Çarpıntı

27 6 3
                                    

9 Kasım 2020

Bütün bunlardan sonra kesin olarak ulaştığı tek bir sonuç vardı. O da uzaktan eğitimin ona en uygun olduğuydu. Nur kim? Gerçekten sevgilisi mi? Biri dalga geçiyor olabilir mi? Hatta belki Barış bile yapmış olabilir. Sonuçta arkadaşlarıyla alaya alan, dalga geçen de Barış'ın ta kendisiydi.

Bütün bunları düşündü, düşündü, düşündü ve ansızın telefonunu eline aldı. Mesajı açtı, ekran görüntüsünü aldı. Ve Barış'a yolladı.

Hala ona karşı duyguları varsa da saçma sapan bir kız kavgası olmayacaktı. Asya bütün gece mesajın görüldü olup olmadığını kontrol etti. Barış o sırada arkadaşının doğum günü partisindeydi. Bol eğlenceli, kalabalık bir parti. Sonuç olarak mesajı görmedi.

Ertesi gün Barış okula gelmek ne kelime akşama kadar uyanmadı bile. Asya ise hafta sonu olduğuna seviniyordu. En azından ne olacaksa iki gün sonra olacaktı.

*

Akşam üzeri Barış uyandı. Yalnız yaşamanın en iyi yanı bu diye düşündü. Kendine bir kahve yaptı. Telefonunu eline aldı. Ne yiyeceğine karar verdi.  Sonra internetini açtı. Bir sürü mesaj, yeni takipçiler... Ama yine de Asya'nın mesajını fark etmesi uzun sürmedi. Garip bir duygu ile mesajı açtı. Aslında içte içe Asya'nın ondan etkilenmesini istiyordu. Bir şey olacağından değil elbette. 

Sadece merak. Düşündüğü gibi olmaması ufak bir hayal kırıklığına uğrattı. Nur'un onu her zaman çok sahiplendiğini biliyordu ama  bunu yapması onu şaşırtmıştı. Nur'u aradı. İlk saniye de telefonu açmıştı.

"Alo."

"Nur, bunu neden yaptın?"

"Neden bahsediyorsun?"

"Asya'ya attığın mesajdan tabi."

"Gerçekten bunu mu konuşacağız? O bir parazit ve ben onları her zaman aradan çıkarırım."

"Yani bunu hep yapıyorsun öyle mi?"

"Bilmiyormuş gibi yapma! Bu işine gelirdi, o kızlardan kolayca kurtulduğun için."

"Saçmalıyorsun, o sadece arkadaşım."

"Dışardan pek öyle görünmüyor. Kantinde oturmuşsunuz ona kahve bile almışsın!"

"Bütün bunları ne hakla konuşuyorsun sen? Birkaç defa çıktık diye mi?"

"Sen iyi değilsin. Emin ol o kız ayağına dolandığında pişman olacaksın."

Telefonu kapatan Barış oldu. Nur'un bu kadarıyla durmayacağını anlıyordu. Şimdi araması gereken Asya'ydı. Birkaç dakika ne söylemesi gerektiğini düşündü. Ona hala ihtiyacı vardı. Ve biraz da olsa burukluk hissediyordu. Böyle olması gerekmiyordu. Haftaya tekrar kahve içme planı bile yapmıştı. Arkadaşça tabi.

*

Telefon çaldı Barış Karadağ.

"Efendim Barış?"

"Alo, nasılsın?"

"İyiyim. sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim. Açıkçası ne diyeceğimi bilmiyorum. Özür dilerim ve emin ol bir  bir daha rahatsız edilmeyeceksin."

"Önemli değil. Ben bilmen gerektiğini düşündüm.

"Evet, iyi ki söyledin. Ben şimdi gördüm mesajı ve yapmam gerekeni yaptım."

"Bak ben aranızda kalmak istemem, o yüzden lütfen bundan sonra konuşmayalım."

"Lütfen böyle olması gerekmiyor. Hem ödevler ne olacak?"

"Merak etme ben ödevi yapacağım."

Barış bir anda neredeyse Asya'ya yalvardığını fark etti. Ve akışına bırakmaya karar verdi.

"Tamam o zaman bir sorun olmadığına sevindim. Tarih dersinde görüşürüz." dedi ve kapattı.

Kapattıktan hemen sonra Nur'la sevgili olmadığını söylemeyi unuttuğunu hatırladı.

Asya ise ilk kez hayal kırıklığı yaşamıyordu. Kendine acımayı bıraktı ve ders çalışmaya başladı. Her konu da başarısız olsam bile harika bir mühendis olacağım dedi kendi kendine. Daha şimdiden sınıfın ineği ve en donanımlısı olduğu ortadaydı zaten. Güzelliğini, sohbetini, dostluğunu, arkadaşlığını, kıyafetlerini yok saysalar bile başarısını hiç kimse görmezden gelemeyecekti.

Bütün hafta sonu ders çalıştı. Daha şimdiden vizelere hazırdı bile. Gururla çıkardığı notlara baktı. Artık kısa bir tekrar yeterli olur diye karar verdi. Şimdide okula gidip yüzleşmesi gerekiyordu. 

Evden çıktı. Arabasını her zamanki yere park etmedi. Zekice bir plan değilse bile hızlıca sınıfa gitmeyi umut ediyordu. Fakat Barış okulun önünde onu bekliyordu. Kaçamazdı da.Ona doğru yürüdü.  

"Tekrar özür dilemek istedim. Yani ne bileyim..." Asya kendi kulaklarıyla duymamış olsa kantinde konuşulanları belki inanırdı. Ama sinirlendi.

"Yeter ya, salak mı sanıyorsun sen beni? Kantinde söylediklerini duydum tamam mı? Uzak dur benden!"

Barış ağzını bile açamadan Asya sınıfa çıktı. Üç hafta boyunca hiçbir şey olmadı. Be bir konuşma ne bir arama... Tek ilginç olan Asya'nın yeni arkadaşı Elif. Aynı sınıftan, eğlenceli, güzel. Artık Barış hakkında daha az düşünüyordu onun sayesinde. Numarasını silmeye karar vermişti. Takipten de çıkacaktı.

Öğle arası kantine gittiler. Birer tost alıp oturdular. Elif en son konuştuğu çocuğu ve artık neden konuşmayacaklarını anlatıyordu. Bir ara birkaç masa ötede arkadaşlarıyla oturan Barış'ı fark etti. Barış'ın da onu gördüğünü hissetti. Sonra tek arkadaşıyla sohbete daldı. 

Derse az kalmıştı. Elif; "Kalkalım mı?" dedi.

"Tamam, gidelim."

Ayağa kalktılar, tam kapıdan çıkıyorlardı ki arkalarından gelen Barış Asya'nın elini kavradı. Bir anda afallayan Asya onu görünce hepten şaşırmıştı. Elini çekmeyi denedi ama başaramadı. Kantinde olan hararetli uğultu, gülmeler azalmıştı sanki. Barış konuştu.

"Beni arkadaşınla tanıştırmayacak mısın sevgilim?"

Asya'dan ses çıkmayınca tekrar konuştu, "Merhaba ben Asya'nın erkek arkadaşı. Sen de Elif olmalısın. Memnun oldum."

KlişeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin