Arkamdaki kıpırdama ile gözlerimi açıp kıpırtının olduğu yöne doğru döndüm. Karşımda gördüğüm Can ile gözlerim daha da açılırken o halimden memnun gibi gözüken Can gülümsedi.
Gözlerimin içine bakıp burnuma bir öpücük kondurduktan sonra "Daha çok erken sevgilim hadi uyumaya devam et." dediğinde gülümseyip bende onu öptüm. Gözlerini açtığında "Anı, seni çok seviyorum. Daha fazla ayrı kalmak gelmiyor içimden, artık mutlu olma sırası sence de bizde değil mi?" diye sorduğunda gözlerimden akan yaşlara mani olamadım. Öyle çok beklemiştim ki bu anı. Ellerini yanağıma koyup beni kendine yaklaştırdı ve dudaklarıma minik bir öpücük bırakıp daha da sarıldı.Gözlerimi açtığımda az önce olanların rüya olduğunu görmek ağlamak istememe sebep olmuştu. Adana'yı ne kadar özlediğimi fark ettim. Sırf içerisinde Can var diye. Göremesem de, yürüdüğüm sokakların ona çıkacağını bilmek bana huzurlu hissettiriyordu.
Ankara'ya geleli 1 ay olmuştu ve aslında buraya alışmıştım. Dersler, ablamın arkadaşları, Mert derken iyiden iyiye sevmiştim Ankara'yı.
Yataktan kendimi zorla atıp duşa girdiğimde gözlerimden akan yaşlara mani olamamıştım. İçimde kavrulup duran özlemle ve bir türlü koparıp atamadığım hislerimle tekrar tekrar baş etmeye çalışarak banyo zeminine çöküp ağlamaya devam ettim.
Bir süre geçtikten sonra ağlamamı kontrol altına alıp kendimi susmaya zorladım. Ve derin derin nefes alıp duştan çıktım. Hızlıca hazırlanıp kendimi dışarı atmak istiyordum. Duvarlar, kapılar, masa, dolap her şey üzerime üzerime geliyordu sanki. Düşüncelerimden arınıp siyah mini eteğimi elime aldım ve üzerime geçirdim. Üzerinde de açık toprak tonlarındaki kazağımı geçirip saçlarımı da ensemde minik bir topuz yapınca hazır sayılırdım. İçimden hiç gelmese de canımın sıkkın olduğunu belli etmek istemediğim zamanlarda yaptığım gibi elime makyaj malzemelerimi aldım ve mutsuzluğumu kapatır gibi makyajımı yaptım.
Odasında uyuyan ablama bakıp şu an onun yerinde olmak için nelerimi vermeyeceğimi fark ettim. Genelde dersleri öğleden sonra olduğu için geç saatlere kadar uyuyabiliyordu.Yanına gidip yanağına öpücük kondurdum ve odasından çıktım.
Vestiyerden çantamı ve kitaplarımı alıp ayağıma postal botlarımı da geçirdim ve kendimi dışarı attım. Gözlüğümü saçıma yerleştirip telefonumdan Feridun Düzağaç'ın Kül şarkısını açtım ve yürümeye başladım.
Anı'nın bugünkü kombini;
Mert'in oturduğu apartmanın önüne geldiğimde telefonumu çıkarıp ona mesaj attım. Aramak, şuan ağzımı açıp konuşmak çok zor gelmişti. Ben biraz böyleydim; hayallerinde, rüyalarında yaşayan bir insandım. Gördüğüm rüyaların tüm gün bazen tüm hafta etkisinden çıkamazdım.
Anı : Aşağıdayım, gecikir misin?
Telefonu tam çantama atacağım sırada Mert'ten gelen mesajı açtım.
Mert : Geliyorum 5 dakikaya kuzu, bekle biraz..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANI
Teen FictionBir kitapta okuduğum "Mutluluk kendini gülümserken bulduğun anlarda saklı." cümlesini kendi yorumumla düzeltip hayat mottom haline getirmiştim aslında. "Mutluluk, biriktirdiğin anılarda saklıdır." Hayatımın her noktasında tek bir isteğim vardı aslın...