Sabah olmuştu. Evime çok uzak bir bölgedeydim. Tekrar insana dönüştüğümü gören insanlar tedirgin olmuştu. Bazıları ellerine silah almıştı. Bazıları ise polisi arayıp haberdar etmişti. Birden üzerime ateş açmaya başlamışlardı. Hemen kaçmaya başlamıştım. Çünkü insanlara zarar vermezdim. Vermezsemde onlar bana zarar vericektiler. O yüzden çareyi kaçmakta buldum. Uzum süre peşimde koşuşturdular. Ormanda izimi kaybettirmiştim ama hala ormanı arıyorlardı. Yaşlı adam yardıma gelmiyordu. Kaçacak yerim kalmamıştı. Ormanda kapana kısılmıştım. Birden bir silah sesi duydum. Biraz yürümeye devam ettim ve ikinciyi duydum. Bir süre sonra başım dönmeye başlamıştı. Sağ omzumdan iki kurşun yemiştim. Kendimi büyük gövdeli bir ağacın gölgesine salıverdim ve gökyüzüne baktım. Ya bir daha gökyüzünü göremezsem ? Ben bunları düşünürken bir kaç dakika içinde yanıma varmış olucaklardı. Ayğa kalkmaya çalışıyordum. Yine nefesim kesilmeye başlamıştı. Bu imkânsızdı. Gündüzleri dönüşebilirmiydim ? Yaşlı adam yanda ki ağacın gölgeliğinden birden çıkıverdi ve :
- Tabikide Dylan. Sen bir melezsin. Bu seni melez yapan özelliklerden bir tanesi. Ama ne yazık ki ben sana gündüzleri yardım edemem. Dedi ve ortadan kayboldu. Onunla konuşurken dönüşümüm çoktan tamamlanmıştı bile. Ayağa kalkmıştım. Ayağa kalkar kalkmaz bir mermi daha göğsüme gelmişti. Ama hiçbirşey hissetmiyordum. Bunlar bana etki etmiyordu. İnsanlara zarar vermeme düşüncesindeydim. Ama iblis formuma geçince herşeyi daha farklı düşünüyordum. Hemen bana ateş eden adamın yanına hızlıca gittim. Adam tek başınaydı. Büyük ihtimal benim yanına nasıl geldiğimi anlayamamıştı bile. Adamı boğazından tutup havaya kaldırmıştım ve :
- Gözlerimin içine bak ! Adam :
- Yapma ne olur !
- Silahınla gidip diğer arkadaşlarını vurucaksın ! Demiştim. Ama bunları resmen başkası demişti. İblis formum beni kendi kenine eğitiyordu. Ne yapmam gerektiğini daha hızlı düşünüyordum. Ve adamı uzaktan izledim. Gidip tüm arkadaşlarını ne olduğunu anlayamadan vurmuştu. Kendine gelip olayın farkına varınca bir tanede kendi kafasına sıkmıştı. Herşey halledilmişti. Polisler gelmeden önce buradan gitmeliydim. Ormanın içınde çok hızlı bir şekilde ilerliyordum. Bir kaç dakika sonra evime varmıştım. Camdan içeri girince insan formuma yeniden dönmüştüm. Kendimi yatağa atıp derin bir ohh ! Çektim. İşin garip kısmı içimde bir gram pişmanlık yoktu. Aksine çok rahattım. Kendimi daha önce hiç bu kadar mutlu hissetmemiştim. Bir an düşündüm. Acaba Rose un dedikleri doğru muydu? Araf a her gittiğimde şeytan tarafım dahamı baskınlaşıyordu. Acilen yardım almalıydım ve bundan yaşlı adamın haberi olmamalıydı. Rose u hemen bulmam gerekiyordu. Ama son karşılaşmamızda aramız pek de iyi değildi. Sorun şu ki Rose u nasıl bulucaktım. O gece şüphe çekmemek için her zaman ki gibi Whellton ormanına gittim. Uzun süre bekledim. Saat 23.45 e geliyordu ama yaşlı adam hala ortalıkta yoktu. Saat 00.00 a gelmişti ve çoktan dönüşmüştüm. Ormanda boş boş dolanıyordum. Birden ilerden kalabalık bir melek gurubu geliyordu. Çok şaşırmıştım çünkü en az yirmi kişiydiler. Arkamı döndüğümde ise yaşlı adam ve bir o kadar da iblis vardı. Bir anda kendimi iblis melek savaşı nın içinde bulmuştum. Gözümü kapayıp açıncaya kadar savaş başlamıştı bile. İki tarafında çok kızgın olduğu belliydi. Yaşlı adam en arkadan bana seslenmişti. Yanına gittiğimde bana :
- Arkada kal ! Sen benim özel silahımsın, son sahne senin. Dedi.
Biraz garibime gitmişti. Son sahne derken neyi kastetmişti ? Uzaktan beraber savaşı izliyorduk. Savaşın gidişatı çok kötüydü. Birden arkadan beş tane melek gelip yaşlı adama saldırdılar. Gözümün önünde paramparça oluşunu seyretmiştim. Arkama bakmadan kaçmaya başlamıştım. Savaşı kaybetmiştik. Son sahneyi görememiştim. Acaba planı neydi? Aramızda ki mesafe gitgide azalıyordu. Birden düşüncelerim yine değişmişti. Sanki özgüven patlaması yaşamıştım. Arkamdan koşuşturan en az on tane melek vardı. Aklıma bir fikir gelmişti. İşin içine polisleri de karıştırıcaktım. Bunu için ana yol a doğru koşmaya başladım. Ana yol a çıktığımda ise birden kontrol ü kaybetmiştim. Taksi nin bir tanesini tutup havaya kaldırmıştım. O kadar gücüm olduğunu ben bile bilmiyordum. Yaptığım şeye inanamamıştım. Taksi yi bir tane arabanın üstüne fırlatmıştım. Nerdeyse yolun yarısı kapanmıştı. Kontrolü yeniden kazanmıştım. Arabalar patlamadan insanları içinden çıkarıp kaçmaya devam ediyordum. Kontrolü kaybedip kazanıyordum. Bana neler olduğunu anlayamıyordum. Ana yol a çıktığım için melekler peşimi bırakmışlardı. Sabah olunca ormanda Rose ile karşılaşmıştım. Beni görünce garip bir hırlama sesi çıkarmıştı. Ben :
Sakin ol ! Sana sormam gereken bir kaç soru var. Bana yardım etmen gerekiyor.
Rose :
- Sana neden yardım edeyim ? Elinizden kaçamasaydım oradkiler gibi beni de öldürücektiniz.
- İşte sorunda bu istemeden kontrolümü kaybediyorum ve yaşlı adamın her istediğini yapıyorum.
Rose :
- Seni uyarmıştım Dylan. Araf her gittiğinde iblis tarafın daha ağır basacak. Artık çok geç.
- Lütfen bana yardım et Rose artık istemsiz yaptığım şeylerden zevk almaya başladım.
Rose :
- Melez olduğun günden itibaren iki kişilikliydin. Sadece artık iblis tarafın daha ağır basıyor. Sen iki kişiliklisin Dylan. Bunun için tek bir çare var. O da Azize Katharina Labourne nin madolyonu.
- Madalyonu ne zaman alabilirim.
Rose :
- Üzgünüm sana madalyonu veremem. Madalyonu verebilmem için kendi ırkına ihanet edip baş iblislerden bir tanesini öldürmen gerek. Tıpkı yaşlı adam gibi.
- Ama yaşlı adamın öldürüldüğünü kendi gözlerimle gördüm.
Rose :
- O zaman yeni bir baş iblis bul. Dedi ve gözden kayboldu. Yani iki kişiliğimi de dengede tutabilmek için birini mi öldürmem gerekiyordu ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytanlarda Ağlar
Fantasía" İçimdeki cehennemi saklı tuttukça, dünyanızdaki magma kurur. "