Tanışma

89 7 1
                                    

Soğuk, tenimde bıçak dans ediyormuşçasına bir his bıraktığında ceketime biraz daha sarıldım. Gözlerimi kapatıp Ankara'nın havasını içime çektim. Ellerimi cebimdeki parada, telefonda, anahtarda ve ceketimin iç tarafındaki silahta teker teker gezdirerek güvende hissetmeye çalıştım. Ailemi kaybettikten sonra en çok yaptığım şey güvende hissetmeye çalışmak olmuştu ve bunu hiç başaramamıştım. 

Bu düşünceyle annem ve babam gözlerimin önüne geldiler. Gülüşleri, sarılışları, güvende hissettirişleri... Ceketime daha da fazla sarılırken, akmak için sıraya giren gözyaşlarımı zaptetmeye çalışıyordum. 

Onları benden almışlardı. Ben daha savunulmaya muhtaç bir kızken, tek başıma bırakmışlardı. Ben onları kaybetmeyi hiç düşünmemişken, bir daha nefes alamamaya mahkum etmişlerdi. 

Kalbim biraz özlem, biraz da nefretten ibaretti. Bana her gün bunları yaşatan insanlar daha ağırlarını hakkediyorlardı. Ben de bunu yerine getirecektim. 

Hazel'in sesiyle acı veren düşüncelerimden sıyrıldım, "Kendine dikkat edeceksin bak, tamam mı?"

Gülümsedim; benim için endişelendiğini görebiliyordum. Gözlerindeki endişe büyürken devam etti, "Yakalanmak, ölmek yok. Keşke hiç girmesen bu işe ama seni vazgeçiremeyeceğimi biliyorum. İzmir'e gidince de hemen beni ara."

"Tamam, tamam, arayacağım, hadi git artık."

Kollarımı ona sardım ve bir daha hiç görüşemeyeceğimiz ihtimalini göz ardı etmeye çalıştım.

"Hoşçakal." dedim titreyen sesimle.

"Hoşçakal."

Ankara'yı son bir kez daha içime çektim ve otobüse bindim. Ceketimi çıkarıp arkama koydum ve yerime yerleştim.

Özellikle cam kenarı istemiştim, başımı koltuğuma yasladım ve gözlerimi dışarıya diktim. Camlar buğulanmıştı. Hırkamı parmaklarıma kadar çektim ve buğunun bir kısmını sildim. Dışarıda vedalaşan bir sürü insan vardı, birbirlerine olan sevgileri gözlerinden okunuyordu. Gülümsedim.

"Tutku Saygıner." diyen sese döndüm ve gülümseyen görevliyle karşılaştım. Elimde olduğunu bile unutmuş olduğum biletimi verdim. Görevli gülümseyerek diğer yolcuların biletlerinin toplamaya devam etti. Ben de cama geri döndüm.

İnsanlar vedalaşmaya devam ediyorlardı. Oradaki insanların çoğu tekrar görüşebileceklerdi. Ben ailemle tekrar görüşemeyecektim ve onlarla vedalaşamamıştım bile. 

Bunların sorumlusu Pentagon Holding denilen o holdingin ortaklarıydı. Saçma bir rekabete buldukları çözüm cinayetti. Para ve makam için annemin, babamın canını almışlardı. Beni annesiz babasız bırakmışlardı.

Ailemi kaybettikten sonra hayattaki tek amacım Pentagon ortaklarından intikam almak olmuştu. Şimdi de ilk adımdaydım.

İzmir'e gidecek, ilk ortak Yaşar Doğulu'nun oğlu Rüzgar Doğulu'yu bulacak ve o adamın beni yetim bıraktığı gibi, ben de onu evlat acısıyla tanıştıracaktım. Belki acımasızcaydı ama insan acı çekerken merhametini kaybediyordu.

Kaslarım sinirle gerilmişken yanımdaki boş koltuğa birinin oturduğunu hissettim. Dönüp bakmak istemedim, ama yanımdaki kişi sanki kasten bana temas etmeye çalışıyor gibiydi.

Derin bir nefes alarak kendime hakim olmaya devam ettim. Ama biraz sonra adam gülmeye başladı. Artık merakıma ve sinirime hakim olamayacağımı anladığımda kafamı biraz sağa çevirerek göz ucuyla adama baktım.

Baktığıma pişman oldum çünkü adamın gözleri bendeydi; gözlerimiz buluşmuştu. Oldukça rahatsız edici bir andı ama benim utanma duygum da körelmişti; bu yüzden hiçbir çekince duymadan adamı incelemeye başladım. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 19, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ORTAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin