çalan telefonumun zil sesiyle uyandım ve telefonu kulağıma götürdüm."efendim?"
"selam rose!"
"selam jennie."
"seni uyandırdıysam özür dilerim fakat Birşey sorcam. bize kahvaltıya gelmeye ne dersin? annem ve babam evde değiller. abim ve ben varız ama abim yanımıza bile gelmez."
"bilemiyorum jen, anneme haber vermem gerek."
"annene ben söylerim hadi sen hazırlan."
"ahh! pekala."
"yesss!!! seni seviyorum rose"
"bende jen"
telefonu yatağın bir köşesine attım ve dolabımda doğru ilerledim. siyah bir etek ve baj, krem rengi karışımı bir üst giydim ve saçlarımı tepeden dağınık bir topuz yapıp ensemi açıkta bıraktım.
spor ayakkabılarımı giydim ve aşağı indim. mutfaktaki annemin arkasından sarıldım ve yanağına bir buse kondurdum.
"anne ben jennielere giyorum."
"tamam kızım haberim var. size afiyet olsun."
"seni seviyorum anne."
evden çıktım ve yan tarafa geçip kapıyı çaldım. kapıya tıklamakla kapının açılması bir oldu. jennie yollarımı mı gözlüyordu?
sıkıca sarıldı bana ve içeri geçtik. jennie aşağı inen abisine seslendi ve
"abi bizi rahatsız etme, kahvaltı edicez.""iyi be etmeyiz!"
"bahçede yemeye ne dersin rose?"
"harika bir fikir. hava çok güzel."
hızla malzemeleri bahçedeki masaya taşıdık ve masaya oturduk. jennie ve bana bir portakal suyu doldurdum ve sohbet ederek yemeğimizi yemeye başladık.
junkook arada sırada buralarda dolanıyordu fakat sonradan ortadan kayboluveriyordu.
Jennie ile yemeğimizi yedik ve masada biraz daha sohbet ettik.
"rosie bu gün alışverişe gitmeye ne dersin?"
"iyi olur aslında yeni taşıdığımız için pek bişeyim yok."
"harika o zaman bunları toplayalım ve hazırlanıyım."
"sen hazırlan ben toplarım."
"pekala, teşekkürler."
göz kırpıp içeriye girdi ve elime tabakları üst üste koyarak mutfağa girdim. masayı tamamen toparladığımda mutfağa geçtim ve bulaşıkları makineye yerleştirmeye başladım.
bir şarkı mırıldanıyor ve işime devam ediyordum.
ensemde hissettiğim nefesle irkildim ve arkamı döndüm. arkamı dönmemle iki elin etrafımda tezgaha dayanması ve beni tezgahlar arasına alması Bir oldu.kafamı kaldırıp ona baktım. gülümseyerek dudaklarıma bakıyordu. biraz eğilmişti boyum ondan kısa olduğu için. kalçalarımı tezgaha dahada dayadım. belimde hissettiğim kol ve vicuduma yaslanan beden nefesimi kesiyordu. nefesi dudaklarıma çarpıyor ve içimi arzuyla dolduruyordu.
bakışları gözlerime değdi ve bir kaç saniye bakışmanın ardından dudaklarını boyun girintime bastırdı. huylanmıştım. gözlerimi kapadım ve yutkundum.neden ona karşı koyamıyorum?
içime işleyen bakışları ve tenimde hissettiğim nefesler beni tahrik ediyordu fakat bu kadar kolay ele veremezdim kendimi. eğildim ve junkookun kolunun altından geçtim.
junkook burnundan gülerek bana baktı. nedense yüzüme bir gülümseme dağılmıştı.
aşağı inen jennieyle junkooktan uzaklaştım ve jennieye döndüm.
"nasıl olmuşum?"
"ooo yakıyırsun bebeğim."
"teşekkür ederim rosie!!"
yanaklarıma sayamıycağım kadar öpücük konduran jennie sayesinde kahkahalara kapıldım. junkook salak mı bunlar dercesine bizi izliyordu.
"yaw yeter! vıcık vıcık ıyyy!"
"ya abi sen karışmasana yaa!"
dudaklarımı birbirine bastırdım ve jennieye dönüp "gidelim mi?" diye sordum.
"nereye böyle?"
"alışverişe gidiyoruz rosie ile."
"geç kalmayın."
"tamam"
jennie koluma girdi ve beraber kapıdan çıktık. jennienin arabasına atladık ve avm ye vardık.
Jennie beni oradan oraya koşturuyordu.hayatım boyunca bu kadar mağazaya girdiğimi hatırlamıyorum. ayaklarıma kara sular inmişti.
sonunda arabaya bindik ve evin yolunu tuttuk. jennie kolumdan tutup beni eve sürükledi ve odasına girdiğimizde kendimi yatağa attım.
bu ne bitmez tükenmez enerjiydi ya!
Jennie kolumdan tutup beni doğrulttu ve elime bir elbise tutuşturup denememi söyledi.
"sen dene ben geliyorum."
"odadan çıkan jennieye öylece baktım ve elime tuturturduğu elbiseye baktım.
kırmızı mini ve dar bir elbise, dekolteleri de vardı. genelde böyle giyinmem fakat Jennieyi kırmayıp yalnızca deniyecektim.
üzerimdekileri hızla çıkardım ve kırmızı elbiseyi giydim.
junkook
beni çekiştiren kardeşime bakıp ne yapmaya çalıştığını sordum. kendi odasının önünde durduğumuzda kapıyı çaldı ve içeriden gelen gir! sesiyle kolu Kavrayıp çevirdi.
içeriye girdiğimizde sertçe yutkundum. kırmızı dar elbise onun vicuduna yapışmış ve kalçalarıyla göğsünü ortaya çıkarıyordu. göğsünde ve sırtında derin bir dekolde bulunuyordu ve elbisenin alt kısımları yırtmaçlıdı.
şimdi bu kız giyinmiş mi oluyordu? yoksa yarı çıplak mı?
Rosenin gözleri büyüdü ve jennieye sorar gözlerle baktı.
"rosie abim ve ben jüriyiz. nasıl olduğuna bakıcaz."
rose biraz rahatsız görünüyordu.
(e onu yiycekmiş gibi bakarsan tabi rahatsız olur pezevenk mxmxjc)gözüm büyük kalçalarına kaydığında isteksizce dudağımı ısırdım. o kalçalar benim olmalıydı!!
göğüsleri elbiseden çıkmak istercesine taşıyordu. ve beli yok denecek kadar inceydi.
gözümün önüne bir film şeridi düştü. Onu belinden kavruyorum ve daha sonra güzelce beceriyorum.
ağzımın suyu aktı.
başımı iki yana sallayarak kendime keldim.
"evet abi ne düşünüyorsun?"
düştüm
"idare eder.""ben çok beyendim bu elbise senin için tasarlanmış bebeğim."
rose jennieye bir öpücük attı ve elini açıkta kalan boynuna götürerek başını eğdi. o utanmış mıydı? aaaahhh! çıldırıcam bu kız utanınca bile çekici görünüyordu!
jennie çantaları karıştırdı ve bu sefer rosenin eline siyah bir elbise tutuşturup beni dışarıya sürükledi.
"rosie onuda dene biz dışarıda bekliyoruz."
kapıyı kapattı ve rosenin giyinmesini bekledik...
üçüncü bölümde geldi!!
nasıl gidiyor hikaye?
umarım beğeniyorsunuzdur. yorum ve vote verin lütfen. daha çok vote ve yorum gelirse yazma isteğim artar.
😘😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Want You (ROSEKOOK)
Romancekulağıma bişeyler fısıldadıktan sonra kulağımın altındaki yeri öptü.ordan boğnuma, boynumdan çeneme çenemde ise... dudaklarımı parçalamak ister gibi öpüyordu, ben ise ona uyum sağlamaya çalışıyordum. vicudum bir ateş topu misal, dudaklarımdaki karın...