"other side of the sea."

1.7K 102 85
                                    

Dokuz yılın ardından görmek isteyebileceğim tek manzara karşımdaydı. Uçsuz bucaksız okyanus. Okyanusun ardında ne olduğunu hep merak etmiştik ama hiçte düşündüğümüz gibi şeylerin olmadığını, hayallerimizi süsleyen o özgür hayatın sadece hayallerle sınırlı kaldığını anlamamız uzun sürmemişti. Güneşin kavurucu sıcağına karşı şapkamı başıma geçirmiş ve gözümün önüne düşen perçemlerimi düzeltmiştim. Bulunduğumuz gemide tanınmamak için hepimiz takım suitler ve şapkalarla kendimizi kamufle etmiştik.

Parmaklarımla korkuluklara tutunup dalgaların sesini dinledim. Gözlerimi kapatıp ciğerlerime okyanusun kokusunu çektiğimde yüzüme vuran rüzgar ile gözlerimi yavaşça araladım. Bakışlarımı yanımda duran iki kişiye çevirdim. Dirseklerini korkuluklara yaslamış parlayan mavi dalgaları izliyorlardı. Yanlarına geldiğimi fark etmeleri uzun sürmüştü.
Zümrüt gözlerin sahibinin bakışları bakışlarımı bulmuştu. İrislerinde beliren umutsuz bakışları onun her zaman ki düşünceli halinden daha fazlasını kafasının içinde barındırdığını belli ediyordu.

Buradaydık. Hayallerimizi gerçekleştirmiş duvarları aşmıştık, dışarıdaydık ve birazdan okyanusun ardını görecektik ama buna rağmen hiçbirimizin yüreğindeki ağırlık geçmiyordu.

Bu kamufle olduğumuz kıyafetlerle, birazdan karşılaşacağımız ülkeyle düşüncelerimiz daha ne kadar değişirdi bilemiyorduk ama hayal kırıklıklarının üzerine bi yenisi daha eklenecekti, bunu biliyorduk. Işıldayan mavi gözlerini okyanustan zar zor ayıran sarışın çocuk gözlerimin içine bakmıştı. Gülümseyerek elimi omzuna güven verircesine koydum. Eren ellerini korkuluklara dayamış, kalın kaşlarının altındaki bulutlu gözlerini kısmış önündeki manzaranın keyfini dahi çıkaramadığını boşluğa dalan gözleriyle belli ediyordu.

Belki de biz onun bu halini fark etmemiştik, daha doğrusu bilerek fark etmek istememiştik. Her şeyin yolunda olduğunu düşünüyorduk ama aslında sadece kendimizi avutuyorduk.

Yaklaşmakta olduğumuz kıtaya bakmaya devam ediyordu. Herkes onun değiştiğini düşünüyordu. Benimde bir parçam buna inanmıştı ama sanırım yanıldık. Eren en başından beri hiç değişmemişti. Eğer bu onun gerçek haliyse, ben onun gerçek kişiliğinin hangi parçasını tanımıştım? Merak ediyordum.

"Demek duvarların dışındada şehirler ve içinde yaşayan insanlar var." Connie'nin meraklı gözleri insanları izlerken Jean sözünü kesti. "Başka insanların yanında 'duvarların dışında' gibi cümleler kullanmayın." Sasha homurdandı. "Ah, tamam dedik ya. Kullanmayacağız. En azından duvarların içinde yaşayıpta duvarların dışına ayak basan ilk insanlar bizleriz."
Bunu duyan komutan Hange muzipçe sırıtıp gözlüklerini düzeltti. "Aslında orduya katıldığımızdan beri görevimiz bu. Asıl izcilik görevimiz şimdi başlıyor." Limana vardığımızda herkes sırayla gemiden aşağı iniyordu. Kıtaya ayak basar basmaz bizi ilk karşılayan yüzümüze çarpan sıcak yaz rüzgarıydı. İleriden bizi karşılamak için gelen esmer adamı tanımamız uzun sürmemişti, Onyankopon.

"Millet, Marley kıtasına hoşgeldiniz. Size Azumabito malikanesine kadar eşlik edeceğim."

İnsanların arasına karışmamızla herkesin şaşırması bir olmuştu.

"Şu ata bakın? Bu bir at mı? Nedir bu? Üstünde ikiden fazla insan oturuyor!" Connie'nin engel olamadığı şaşkın sesi hepimizin o yöne bakmasına neden olmuştu. Sasha heyecanla atıldı.

"Bir inek mi? İneğe daha çok benziyor! Bence inek!"
Komutan Hange gülerek karşılık verdi.

"Bu bir araba. Buraya gelmeden önce söylemişlerdi. Merhaba araba!" elini kaldırıp arabaya doğru el sallıyordu.
Yanımda bulunan Jean ve Armin sessizce birbirine bakarak mırıldandı.

"just the two of us." | eremika | auHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin