eski bölümleri, özellikle'yıldızları izlemek' ve 'mahşerin dört atlısı' bölümlerini
unutanlara okumasını
öneriyorumChaeyoung... Chaeyoung dünyaya gözlerini açtığında duyduğu ilk şey bir müzik sesiydi. Babası yanlarındayken telefonu çalmış ve o telefonun müziğini duymuştu. Müziği duyduğu an ağlamayı kesmişti.
Yani doğduğundan beri belliydi onun tutkusu ilk başta piyano sonra da gitar çalmayı öğrenmişti. Anlamışlardı ki bunlara eşlik edebilecek melek gibi de bir sesi vardı. Ailesi onu çok desteklemişlerdi. Özellikle babası kendi küçüklük hayali olan şarkıcılığı kızının yapması için her şeyi feda etmeye hazırdı.
Bir gün, Chaeyoung on beş yaşındayken, en büyük K-pop şirketlerinden YG'nin yarışmasına girdi ve kazandı. Bütün ailesi çok mutluydu. Hepsi küçük kızlarının kazanacağına emindi.
Ama bu anlar Chaeyoung için çok zordu. Dört yıl boyunca herkes onun her şeyini eleştirdi. Dans ederek kolunu fazla hareket ettiriyorsun, sürekli nota kaçırıyorsun, gitarı çok kötü çalıyorsun, makyajsız kötü görünüyorsun, sen çıkış yaptığında asla bilet almam, hadi ama böyle devam edersen bu şirketin idolü olabileceğini mi sanıyorsun... Yıllarca bu küçümser, aşağılayıcı, ezici sözlere maruz kaldıktan sonra çıkış yaptı.
Ama o zaman da hiçbir şey iyi olmaya başlamadı. Nefret, hiçbir şeyi beceremiyor hissi, yeterli olamama kaygısı ve aptal kurallar. Bunda sene boyunca yanında kimse yoktu kızlardan başka. O da bunca sene uğraştıktan sonra asla sırf bir erkek için kuralı çiğneyip bütün her şeyi riske atacak değildi. Kızlar dışında gerçekten güvenip beraber mutlu olabileceği birine ihtiyacı olduğunda bile.
Ama Jennie'nin söylediği söz ilişki yasağı konusundaki bütün fikrini değiştirmişti. ''Hayatımızın büyük bir kısmını bu boktan şirket için çalışarak geçireceğiz. O kadar zor ki tüm bu nefrete katlanmak yanımızda birisinin olmasına ihtiyacımız var. Eğer beni mutlu edecek olan şey buysa, çıkma yasağını çiğneyebilirim. Bırakalım da hayatımızı yaşayalım. Şu an ilişkimiz falan ortaya çıksa eğer, YG bizi kovabilir mi sanıyorsunuz? Hadi ama onun bütün gelir kaynağı biziz. Eğer bir şey beni mutlu edecekse onun sonuna kadar arkasındayım.''
Jennie böyle dedikten sonra bir süre düşünmüştü Chaeyoung. Onu mutlu edebilecek şeyden uzak durmamalıydı. Ama bunun ayrımını nasıl yapacaktı peki? O kadar çok yapması zorunlu olan şeyi yapmıştı ki artık yaptığı şeyin ona getireceği sonucu öngörmeyi unutmuştu. Neyin iyi neyin kötü olduğunu öğreten ağaçtaki meyveyi tam ısıracakken elinden alınmıştı sanki. Buna rağmen cennetten kovulmuş, sadece dışarıdan 'öyleymiş' gibi görülen bir yerde yaşıyordu.
Namjoon'un ona gerçeği söylemesinin üstüne odadan çıkmıştım. Sonunda, hayatında ilk defa birisine karşı hisler beslemeye başlamışken onun bunu sadece kullanması ağırıma gitmişti.
Dışarı çıkarken Hank'ı kucağıma aldım. Onu dikkatlice montumun içine aldım üşümemesi için.
''Şimdi nereye Hank?''
Biliyordum. Biraz yurttan uzaklaştıktan sonra telefonunu açtım. Jungkook'u aradıktan sonra açmasını beklerken gökyüzüne baktım. Gerçekten yıldızları seyretmek için öyle mükemmel bir geceydi ki. Ayın dolunay halini çok severdim ve ay sanki benim bu üzüntülü haliyle dalga geçer gibi dolunaydı o gece.
''Alo, Chae?''
''Alo. Evet benim Jungkook. Sana bir şey sorabilir miyim?''
''Tabi ki. Senin yorgun geliyor iyi misin?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
i know you are
Random🌈𝙟𝙞𝙧𝙤𝙨𝙚 Park Chaeyoung, arkadaşıyla Park Jimin'i ayarlamak için mesaj atar. シ︎mostly texting