Sabah olmuştu. İnsan halime geri dönmüştüm. Araf denen boyut birden kaybolmuştu ve kendimi Whellton ormanında bulmuştum. Orman aydınlıkken çok güzeldi. Birden garip bir ses duydum. Bu sesi yaşlı adamla karşılaştığım akşamda duymuştum. Bu ses köpek hırlamasına çok benziyordu. Arkama döndüğümdeyse çok şaşırmıştım. Mavi gözlü kumral bir kızı karşımda bulmuştum. O an içimde çok garip bir his oluşmuştu. Kız:
- Bir daha sakın araf a gitme ve o yaşlı adamla konuşma !
- Neden ? bana yardım etmek istiyor.
- Arafta mı ?
- Evet noldu ki ?
- Senin ne olduğunu biliyorum Dylan. Sen bir melezsin. Ve araf a her gittiğinde insan yanın biraz daha yok oluyor. Buna engel olmalısın.- Benim ne olduğumu nereden biliyorsun yoksa sendemi iblissin ?
- Hayır salak ! Ben bir meleğim. Görüşüz Dylan. Dedi ve tam gidecekken :
- Hey melek kız ?
- Noldu yine ?
- Adını öğrenebilir miyim ?
- Rose. Dedi ve ortalıktan kayboldu. İçimdeki oluşan his i bilmiyordum. Rose dan hoşlanmışmıydım yoksa nefret mi etmiştim. Ve bir anda yine o yaşlı adam geldi :
- Tabiki de nefret !
- Nefret mi ?
- Ne zannediyordun ? Ondan hoşlandığını mı ? O bir melek Dylan. Bir daha onunla asla konuşmayacaksın.
- Bana emir mi veriyorsun ? Unuttun mu artık şeytan formumda değilim.
- Seni uyarıyorum Dylan. Dediklerimi yapmazsan sonuçlarına katlanırsın ! Dedi ve yine birden kayboldu. Okula gitmiştim. Çok yorgundum çünkü gece boyunca hiç uyumamıştım ve tüm zamanımı araf ta geçirmiştim. Tyler a zarar gelmesini istemediğimden olanları ona anlatmamıştım, anlatamamıştım. Okul henüz yeni başlamıştı ama Bay Lauthner veli toplantısı yapmıştı. Amcama haber vermemiştim ama veli toplantısında o da vardı. Büyük ihtimal Bay Lauthner durumumdan dolayı kendisi çağırmıştı. Toplantıdan çıktıktan sonra John amcam bana geldi ve :
- Bıravo evlat ! Öğretmenin senden çok memnunmuş. Başarının devamını bekliyormuş. Dedi.
Çok şaşırmıştım. Bunda bur terslik olmalıydı. Yaşlı adam o anda kulağıma birşey fısıldadı :
- Birşey değil. Dedi.
Yaşlı adam a minnettar kalmıştım. Yoksa amcam beni lime lime ederdi. Akşam olmuştu. Eğitim için yine Whellton ormanına gidicektim. Ama trafik çoktu. Saat 23.45 olmasına rağmen bu trafik nedendi ? Baş ağrılarım yavaş yavaş artmaya başlıyordu. Acilen ormana gitmeliydim ama nerdeyse beş kilometrelik bir yol daha vardı. Birden yine nefesim kesilmeye başlamıstı. Kendimi otobüsten attım ve yolun kenarindaki boş araziye girdim. Bu arazide bir düzine ev vardı ve neredeyse yarısı boştu. Ama yinede zarar verebileceğim insanlar vardı. Birden kontrolü kaybetmeye başlamıştım. Kollarımdaki siyah büyük damarlar, bembeyaz saçlarım ve kan kırmızısı gözlerim. Dönüşümü tamamlamıştım. Bir kaç tane kız çocuğunun çığlığını duydum ve birden karşıma beş tane bembeyaz parlayan insanlar geldi. Aralarında sadece bir tanesi kızdı. Kız olan uzaktan bana bir tane ok göndermişti. Ok tam omzuma gelmişti ve sanki yeniden insan olmuştum ve tüm güçlerim gitmişti.
Valhalla ok'u :
İblis kanından gelen her varlığı kısa bir süreliğine güçlerinden mahrum bırakır.
O an anlamıstım ki bunlar insan değildi. Ok u atan kız sabah gördüğüm melek kız dı. Hemen iki tanesi beni kollarımdan tutarak ağacın gövdesine fılattılar. Diğer ikisi ise beni yumruklamaya başlamıştı. Kollarımdan tuttukları için onlara karşılık veremiyordum. Gerçekten de çok kuvvetlilerdi. Sanki yumruk değilde balyoz vuruyorlardı. Melek kız ise hiçbir şey yapmayıp uzaktan izliyordu. O an kendimi çok çaresiz hissetmiştim. Birden yaşlı adam gelmişti ve yanında da bir tane daha iblis vardı. Ama bu iblis çok çelimsizdi. Yaşlı adam ilk önce beni tutanları tutup uzaklaştırmıştı. Birden güçlerim yerine geri gelmişti. Meleklerin arasında en heybetli olanı üzerime doğru gelmeye başlamıştı. Biraz tedirgin olmuştum. Ve yaşlı adam bağırdı :
- Saldır Dylan !
Yaşlı adamdan bu sözü duyar duymaz kendimi daha güçlü hissetmeye başlamıştım. Ve meleğin üstüne doğru koşmaya başladım. Çok hızlı hareket ediyordum. Ama en az o da benim kadar hızlıydı. Savurduğum pençeler sanki işe yaramıyordu. Ama onun vurduğu yumrukları ne yazık ki çok etkiliydi. Yorulmaya başlamıştım ve birden üzerime atlayıp boğazımı sıkmaya başlamıştı. Nefes alamıyordum. Birden çelimsiz olan güçsüz ibli arkadan gelip bir hançeri meleğin sırtına saplamıştı. Melek artık boğazımı sıkmayı bırakmıştı. Kendime gelip ayağa kalktığımda çelimşiz ibli ölmüştü. Melek kız ve diğer iki melek ise yaşli adamla savaşıyorlardı. Yaşlı adamın yapabileceği pek fazla birşey kalmamıştı. Ben hala olayın şokundaydım. Melek kız birden garip bir kılıç çıkarmıştı. Kılıcı çıkarınca içim istemsizce nefret dolmuştu. Tam saplıyacakken arkadan boğazına sarılmıştım. Bunu yapan ben değildim. Ben sadece kendi yaptıklarımı izliyordum. Melek kızın nefes alamadığını hissedebiliyordum. Birden onu kenara fırlattım ve kılıcı yerden alıp yaşlı adama verdim. Yaşlı adam kılıcı bir meleğin karnına saplamıştı. O an içimden vay şerefsiz demiştim. Bir meleği öldürdükten sonra diğerininde boğazını kırmıştı. Arkamızı döndüğümüzde ise melek kız ortadan kaybolmuştu. Güneş doğmaya başlamıştı ve ben insan formuma geri dönüyordum. Yaralarım normal e göre daha yavaş iyileşiyordu. Yaşlı adam a bunun nedenini sordum. Yaşlı adam :
- Melekler tarafından oluşan yaralar daha yavaş iyileşir. Aynı şey melekler içinde geçerlidir. Bugün çok iyi iş çıkardın aferin . He bu arada trafiği kapatan bendim. Dedi ve birden ortadan kayboldu.
Yani meleklerle savaşmak benim için bir test miydi ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanlarda Ağlar
Fantasy" İçimdeki cehennemi saklı tuttukça, dünyanızdaki magma kurur. "