sixteen

48 12 20
                                    

Diş fırçalama işlemimiz bittikten sonra kendime her zaman hazırladığım kahvaltı masasını bu sefer iki kişi için hazırlamıştım. Üzerime giydiğim siyah kısa şort ve beyaz tişörte rağmen bile sıcaktan yandığım için her dakika banyoya girip yüzümü ıslatıyordum.

Yugyeom'u yemek masasına oturtup hiçbir şeye yardım etmemesi için azarlarken şu an küsmüş, küçük bir çocuk gibi kaşları çatık beni izliyordu.

En son kırdığım yumurta tavasını da masaya koyunca kahvaltı masasına tekrar bir göz attım.
Gerçekten harika iştah açıcı gözüküyordu.

"Yugyeom, hadi başla yemeğe. Ben de elimi yıkayıp geliyorum."

"Ellerine sağlık, çok güzel gözüküyor ama önce bana bir sözün vardı."

"Ne sözü?" dedim, anlamazdan gelerek.
Ne sözü olduğunu çok iyi biliyordum.

Sessiz kaldı. Bana yaklaşıp yüzlerimizi yakınlaştırdığında kalbim dışarıda atıyordu.

Elini enseme atıp "Bilmem, neydi sence?" dedi, arsızca. Gözleri dudağımdaydı.

Gözleri tekrardan gözlerimi bulunca uzunca bakıştık. Gözleri tekrardan dudaklarıma kayınca sabrım tükenmişti. Ensesinden tutup dudaklarımı yumuşak dudaklarına bastırdım. Kısa bir öpücükten sonra geri çekildiğimde kapanmış göz kapakları aralandı. Sesli nefes alışverişleri yüzümü okşarken geriye çekilmek için bir hamle yaptım. Fakat belime sarılan elleriyle kendini bana çekmişti ve gitmeme izin vermemişti.

"Bu yetmez. Biraz daha istiyorum."

Bunu duymak tüm iplerimi koparmama neden olurken hiç vakit kaybetmeden dudaklarımızı birleştirdim. Alt dudağını kavrayıp, tadını almaya çalışırken daha fazla temas etme isteğiyle kavrulurken kucağına yerleştim.

Elleri belimde gezinip hafifçe okşuyordu. Ensesindeki saçları sertçe çekiştirmem ağzıma doğru sesli bir şekilde inlemesine sebep olurken dilimi ağzının içine ittim. Üst dudağımı emerken, kısık sesle inledim. Nefeslerimiz, birbirimize istekle ayak uydurmamız, belimde haraket etmeye devam eden parmakları...
Her şey, onunla ilgili en ufak şey bile beni zevkten öldürecekti.

Bacaklarımdan tutup, beni kucağına aldı. Kollarımı boynuna biraz daha doladım. Dudakları boynuma, oradan da göğsüme inerken kafamı geriye yasladım. Öpücükleri sertçe devam ederken, kesik kesik nefes alıyordum.

Beni tezgaha oturttuğunda boynumdaki öpücükleri kesip gözlerimizi birleştirdi. "Çok güzelsin, sevgilim."
Gözlerinin zevkten koyulaşması ve pembe dudaklarının benim tarafımdan sertçe öpülüp kızarmasıyla harika görünüyordu.

İkimizim kalp atışları o kadar sesliydi ki, onun da kalbinin benim için bu denli hızlı atması bütün dengemi bozuyordu.

Kollarını belime sarıp sıkıca sarıldığında gülümseyip sarılılışına karşılık verdim.

Yaşadığım bu  anlar  o kadar güzeldi ki yanımdan bir saniye bile ayrılmasın istiyordum. Çok mu şey istiyordum?

Düzenlemeden attım bebeklerim. Hatalarımı görmezden gelin❤️

I want the world in my hands | yugbam Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin