1.4

114 15 27
                                    

🧁

İçimdeki geç kalacağım endişesiyle nefesim kesilene kadar koşuyordum. Az kalmıştı. Bu yokuşu da çıktıktan sonra Jeno'nun apartmanının önüne varacaktım.

Üstümdeki ağırlıkla dizlerimin üzerine çökerek birazcık soluklandım. Ardından daha fazla vakit kaybetmeyerek koşmaya devam ettim. Yokuşun sonunda iki ayrı sokağa ayrılan yola gelmiştim. Jeno sol taraftan gitmemi söylemişti. Sol kısma girip apartmanların numaralarına baka baka ilerlerken karşımda dikilen bedeni görmüştüm.

İşte buldum seni, Lee Jeno.

Nefes nefese ona koştuktan sonra hemen önünde durup soluklanmaya devam ettim. Saat geç olduğu için üzerinde beyaz bir tişört, altında ise gri eşofmanı vardı. Saçları da duştan çıktığı için olsa gerek ıslak ve dağınıktı.

Ben ise terden alnıma yapışan saçları çekmekle meşguldüm. Ondan pek bir farkım yoktu. Üzerimde kocaman pepsi logosu olan tişörtüm ve eşofmanımla defile için harika mankenlik yapabilirdim.

"Bu saatte neden koşa koşa geldin?"

Sorduğu soruyla sırtımı dikleştirip elimdeki cupcake dolu kutuyu uzattım. Cupcake kesinlikle bir bahaneydi. Amacım onu görmekti, ancak bunu dile getirebilecek kadar özgüvenli sayılmazdım.

"Ben." dedim nefesimi toparlarken. "Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım diye gelmiştim."

Güldü.

Nedense o gülünce rahatlamıştım. Bana kızgın olduğunu düşündüğüm için yol boyunca aklımda bin türü senaryo kurmuştum. Ancak gülümsemesiyle o kadar kızgın olmadığının farkına varmıştım.

Bir şey demeden yavaşça apartmanın giriş basamaklarından tekine oturdu. Ben de yanına oturduktan sonra getirdiğim kutudan çilekli olanı bana uzattı. Demek çilekliyi sevdiğimi de biliyordu. Teşekkür edip uzattığı keki aldığımda aramızdaki sessizlik hala devam ediyordu.

Koca bir ısırık aldıktan sonra mahcupça söze girdim, "Jeno ben... İnan ne demem gerektiğini bilmiyorum. Aslında evden çıkmadan önce söyleyeceklerim için ayna karşısında pratik yapmıştım. Ama senin yanına gelince bir anda her şeyi unuttum. O yüzden içimden ne geliyorsa onu diyeceğim."

Hafifçe başını salladı ve kendi kekinden bir ısırık aldı. Ağzımdaki lokmayı yuttuktan sonra derin bir nefes alıp devam ettim.

"Bunca zaman seni terslediğimin farkındayım. Bilmediğim birinin bana aniden aşık olmakla ilgili şart koşmasına alışık değilim. Böyle bir olaya kim alışık olabilir ki? Hayatında kaç kişi sana 'Aşık olalım, Jeno' diye mesaj attı?" Başını olumsuz anlamda salladı. Baş parmağımı ona doğrulttum, "İşte! Bana da kimse yazmamıştı. Ta ki sen yazana kadar. O yüzden gerçek hislerinle mi yazdın, yoksa öylesine gönül eğlendirmek için mi bilemedim. Ayrıca Hwang Hyunjin denilen şerefsiz bir anda çekip gittikten sonra erkeklere olan güvenim sarsıldı. Bir anda sana alışıp, samimi davranamazdım."

"Biliyorum."

Gözlerimin dolmasına bir anlam verememiştim. Ama bir insanın kalbini kırdığım için oturduğum yerde hüngür hüngür ağlamak istiyordum. Sinirlerim bozulmuştu ve cupcake bile çare olamamıştı.

"İşte o yüzden sürekli bana yazmaman konusunda uyarmıştım ve mesafe koymuştum."

"Ama bir sene önce Hyunjin'le olan ayrılığında mutlu olmanı sağlayan anonim hesap olduğumu öğrendiğinde koşa koşa geldin. Öyle mi Heejin?"

we must love | heejin jeno ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin