fourteen

55 14 21
                                    

Flashback

Sesli bir şekilde oflayıp üzerimdeki okul üstünü yere fırlattım. Anlık bir rahatlamaya ihtiyacım olduğu için yüzüme vurduğum birkaç soğuk suyun boynumdan akıp aşağı inmesine izin verdim. Sıcaktan patlıyordum.

Üstümün çıplak olmasını umursamadan odamdaki camı sonuna kadar açıp rüzgarın yüzüme çarpmasına izin verdim. Bubile beni oldukça rahatlatırken gülümsedim.

Sıcak havadan nefret ediyordum. Sonbahar insanıydım ben. Yazın o kadar kavurucu bir sıcak oluyordu ki insana nefes aldırmıyordu.

Kısa bir süre sonra camı kapatıp yatağıma uzandığımda çalan kapı ziliyle irkildim.

Merakla olduğum yerde duraksadım. Babam, bugün eve geç geleceğini işlerin yoğun olduğunu söylemişti çünkü. Üstüme bir şey geçirme zahmetinde bulunmadan kapıya doğru yürüdüm.

Bu sıcak havada kimseye çekemeyeceğim için kapıyı bıkkınlıkla açtım. Kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm kişiyle ağzım şokla aralandı.

Yugyeom... Şokla kaşlarım havalanırken ne diyeceğimi bilemez bir şekilde yüzüne baktım. Kahveleri, yüzümden göğsüme kaydığında anında başını sağ tarafına çevirdi. Üstümün çıplak olduğunu o an hatırlarken bu haline gülmemek için kendimi sıktım.

Bakışları ben dışında her yerde dolaşırken "Müsait değilsin sanırım. Bugün bize gel demiştin o yüzden geldim. Rahatsız ettiysem gide-"

"Yok, hayır. Ne zaman dediğimi unutmuşum sadece. İçeri gelsene." deyip geçmesi için yer açtım. Yanımdan hızlıca geçip içeriye girdi.

"Hadi, otur." dedim, merakla evi süzen Yugyeom'a

Oturduğunda ben de hemen yanına kuruldum. Gözleri, kaç gündür uyumamış gibi kanlı ve gözaltlarında uykusuzluğun getirdiği şişlik vardı.
Bir şey söylemek için dudaklarım aralandı. Ama susup güzel yüzünde gezdirdim gözlerini.

"Seninle konuşma istiyorum Bambam." dedi, derin bir nefes verip.

"Tamam, konuşalım. Ne hakkında konuşmak istiyorsun?" deyip oturduğum koltukta ona doğru yaklaşıp biraz daha yayıldım.

"Önce bana bakman lazım ama değil mi?"

Başını ağır ağır kaldırdı. Bakışlarımız eve geldiğinden beri ilk defa kesiştiğinde heyecan duygusu tüm bedenimi esir almıştı.

"Üstüne bir şey giymeyecek misin? Yani hava sıcak olsa da üşütürsün." dedi, dudaklarım yukarıya doğru kıvrılırken bakışlarını çıplak göğsümde gezdiriyordu.

"Üşümüyorum, çok daraldığım için çıkardım."

Kafasını onaylar gibi sallayıp "sen bilirsin." dediğinde aramızda yine derin bir sessizlik yaşandı. Bir şeyler söylemek istiyor ama çekiniyor gibiydi. Parmaklarıyla da oynamaya başlayınca konuşmayacağından emin olmuştum.

"Aç mısın? Sana bir şeyler getireyim." diye sorduğumda başını sağa sola sallayıp beni reddetti.

"Aslında konuşucağım bir şey yok. Seni görmek istemiştim sadece." dedi. Bakışları yine oynadığı parmaklara inmişti. Şu an gözüme o kadar tatlı geliyordu ki gülümsemeden edemedim.

Derin bir nefes alıp yanına biraz daha yaklaştım. Elimi omzuna atıp onu kendime doğru çektiğimde elini nereye koyucağını bilemeyerek karnıma koymuştu. Elini koyduğu yer kasılıp cayır cayır yanarken bayılmamak için direniyordum.

"Özledin mi beni?" dedim, fısıltıyla.

Yutkunup onaylar gibi başını salladı yine. Şu an karşımda bir kedi gibi küçülmüş benden utanıyordu. Yüzümde oluşan aptal gülümsemeye engel olamadım. Bugün çok farklıydı. Eski hallerinden eser yoktu, uysal ve utangaçtı.

"Aklımdan bir dakika çıkmıyorsun? Ne yapacağım ben seninle." deyip yüzünü gizlemek istercesine koluma bastırdı.

Yavaşça bileğinden tutup güzel yüzünü ortaya çıkardım.

"Özür dilerim." dediğinde kaşlarımı çatıp ona baktım. Boğuk çıkan sesi ve ağlak bir yüzle bana bakması düşünce kabiliyetimi yitirtiyordu. Dolu olan gözlerinden bir damla yaş aşağı süzüldüğünde canımın en derini yandı sanki. Elimle sildim hemen gözlerindeki yaşı.

" Seni mutsuz etmek hoşuma gider sanıyordum ama yine yanıldım. Hem de çok büyük yanıldım. Seni üzdüğüm, kırdığım her an için canım öyle yanıyor ki nefes alamıyorum. Çok pişmanım. Affet beni Bambam. Lütfen!"

Sözlerinden sonra birden bana yaklaşıp kafasını çıplak göğsüme gömdüğünde beklemediğim haraketle ürperirken nefesim kesilmişti.

" Ben dünyanın en salak insanıyım çünkü seni üzdüm, canını yaktım. Çok yüzsüzüm biliyorum ama elimi tut, hiç bırakma lütfen."

Titreyen sesine daha fazla dayanamayıp siyah saçlarına tüy gibi öpücükler bıraktım. Kolumu omuzlarına dolayıp sıkıca sardım bedenini. Parmaklarımı saçlarına geçirip ağlamasının durması umuduyla okşamaya başladım.

" Ben çoktan unuttum bile. Kendini böyle üzüp harap etme. Hem kaç kere özür diledin, pişman olduğunu söyledin. Daha fazla üzme kendini bebeğim."

Cevap vermeyip boynuma daha fazla sokuldu. Saçlarını okşamaya devam ederken "Beraber uyuyalım mı bu gece?" dedim omzundaki elimi beline indirirken. Dokunduğum yeri hafifçe okşayıp cevabını bekledim.

Dolu olan gözleriyle bana bakıp güzel gülümsemesini sundu. "Uyuyalım, uyuyalım." dediğinde sesi hala titriyordu.

"Ağlama bak daha fazla tamam mı? Benim de gözlerim doluyor. Kalk hadi uyuyalım. Konuşuruz sonra."

Ayaklandığımda hala gözleri dolu dolu bir yere sabit bakıyordu. Ama ona uzattığım eli anında sıkı sıkı tutmuştu. Uzun zaman sonra o kadar mutluydum ki yüzümdeki kocaman gülümseme hiç solmuyordu.

Şu an dünyanın en mutlu insanı ben olabilirdim.

Kzsozowkso ben hala Yugyeom'un böyle bir günün yaşanmadığı yalanına inanmasına gülüyorum KXOSKZLWZEMZPÖW

I want the world in my hands | yugbam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin