4-Mahvoluş

6 2 0
                                    

Mahvoluş

           Sana bir kere kırıldım, sen
       onu beğenmeyip bir kere daha   
                           kırdın...

      "Oha!" Sabah sabah ince bir sesin bağırmasıyla uyanıp güzel rüyamdan ayrılmak hoş olmamıştı. Fakat yataktam daha sert bir şeyin üzerinde yattığımı fark ettiğimde iş işten geçmişti. Gözlerimi kocaman açıp Yalın'ın göğsünde duran başımı kaldırdım . Ama geri düşmek zorunda kalmıştım çünkü kollarını koala gibi bana sarmıştı. "Özlem!" Kapıdan şokla bizi izlerken elindeki poşetler yere düşmüştü. "Hani sevgili değildiniz ya?" Bende bilmiyordum şu anki durumu. "Yalın kalk!" Hafif hafif yanaklarını tokatladığımda uyanıp benim verdiğim tepkiyi vermişti. "Özlem!" Şu an buna şaşırmanın sırası mıydı?

     "Ulan hani beni uyutup gidecektin salona?!" Sonunda aklına gelmiş olacak ki belime sardığı kollarını çekti ve bende ayağa kalkıp üzerimi düzelttim. "Ya kanka kusura bakma uyuyakalmışım." Gözlerimi devirip kapıyı işaret edince yüzüme masum bakışlar ata ata odadan çıktı. "O neydi be! Meteor mübarek." Gözlerim şaşkınlıkla büyürken Özlem'e hayretle baktım. "Senin sevgilin yok muydu?" Dün söylemişti çünkü. "Hayır be! Sadece hoşlantı duyduğum bir bey var ama kalıcı olmadığını biliyorum, kendimi meteorlara kapalı duruma getiremem." Göz kırpınca abartılı bir şekilde göz devirip yerdeki poşetleri yatağa koydum.

     "Birsürü işimiz var, Allah'tan 7'den daha erken geldim. Kaçta açacaksınız dükkanı?" Sanırım bu gün 2'de açardık, hem yağmur da hafiflemiş olurdu. "2'ye doğru açarız 8'de kapatır bir yerlere gideriz, bu gün perşembe yarın iki saat açık tutacağız tatil yapabiliriz." Onaylayıp poşetleri yatağa boşalttığında derin nefes aldım. "Çok işimiz varmış..."

........

     "Huh!" Tam tamına altı saattir kombin yapıyorduk ve sonunda bulmayı başarmıştık. Salaş ve kolları ellerine doğru genişleyen beyaz, göğüs tarafında üçgen bir dekolte olup, boğazlı olan bir kazak giyinmiş, altına çok şık siyah bir kot pantolon giyinmiştim. Dizlerime kadar gelen siyah çizmelerin ve başımdaki beyaz, ucunda ponpon olan bere siyah saçlarımı açığa çıkartmıştı, genelde parfüm sıkmadığım ve uzun saçlarımı açık bıraktığım için beyaz kazak, siyah saçlarımı açığa çıkartmıştı. "Çok güzel oldun!" Özlem'e bakıp gülümsedim. "Senin sayende." Elime tutuşturduğu ceketimsi şeyi de giyindim, adını bilmiyordum.

      "Dur sevgilin de onay versin." Diyerek kıkırdayan Özlem'e göz devirdim. Dilinden düşmeyecektik kesinlikle. "Yalın!" Odaya ışınlanan Yalın beni görünce duraksayıp "Biz sevgiliyken neden bu kadar güzel değildin lan!" Bu çocuğun beyin seviyesinden şüphe duymaya başlıyordum. "On yedi yaşında, bıyıklarını kendi almayı yeni öğrenen bir ergenden en fazla ne kadar güzellik bekliyordun Yalın?" Haklıydım. "O da doğru. Onu bunu bırak da tekrar mı denesek bebeğim?" Özlem kahkaha atmaya başlarken Yalın'ın kafasına geçirdim bir tane. "Abla! Neden güzel oldun sen?" Sende mi brütüs diye bağıracağım şimdi.

     "Ya Özlem ben normalde çirkin miyim?" İnsanı kendinden şüphe ettirir bunlar. "Tövbe haşa çarpılacaksınız bak." Gelip evladını bağrına basan anne gibi kollarını başıma sarıp erkeklere kötü bakışlar attı. "Saat bir buçuk olmuş bırakın grvezeliği dükkana gidin Özlem'le. Ben Deniz'in kimlik işlerini bir şekilde halledip soy adını benimkiyle aynı yapacağım yaptırabilirsem, sonra da okul işine bakacağız." Sevinçle yerimde zıplayıp Deniz'e sarıldım. "Oh be! Kurtuluş yakındır ablasının gülü!" Yanaklarını da şapur şupur öpüp her ikisiyle de vedalaşarak Özlem'le evden çıktık.

      "Ay! Benim mağazaya gitmem lazım, Serkan bu gün işe gelecek." Duraklayıp ona baktım. "Serkan?" Aklına yeni gelmiş gibi "Haa şey benimki." Şapşal şapşal sırıtmaya başladı ta ki "Benimki demek?" Alaylı bir erkek sesi arkamızdan gelene kadar. "S-Serkan bey?!" Girdiğim kolundan çıkarak aramıza mesafe koyduğumda adının Serkan olduğunu öğrendiğim adam aramıza girip bana elini uzattı. "Serkan Kaya, sen de Beste Atakan, Barış Atakan'ın sır gibi sakladığı biriciği." Şaşkınlıkla bir iki adım gerilediğimde sinirden ellerim titriyordu adeta. "Benden böyle mi bahsediyor?" İnanmazca sorduğumda gözlerimin dolduğundan olsa gerek şaşırmıştı "Ah o senden bahsetmiyor sadece ne kadar çok sevdiğini kimselere vermeyeceğini falan zırvalıyor." Sanırım sinirden ağlamaktan nefret ettiğim için ağlıyordum şu an. "A öyle mi? Ona nefretlerimi iletirseniz sevinirim Serkan bey." Yanağımı elimin tersiyle silsem de tekrar akmıştı yaşlar. "Beste kız!"

Ruhu GüzelimHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin