Söğüt

15 5 0
                                    

Oy verip öyle devam edin.

Keyifli okumalar.


Genç kız neye uğradığına şaşırmıştı. Herhalde bu bir şaka olmalıydı. Sevgilim mi dedi o? Geri zekalı kesin okula sarhoş geldi. Veya arkadaşlarını güldürmek için yapıyor da olabilirdi. Eğer öyle bir şey olursa gerçekten de tokadı indireceğim diye düşündü. Bir insan birkaç saniye içinde ne kadar fazla teori üretebilirse, o da o kadar üretti. Sonunda kendine geldi ve elini çekmeyi denedi. Tekrar ve tekrar denedi. Barış elini bırakmadı. Gülümseyerek ona bakıyor, bir yandan da Elif'le konuşuyordu.

"Sana beraber olduğumuzu söylemediği için kızma lütfen Asya'ya." Elif de şaşkındı. Asya'yı seviyordu ama yine de Barış'ın yanına yakıştıramamıştı. Pek bozuntuya vermeden konuştu.

"Biraz kızacağım ama yine de tebrik ederim. Çok tatlı bir çift olmuşsunuz." Çift mi dedi o? Asya kızardığını hissediyordu. Daha fazla sakinliğini koruyamayacağından korkuyordu.

Sonunda bir şey yapması gerektiğine karar verdi. İyi bir azarı hak etti. Bir kez de o rezil olsun bakalım diye düşündü. Tam u planlarının uygulayacaktı ki Barış elini daha da sıkı tutup onu çeke çeke dışarıya çıkardı. Asya'nın her zamanki gibi düşündükleri ve yaptıkları arasında dağlar kadar fark vardı. Kendinden nefret ediyordu. Eğer insanın kendisinin karşısına çıkabilmesi mümkün olsaydı Barış'a değil kendine kızardı. Sonuçta ikisi de birlikte el ele bahçenin uzak bir köşesindeydiler. Söğüt ağacının altında. Asya bu ağacı çok severdi. Bahçenin bir köşesinde fark edilmeyi bekliyor gibi bir hali vardı ona göre. Ağacın gerçekten böyle bir hayali varsa, bugün şanslı günüydü. Herkesin gözü bu ağaçtaydı artık. Veya Barış ve yanındaki kızda.

Kız nihayet şaşkınlığını atıp konuşmaya başladı. "Sen ne yaptığını zannediyorsun? Ne bu? Oyun mu? Eğlendin mi bari? Netflix izleyip izleyip saçmalıyorsunuz. Hem sen nasıl..."

"Tamam, tamam. Kızma artık. İzin verirsen açıklayacağım."

"İzin vermiyorum, hem neyi açıklayacaksın. Gerçekten bir açıklaman varsa kaosa susamış arkadaşlarına anlat. Bir daha sakın benimle konuşma. Mümkün olduğunca uzak dur."

"Bak üzgünüm ama başkalarına açıklayacağım tek şey ikimizin sevgili olduğu olacak."

"Sen iyice saçmalamaya başladın. Çekil önümden." 

"Dur. Nur'dan kurtulmam gerekiyordu ve belki bu doğru değil ama böyle bir yol buldum."

"Bana sordun mu? Ben nasıl kurtulacağım?"

"Zamanla vazgeçecektir emin ol. Sadece kısa bir süre katlanacaksın."

"Bu aptal oyunlarını başkasıyla oyna."

"Hayır bunu birlikte oynayacağız."

"Şimdi gidip bu yanlışını düzeltiyorsun."

"Başkası olmaz, çünkü benden etkilenmeyen tek kız sensin."

"Beni kullanman için yeterli bir sebep mi bu?"

"Ya sende eminim mutlu değilsindir insanların sana gülmesinden. Ciddiye alınmamaktan." Asya daha berbat hissedemezdi. Bahçedeki bütün kızlar onun yerinde olmak isterken. Barış tekrar konuştu;

"Sadece birkaç defa daha yan yana olacağız. O kadar."

"Sen söylemezsen ben söylerim. Sana güzellikle söyledim."

"Asya, lütfen. Hem sana kimse inanmaz. Korktuğunu düşünürler. Baksana kendi arkadaşın bile şaşırdı. Neden vazgeçmeye çalışıyorsun? Yoksa sende benden mi hoşlanıyorsun?"

"Ne saçmalıyorsun sen? Ben miyim bütün bunları uyduran. Gülüyor musun?"

Barış gerçekten de gülümsedi ve, "Yarın görüşürüz sevgilim." dedi.

Bu gerçek bir kabus olmalıydı. Başka bir konu olduğunda yapması gerekeni her zaman bilirdi ama bu sefer düşünemiyordu. İnsanlar sana gülüyor dedi. Benim hakkımdaki fikri bu mu yani diye söylendi arabasına doğru ilerlerken. Demek bana gülüyorlar. Nur beni tuvalette sıkıştırıp salak kız arkadaşlarıyla üzerime yürüyebilirdi. İşte o zaman ne yaparım? Tarih dersi ne zamandı? Ya Barış'tan hoşlanırsam -ki öyle bir şey yok-? Barış ciddi değil? Peki ama bu beni neden rahatlatmadı? Bunun gibi onlarca düşünceyle eve gitti.

Duşunu aldı, akşam yemeğine indi. Hiç iştahı yoktu ama yine de bütün yemeğini yedi. Annesiyle buna sohbet denirse eğer, sohbet etti. Babasına nasıl olduğunu sordu. Bir inşaat mühendisi ve bir inşaat mühendisi adayı olarak annesi için biraz ağır kaçacak konuşma yaptılar. Sonraysa Asya'nın odasına gitmemesi için bir neden kalmadı. İyi geceler dileyip odasına yürüdü. Yine aynı sakinlikle bir saat ders çalıştı. Sonra hızlıca yatağına gömülüp beş dakika kadar ağladı. Hayır, on dakika. Sonra uyudu.

Barış da kendi evinde, kendi yatağındaydı. Yüzünde hala hafif bir gülümseme olduğunu fark edince kendine geldi. Günlerdir aklından geçen şeyleri tekrar ve tekrar düşündü. Asya gibi sıradan bir kız onu nasıl böyle heyecanlandırabilirdi. Tipi bile değildi. Eğlenceli bir kız zaten değildi. Alımlı değildi. Kız bir tek derste hocayla konuşuyordu. O geçen günkü kıyafetlerini hatırladıkça inanamıyordu. Kızın gerçek durumunu bilmese onu fakir zannederdi. Bütün bu nedenlerden dolayı Asya'dan hoşlanıyor olamazdı. Garip, hatta saçma bir meraktı yalnızca. Evet, merak.

Sonuçta o kadar çirkin, kıvırcık saçlar başkasında olsaydı sizde dönüp bakardınız.  Bütün bu hislerle baş edebilir ve ondan bertaraf edebilirdi. Ta ki bir gün Asya ona gülerek bakana kadar. İnsan kendi kalbinin sesini duyabilir miydi? İşte o gün yok saymaktan vazgeçip, hislerini incelemeye karar verdi. Bütün bunları yaptı. Ve artık hem öyle bir kızla sevgiliydi hem de değildi. Mutlaka bir noktada sıkılıp, eski ve mutlu günlerine geri dönecekti. Harika planıyla kesinlikle gurur duyuyordu.

Telefonunu eline aldı. İnstagram hesabına girdi ve bir fotoğraf paylaştı. Kalp emojisiyle... İki saniye sonra onlarca kişi şaşkınlıkla fotoğraflarını beğeniyordu. Asya, Barış ve Söğüt Ağacı'nın fotoğrafına.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 04, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KlişeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin