapıyorsun kızım?"
"Yemek yapıyorum" dedim. Ona da sert davranıyordum artık. Beni Celesunla evlendirecekken ona çok kızmıştım. "Yardım edeyim mi bende?". Sinirle gülerek "Bilmem amca sen bilirsin. Sonuçta Çukurdaki her şey senin dimi. İnsanları bile, istediğini yap" dedim. Ona herkesten daha çok kırılmıştım çünkü o beni dinliyordu yani eskiden dinlerdi. "Karaca ne oluyor?"
"Bir şey olduğu yok. Hiçbir şey olmadığı için zaten bu haldeyiz". Yanına gittim. "Şimdi ne istersin amcacım. Ne yapayım. İstersen birileri ile evlenebilirim. Hani senin isteğinle oluyor ya her şey" dedim ve dışarı çıktım. Hiç bir şeyi gözüm görmüyordu çok sinirliydim. Peşimden gelip kolumu tuttu. "Karaca ne oluyor sana kızım?".
"Bir şey yok!". Yüzüne bakmıyordum o kadar iğrenmiştim ki Celesunla evlendireceği zaman. "Bana bak!" diye bağırdı. "Öfkeni içine atmıcaksın. Kime kızgınsan ona söyleyeceksin. Benimle konuşurken yüzüme bakacaksın. Yüzüme bak!". Bağırınca yüzüne baktım. "Bana kızgın mısın Karaca?". Şu an mahallenin ortasın da bana bağırıyordu. "Kızgınım! Sana çok kızgınım amca. Neden ya neden yaptın. Sana en ihtiyacım olduğu zaman neden beni dinlemedin". Ben de bağırıyordum artık. "Hani ailemi koruyacaktın. Ben senin ailen değil miyim? Sen beni kendinden korumadın"
"Karaca" dedi. "Bana ben seni korumak için yaptım deme. İnanmıyorum artık deme. Sen kimseyi koruyamıyorsun. Farkın değil misin?". Gözümden yaşlar süzülüyordu. "Ya yeter artık yeter bu hiç bitmeyecek mi ha?"
"Tamam diyorum bitti diyorum, yaşamak için bir umut arıyorum ama yok her seferinde daha çok acıtıyor." Yüzüme bakamıyordu. "Artık umutta kalmadı. Bu sefer öyle bir duvara tosladım ki. Herkesi aldın benden sonda babamı aldın. Daha sen benden başka ne istiyorsun?". Belinde silah vardı, aldım hemen elime. "Karaca ne yapıyorsun dur!". Silahı eline tutuşturup bana doğrulttum. "Al canımı da al artık. Başka bir şeyim kalmadı çünkü." Silah elinde olduğu için bana doğrultmayı kesip beline koydu. Sonra bana sarılmaya çalıştı. "Bırak! Lütfen bırak artık" deyip ittim onu. Şu an ne yapacağımı bilmiyordum. En iyisi Duygunun evine gitmekti. Gözlerimi silip soluma döndüğümde beklenmedik kişilerle karşılaştım. Kurtuluşlar gelmişti en önemlisi Azer buradaydı. Ona baktığım da gözlerinin dolduğunu gördüm. Bunu görmemeliydi, kimse görmemeliydi. Onu görünce bitik olan bedenim artık ayakta zor duruyordu. Hemen Duyguya gitmesem bir yere düşebilirdim. Akşın gözleri dolu bir şekilde benim yanıma doğru gelirken onun gelmesine müsaade etmeden ben gittim ordan. Duygunun yanına doğru koşuyordum. "Duygu! Duygu!". Kapıyı yumrukluyurdum. "Karaca ne oldu?"
"Duygu lütfen beni içeri al. Yalvarırım". Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. "Gel canım tamam noldu sana?" dedi beni içeri taşıyarak. Çünkü bütün bedenim ona yaslıydı. "Lütfen bir şey sorma olur mu? Sadece biraz uyumak istiyorum."
"Tamam canım tamam. Hadi odaya geç uyu". Duygu yalnız yaşıyordu, bir tane anneannesi vardı ama o da dayısında kalıyordu, ara sıra buraya gelip kalıyordu. Duygunun odasına gittim. Biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı."Karaca kalk hadi". Duygunun sesiyle uyanmıştım. "Duygu off. Ne kadar uyumuşum ben ya"
"4 saat uyudun. Akşam oldu. Kıyamadım o yüzden kaldıramadım". Gülümseyip "Sağol Duygu. Çok sağol" deyip sarıldım. "Ne demek Karaca. Şişt söyleme öyle, sen benim kardeşimsin"
"Biliyorum. Sen de benim kardeşimsin. Galiba hatta tek ailem sensin". Kaşlarını çattı "Karaca, gelince daha fazla üstelemedim. Noldu? Çok kötüydün"
"Yamaç amcamla atıştık mahallenin ortasında. Bağıra çağıra tartıştık. Sonra onu gördüm Duygu..."
"Kimi gördün?". Gözlerim dolmuştu yine. "Azeri gördüm Duygu. Onu her gün görmek bana çok acı veriyor. Dayanamıyorum artık". Bana sarıldı. "Tamam kuzum daha fazla üzme kendini. Hadi kalk bak mis gibi makarna yaptım. Hayatında böyle bir felaket şey görmemişsindir". Güldüm. "Sağol Duygu ama eve gidiyim ben merak etmişlerdir. Telefonum yanımda yok haber veriyim". Sonra durup "Ya da boşver ya zaten kim arıyacaktı ki. Ben bir mahalleye gideyim, nefes almam lazım." dedim. "Israr etmiyorum. Biliyorsun eğer orda kalmak istemiyorsan kapım her zaman sana açık"
"Biliyorum canım" deyip sarıldı. Vedalaşıp çıktım evden. Sokaklarda geziniyordum. Yorulmuştum artık her şeyden, herkesten. Biraz daha yürüyünce çatıya çıktım. Derin bir nefes aldım. Keşke şu an babam yerine ben ölmüş olsaydım. Belki o zaman birisi beni duyardı, görürdü. "Sonunda! Nerdesin sen?". Sonra bana sarıldı. Çok özlemiştim onu. "Azer ne oluyor?". Bana kızgın bir bakış attı. "Ne mi oluyor? Karaca mahalleden gittiğinden beri seni arıyorum. Neredeydin?"
"Be-ni mi arıyordun...Neden?" dedim şaşırarak. "Neden mi? Karaca ciddi misin? Hem sen neredeydin?" dedi sorgulayarak. "Ben... Ben Duygulardaydım". Hala şaşkındım, beklemiyordum Azeri. Beni artık sevmiyor sanıyordum. Yanıma geldi benim gibi karşıya baktı. İkimiz de derin bir nefes almıştık. Şu an ona sarılmamak onu ölmemek acı vericiydi benim için. "Nasılsın? Yani nasıl oldun?". Burukça gülümsedim. Onun dışında kimsenin beni merak etmemesine sadece gülümsedim. "İyiyim galiba. Aslında bakarsan bilmiyorum ben de nasıl olduğumu. Boşluktayım sanki, sonu belli olmayan dipsiz bir kuyudayım"
"Karaca bu boşluğu sen seçtin ama senin kararındı". Onu terk etmemden bahsediyordu. Bunu bana nasıl söyleyebilirdi ki. Ondan ayrılmak en fazla bana acı vermişti. "Evet Azer her şeyi ben seçtim ben istedim dimi. Senden ayrılmayı da ben istedim. Dedemin, babamın ölmesini de ben istedim. Bu Allahın belası çukur dan kurtulup senle güzel bir hayat yaşayacakken burda kalmayı da ben istedim. Her şey benim suçum dimi." dedim bağırarak. Beni dinliyordu hiçbir şey demeden. Gözyaşlarım yeniden kendini göstermişti."Ben ne istedim biliyor musun? Bir kere ya bir kere beni görsünler, beni sevsinler. Ben Akşının ya da Akının gölgesi değil de Karaca olayım istedim ya. Diğer torunları hata yaptığın da kızmayan Sultan Koçovalının bana da kızmamasını istedim. Yeğenlerine şevkatle bakan Cumali Koçovalının bana da öyle baksın istedim. Akını seven ona merhametle, sevgiyle bakan ve onun ihtiyacı olduğun da her zaman yanında olan annemin bana da öyle davranmasını istedi. Ben anne sevgisi istedim. Çok mu şey istedim Azer sen söyle. Bunların hepsi çok mu ya? " dedim sonlara doğru sesim kısılarak. İkimizin de gözleri dolu doluydu artık. Bana sarıldı tekrar, ben de ona sıkı sıkı sarıldım."Sen çok şey istemedin karakız. Onlar senden çok şey esirgediler. Şişt! Tamam ağlama artık bak. Hadi güzelim". Ondan tekrar güzelim lafını duymak beni gülümsetmişti. "Azer özür dilerim. Özür dilerim. Özür dilerim" dedim sayısızca af dileyerek. "Karaca niye özür diliyorsun?"
"Seni kırdığım için seni üzdüğüm, senin kalbini paramparça ettiğim için çok özür dilerim Azer". Uzun süre baktı bana. Sanki bir şey çözmeye çalışıyordu. "Azer?"
"Karaca o gün benden niye ayrıldın?". Yine aynı sorularla karşı karşıyaydım. Yine yalan söyleyecektim ona belki bir kez daha kalbini kıracaktım ama onun için yapmak zorundaydım. "Azer o gün de söylemiş...". Sözümü kesti. "Hayır! Karaca hayır. Başka bir şey var. Söylemediğin başka bir şey var. Eminim. Benden ayrılmak istemedin. Zorundaydın ama neden Karaca? Neden?". İşte bu sefer her şeyi açıklama zamanım gelmişti galiba. Ya her şeyi açıklayıp Azere bir şey olacak korkusu ile yaşacaktım ya da Azerden uzak kalıp her gün canımın yanması ile yaşayacaktım.Merhaba romeo ve juliet lerim. Nasılsınız bakalım? İşte bir bölüm daha. OYLAMAYI UNUTMAYINN!! YORUM YAPMAYI UNUTMAYINN!!
TAKİP ETMEYİ UNUTMAYIN!!!!
Ha Bi de aklınıza başka fikirler gelirse yazın ben onların hepsini yazmaya çalışıcam. Hayırlı Ramazanlar💜
ŞİMDİ OKUDUĞUN
•VAVEYLA•
Teen FictionBu hikayede azkarla ilgili göremediğimiz sahneleri göstericem. Biliyorum içimizde bir sürü sahne kaldı ve siz bunları bu hikayede göreceksiniz.