Bir haftadır babamın beni eğitmesi aynı şekilde devam ediyordu. Kendimde olan değişikliği her antrenmandan sonra daha fazla hissediyordum kemiklerim daha kuvvetli, gücüm ise son derece şiddetliydi babamın bana öğrettiği savunma hareketleriyle o cüsseli vücudu yere sermiştim bunu nasıl yaptığımı anlamamıştım ama birden her şey hızlıca gelişip onu yere düşürmüştüm. Bu duruma benim kadar babam da şaşırmıştı.
Aklımda dönüp duran sürekli itaatkar birini esir almaktı iyi ama nasıl olacaktı bunu nasıl yapacaktım nasıl yapacaktık. Babamın dediğine göre etrafta bizim gibi yeteneği olan insanlar vardı peki ben onların benim gibi olduklarını ya da itaatkar olduklarını nasıl bilecektim bir yolu olmalıydı. Sanki düşüncelerimi duymuş gibi babam oturduğum kanepenin yanına gelip ayaklarını kıvırıp yanıma oturdu sırtını arkasına yaslayıp ellerini birbine doladı birden ağzından bir şeyler döküldü.
"Çok düşüncelisin Berfu ne düşünüyorsun bu kadar." Söylese miydim diye dilimin ucuna getirirken söylemem gerektiğini hissederek birden söyledim.
"Baba itaatkar olanları nasıl tanıyacağım sonuçta ben bile bir gücüm olduğunu yeni öğrenmişken onları nasıl bulacağım." Babam derin derin nefes alırken birden ayağa kalkarak peşinden gitmem gerektiğini söyler gibi bana bakıyordu anlamamış gibi ona bakarken
"Gel kızım." Dedi Belizin bizi duymasından korkuyordu galiba evet der gibi başımı sallayıp ayaklarıma komut vererek dış kapıya doğru yöneldik evimiz bahçeliydi ve kocaman ağaçlık bir alandaydı çok büyük lüks bir evimiz vardı kendimi burada her daim güvenli ve huzurlu hissederdim başka bir yerde yaşayamayacağımı düşünürdüm. Biraz daha ilerledikten sonra babam gözleriyle etrafa kolaçan atıp durdu. Bana bakan çakır gözleri sevgiye kucak açıyordu içime tatlı bir şefkat kondu babam hep bana o sıcaklıkla o şefkatle bakardı iyiki vardı. Ben böyle hissederken birden ağzını aralayıp
"Berfu" deyip soluğunu gökyüzüne verirken ekledi " kızım çok tehlikeli şeyler gelecek başına ve ben çok korkuyorum annenin acısı daha yeniyken sana bir şey olmasına dayanamam." Babamın neden böyle düşündüğünü anlayamıyordum özeldim kendisi diyordu bunu güçlüydüm kendimi savunacağımı ve alt edebileceğimi dile getirmişti daha önce düşüncelerimi bir kenara bırakıp birden sordum.
"Nasıl tehlikeli şeyler söyler misin? Başıma gelecekleri bilmek istiyorum."
Sorduğum soruya cevap beklerken direk anlatmaya başladı.
"İtaatkarlar senin gibi olanları sevmezler ve sen yüz yılda bir gelen özel çocuklardan birisin seni asla etkileri altına alamadıkları için kendilerine karşı bir tehlike olarak görürler senin gibi olanları bu yüzyıla kadar öldürdüler sadece bir kişi kaldı ama onu da annenle birlikte bulamadık sen dışında bir kişi daha var kızım eğer onu bulursak belki ikinizin gücü yetebilir bir itaatkarı esir alabiliriz ve sizin gücünüzü açığa çıkarabiliriz." O kişinin kim olduğunu düşünüyordum yakınımda olabilir miydi babama neden böyle soğuk ve ıssız yerde oturduğumuzu sormak hiç aklıma gelmemişti acaba o kişi benimle aynı şehirde olabilir miydi onu takip edip buraya yerleşmiş olabilir miydik derken
" Bu şehire kadar onu takip ettik ama bu şehrin içinde kendini kaybettirdi herkes ona - gölge- diye lakap koymuş o lakaptan başka ismini bilen duyan yok." Zihnimde yankılanan o kelime
Gölge
Gölge
Gölge
Kimdi, neydi, nasıl biriydi bize yardım edecek miydi yoksa kaçacak mıydı kafamın içinde beynimi kemiren kurtlara müdahale edemiyordum sürekli bir şeyleri düşünüyor ve sorgulamak öğrenmek istiyordum. Bunları bir kenara bırakıp deniz mavisi gözlerimi babama açarak ona baktım ve birden düşündüğüm şeyleri ona sordum
"Sence bize yardım edecek mi? Ya kaçarsa ya bulamazsak ?" Hayır cevabını duymaktan korkuyordum ve düşündüğüm gibi olmamıştı daha kötüsüydü.
"Bilemiyorum onu tanımıyoruz nasıl bulacağımızı da bilmiyorum ama toplantıya katıldığım da sana ileteceğim bu durumu." Toplantı diye düşündüm neyin nesiydi ne toplantısı neden sürekli farklı farklı şeyler ortaya çıkıyordu.
"Ne toplantısı baba işinle ne alakası var bu durumun." Babam istemeden de olsa gülmüştü inci gibi beyaz dişlerini görmüştüm ona karşılık vererek bende gülmüştüm . " Ah kızım işimle alakalı değil tabiki bizim gibi ama dost olanlarla birlikte yapılan bir toplantı seni de en kısa zamanda ortaya götüreceğim ama önce lidere bahsetmem gerekiyor bu durumu." Al işte şimdi de lider çıkmıştı ne yani birilerinden emir mi almam gerekecekti bu tam anlamıyla saçmalıktı. Böyle düşünmeme rağmen burun kıvırarak babama
"Tamam sen nasıl istersen."deyip ayaklarımı eve doğru yönelttim bugün hafta sonuydu evi temizlemem lazımdı ve Belizi yıkamam gerekiyordu.
Tüm işlerimi bir buçuk iki saatte bitirerek Belizin de banyosunu yaptırdıktan sonra telefonumu elime alabilmiştim hem Batudan hemde Efsundan mesaj vardı ikisi de aynı şeyi diyordu.
"Batu bizi dışarı çıkarmak istiyor hemde kuzeniyle birlikte lütfen gidelimmmm berfuuu nolurrrr." Birden kahkaha atasım gelsede kendimi zor tutmuştum bu kızın Batuya olan aşkı beni öldürecekti ne vardı bu kadar anlamıyordum diğer mesaja bakarken Batu da
"Berfu bu akşam bizimlesin sen, ben Efsun, Noyan itiraz yok saat 8.30 da evin önündeyiz hazır olsan iyi edersin." İtiraz etmeme bile izin yoktu Efsunu arayıp geleceğimi söyledikten sonra saate göz attım 7.45 ti ve bu demek oluyordu ki hızlıca duş alıp giyinmem ve hazırda beklemem lazımdı düşündüğüm gibi yaptım. Üstüme mavi bir sweat altıma siyah bir kot geçirdim saçlarımı taradıktan sonra at kuyruğu yapıp kulağıma küçük bir küpe yerleştirdim hafif dudaklarıma renk katıp biraz maskara sürdükten sonra kendime bir göz attım fena durmuyordu ayağıma beyaz spor ayakkabıları geçirip aşağı yönelirken korna sesiyle irkildim babam da ne olduğunu anlamayarak bana bakarken
"Arkadaşlarım bir yerlere gidip kafa dağıtacağız dedi ve beni de davet ettiler gidebilirim değil mi." İzinden çok haber verdiğimi dile getirmiştim babam da sinirlenmemişti asla da bana sinirlenmezdi çünkü o dünyanın en iyi babasıydı ve ben onun kızıydım.
"Tabiki tatlım ama çok fazla geç kalma olur mu dışarısı tehlikeli biliyorsun ve bunu defalarca söyleyeceğim asla kimseye bir şey bahsetmek yok." Babam Belize söyler gibi söylemişti ve bu beni güldürmeyi başarmıştı. Kapının kulpunu kavrayıp anahtarlarımı aldıktan sonra arkamı dönüp "tamam merak etme." Deyip dışarıya kendimi attığımda arabadan bana baktıklarını görmüştüm Batuyla Efsun arka koltuktaydı ve Efsunun keyfi yerindeydi bir bakış atarken neden böyle bir şey yaptığını düşünerek mecburen ön koltuğa Noyanın yanına oturmak zorunda kalmıştım. Beni izlediğini düşündüğümden hemen ona bakmayıp kafamı arkaya yönelip selam vermiştim Noyan bana bakıp "ne o güzelim bana selam vermiyecek misin ?" Diye gözleri adeta gülerken gözlerim istemsizce oyuğuna takılı kaldı kekelediğimi düşündüm bir an
"H-hayır tam dönüp sana selam verecektim sabırsız mısın sen ?" Diye kaşlarımı çattım ve önüme döndüm. Emir verir gibi;
"Kemerini bağla sana zarar gelmesini istemem." Deyip gözleriyle gözlerimin içine bir şeyler söylüyor gibiydi içim gıdıklanıyor ayaklarım uyuşuyordu daha farklı duygular hissetmeden önüme döndüm dediği gibi kemeri bağladım araba hareket edip belli bir süre gittikten sonra nereye geldiğimizi bilemedim birden
"Neresi burası ormanda ne işimiz var ." Deyip gözlerimi önce Batuya sonra Noyana diktim ikisi birbirine dönüp sırıttı tam Noyanın dudakları aralanıp söyleyecekken Batu ondan önce davrandı ve
"Burası Noyanın dağ evi beğeneceğinize eminim." Ne saçmaladığını düşündüm afallayarak deniz mavisi gözlerimden ateş çıkacakmış gibi Batuyla Noyana baktım.
"Neden buraya geldik kafa dağıtacağımızı söylediniz." Noyan dişlerinin arasından sırıtırken Efsun koluma girdi kulağıma fısıldar gibi;
"Biraz fazla abartmıyor musun Batuyu yıllardır tanıyorsun zarar gelmeyeceğini biliyorsun." Evet Batuyu biliyordum dünyadaki en iyi insanlardan biriydi sadıktı ,güvenilirdi, cömertti, dosttu benim için Efsun da aynı şekilde ikisini de Belizden ayırmazdım ama Noyanı tanımıyordum her ne kadar Batu'nun kuzeni olsa da insanlar farklılar Batu kadar iyi olacağını düşünemezdim.
"Haklısın ama Noyanı daha yeni gördük ." Derken sanki duymuştu beni gözlerinin haresi düşer gibi oldu ya da ben öyle hissettim.
"Aşk olsun Berfu size zarar vereceğimi mi düşünüyorsun üzdün beni." Sanki alayla karışık söylüyor gibiydi anlam verememiştim o da aldırış etmemişti pek. Kapıya doğru yürüyen Noyanı takip ettik hava biraz soğuk ve esiyordu umarım içeride yanacak bir şömine vardır diye aklımdan geçiriyordum kapıyı anahtarla açtı ve içeriye bir adım attıktan sonra ışıkları yaktı karanlık olan orman ve ev birden aydınlanmıştı. Eşyaları seçebiliyordum L şeklinde gelen bir siyah koltuk vardı tam ortada büyük bir sehpa kenarlarında değişik şekillerde oyuklar vardı koltuğun hemen karşısında büyük bir LED televizyon ve oyun konsolu buluyordu galiba iki katlı bir evdi yukarısı odası mıydı diye anlamsız bir merak düşmüştü içime bu çocukta kestiremediğim bir şey vardı ve ben bunu yakın zamanda anlayacaktım.
Koltuğa kendini atışını izledim koca cüssesini bir anda arkasına yaslamış ayaklarını ayak ayak üstüne atmıştı ayakkabılarını çıkarmamıştı ben tam çıkacakken
"Ahh hayır çıkarmayın da geçin oturun." Deyip göz atışını son anda yakaladım canıma minnetti birinin ayağımı görmesi pek de hoşuma gitmiyordu zaten.
Batu bana ve Efsuna dönerek
"Ev nasıl beğendiniz mi ?" Diye sorarken içimden tam da zevkime göre düzenlendiğini düşündüm ama bunu dile getirmedim.
"İdare eder." Dedim umursamıyor bir görünüm verebilmek için Efsunsa bana nazaran evi çok beğendiğini söylemişti.
Noyan yerinden birden hareketlendi ve mutfak olduğunu düşündüğüm yere doğru ilerlerken "kızlar" diye seslendi
"Efendim" deyip ona döndük Efsunla
"Mutfağa geçip atıştırmalık bir şeyler hazırlasanız nasıl olur karnım açıktı da." Bir de beyfendinin karnını düşünecektik ne yersen ye demek istesem de onun evindeydim saygımı bozmak istemedim
"Ev senin Noyan ve evi kullanmıyorsun sanırım mutfakta bir şey olduğunu düşünmüyorum." Öyle düşünmeme rağmen Noyan planını sabahtan yapmış eve gelmiş havalandırmış hatta bir kadına temizlemesini söylemiş mutfağı da doldurmuştu.
"Ben her şeyi düşündüm canım hadi alalım sizi mutfağa da biraz erkek erkeğe kalalım ." Dedikten sonra sırıtınca suratına bir tane yumruk atmak istesemde kendimi zor tutup hırsla yerimden kalkıp mutfağa doğru adımlarımı sertçe atmıştım Efsun da peşimden gelmişti ve ona dönerek
"Madem erkek erkeğe takılmak istiyor ne demeye bizi çağırıyor deli mi bu ?" Sinirden derin nefes alıp Efsuna doğru üflerken o da anlamış olmalı ki
"Sakin ol sadece şakalaşmaya çalışıyor ama farklı şekilde sinirlenme sen hadi gel hazırlayalım doğrusu benimde karnım kazındı." Deyince gülesim geldi
"Evde neden yemeden çıktın heyecandan elin ayağına dolaştı değil mi?" Dediğim gibi de olmuştu ağzına tek lokma bir şey almamıştı oysa boğazına son derece düşkün bir kızdı nasıl oldu da yiyememişti şaşırdım. Hızlıca sandviçleri hazırlayıp yanına dolaptan aldığım meyve sularını bardaklara doldurup tepsiyle birlikte içeri girdik. Herkesin önüne servis tabağını verip meyve sularını aldıklarında Noyanın film bulup televizyona yansıttığını gördük. Acaba korku muydu romantizm miydi diye düşünürken
"Ne izliyoruz keşke bizim de fikrimizi sorsaydın." Kaşlarımı havaya kaldırırken yüzüne tatlı bir tebessüm yerleştirip
"Benim her şeyim zevklidir sen merak etme seveceğinize eminim." Haklılık payı olabilirdi çünkü evi tam da istediğim gibi dizayn edilmiş aldıkları şeyler de benim sevdiğim şeylerdi sanki beni etkilemek için yardım aldığını düşünürken aklıma Batu'nun onunla kuzen olduğunu düşündüm ve tabiki Batuya soruyordu beni tanıyıp etkilemek için kafamı bir kere sabır şeklinde sallarken Efsunla göz göze geldik ne oldu dercesine bakıyordu çünkü o her hareketimin ne olduğunu gayet iyi bilirdi.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Alevin İçine Doğru
Romance" Her şey güçlü bir soydan ve güçlü bir aşktan başlamıştı. Bu soy ve aşkla nasıl başa çıkacaklardı. İkisi de çok tutkulu bir aşkın içinde kaybolmadan kendilerini kurtarmaları gerekiyordu." Alevlerin içinde yanmak nedir bilir misin Noyan ? Ben seni...