-2-

303 51 33
                                    

‘’Pekala, sana her şeyi göstereceğim. Umarım beni pişman etmezsin.’’

Jisung sakince ayağa kalkmış ve kapıya ilerlemişti, kimsenin içeri girmemesi için kapıyı kilitledikten sonra perdeleri de çekip gergin bir tavırla kendisini izleyen çocuğun yanına dönmüştü. Kendinden emin şekilde bileğindeki saate benzer cihazı zemine doğru tuttuğunda son kez Minho’nun yüzüne bakmıştı, Minho ise bir şey olmayacağını düşünse de başını onaylarcasına sallamakla yetinmişti.  Saatin üstündeki düğmeye basmasıyla zeminde açılan portala bakarken iki gencin de gözleri kamaşıyordu. Geriye doğru birkaç adım atan Minho buna inanmakta hala zorluk çekiyordu. Tüm bunlar gerçekti fakat Minho inanmamak konusunda ısrarcıydı. Gözleri Jisung ve portal arasında gidip gelirken kendine defalarca bunun nasıl mümkün olduğunu sormuştu. Jisung ise bütün bunları netleştirmek adına masanın üzerinde duran bardağı almış ve hiç düşünmeden portalın içine göndermişti. Minho bardağın kırılmasını beklemişti ancak beklediği şey olmamıştı, bu bir illüzyon değildi, tamamen gerçekti. Mavi saçlı olan istediğini aldığında portalı kapatmıştı.

‘’Bu bir devlet sırrı. Bunu kimseye söyleyemezsin, özellikle avanak arkadaşlarına. Dediğim gibi; buraya gelme amacım gerçekten başarılı olduğumu ispatlayabilmekti. Şimdi ise sayende en az ön gün bu yılda takılı kalacağım.’’

Minho hiç düşünmeden araya girmişti, çıldırmak üzere olduğu bakışlarından belli oluyordu.

‘’Ne? Ne saçmalıyorsun amına koyayım? Ben sana yardım etmeseydim o bar sokağında harcanacaktın. Şimdi gelip anlam veremediğim bir şey yüzünden beni mi suçluyorsun? Sikerler o işi.’’

‘’Sanırım biraz fazla alıngansın Minho, sana düzgünce olayları anlattığımda bana gülen bir başkası değil sendin. Senden zaten inanmanı beklememiştim fakat bunları söyleyip hiçbir şey olmamış gibi gitmek isteseydim beni harcayan sen olacaktın. Sana gerçeği kanıtlamak için kendi zamanımdan harcadım. Şimdi günler boyunca bu zamanda sıkışıp kalacağım, hem de salak gibi bir çocuğa kendimi ispatlamak istediğim için.’’

Minho bir anlığına duraksamıştı, Jisung’un haklılık payı vardı ama kendisinin de yapacak bir şeyi yoktu. Bu tür şeyler onun zamanı için oldukça uçuk şeylerdi. Zaman yolculuğu? Kim imkan verirdi ki gerçek olmasına?

‘’Kim olsa aynı tepkiyi verirdi.’’

‘’Her neyse, buradan defolup gidiyorum. Sen de ağzını kapalı tutuyorsun yoksa geri döneceğim sırada seni binek araç olarak kullanmaktan çekinmem.’’

‘’Gidecek bir yerin var mı? Ayrıca kıyafetlerin bende, onları almadan mı gideceksin?’’

Jisung bir anlığına duraksamıştı, nereye gideceğini o da bilmiyordu. Üstelik dediği gibi kıyafetleri kendisinde değildi. Sözde hemen gidip gelecekti fakat Minho ile beraber tüm planları suya düşmüştü. Şimdi ne yapacaktı? On gün boyunca sokakta yaşayamazdı, üstelik dışarıda dolanırsa bir tanıdık ile karşılaşması muhtemeldi. Usulca kendisini izleyen gencin üzerinde göz gezdirdi, bir anlığına onun ne kadar çekici olduğunu düşünmüştü. Birkaç saniye içinde odağını toplayıp insanlara iş atmak için yanlış zaman olduğu konusunda kendini uyarmıştı. Jisung’un en büyük eksikliğiydi dikkat dağınıklığı. Buna çözüm olarak yıllardır bir işin ortasında aklına gelenleri bir yere not ediyor, işi bittikten sonra aklına gelenler hakkında saatlerce düşünüyordu. Yine aynı şeyi yapacaktı. Cebinden çıkardığı telefonuna muzip bir ifadeyle ufak bir not yazdıktan sonra yeniden telefonu cebine koymuştu, bu esnada Minho hala cevap bekliyordu. Jisung yüzündeki ifadeyi bozmadan koltuğa yerleştiğinde Minho sorgulayıcı bakışlarını mavi saçlı çocuğun üzerinden çekemiyordu. Üstündeki suçluluk duygusundan kurtulduğu an çocuklarla beraber Jisung’u benzetmeyi ihmal etmeyecekti.

Viatorem | Minsung Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin