5

1.6K 51 5
                                    

üzerimde hissettiğim yükle ağzımdan bir inleme çıkardım. jennienin kıkırdamasıyla gözlerimi araladım ve üzerime binmiş Jennieyi yatağa iterek gıdıklamaya başladım. kasıklarıma giren sancıyla karnımı tuttum. "hey, neyin var?"

"yanlızca karnım ağrıyor. sorun değil."

başıyla onayladı ve yataktan kalkıp "kahvaltı hazır hadi aşağı gel."dedi.

dün gece jennie onun evinde kalmam için beni ikna etmeyi başarmıştı. anneme kısa bir mesaj çekip umarım kızmaz diyerekten jennienin evinde kaldım.

altımdaki siyah dar  mini şortu üzerimdeki beyaz bol tişört örtüyordu. bunları bana jennie vermişti o elbiseyle yatamıyacağım için.

"sen git ben Bi lavoboya giriyim."

elimi yüzümü yıkadım ve uzun saçlarımı tepemde toplayıp normalce yürümeye çalıştım. kasıklarımdaki ağrı beni yürütmüyordu.

aşağı indiğimde herkese günaydın diyerek masaya oturdum. jennienin annesi ve babası baş köşelerde, jennieyle ben sağda junkook ise karşımızda oturuyordu.

Junkookun yüzüne bile bakamıyordum. fakat o, sanki yiycekmiş gibi bakıyordu.

hızla kahvaltımı bitirdim ve afiyet olsun diyerek masadan kalkıp koşar adımlarla yattığım odaya çıktım.

yatağın üstüne oturduğumda telefonum titredi. telefonumu aldım ve gelen bildirime  baktım.

odaya geliyorum.

nee? bu çocuk deli miydi? Ya biri görse?

hayır! gelme.

dememle kapının açılması bir oldu. Bu çocuk ne yapmaya çalışıyordu? kendince bir aksiyon falan mı yaratmaya çalışıyordu anlamadım ki. "junkook burada ne işin var? Ya biri görse?"

"merak etme gelmezler."

"nasıl bu kadar emin olabiliyorsun?"

"annem ve babam dışarı çıktılar siz kendiniz takılın diyerekten, jennie zaten masayı topluyor."

"o zaman ben ona yardım ediyim."

yataktan kalkmamla geri oturtulmam bir oldu. junkook yanıma oturdu ve beni kucağına yan bir şekilde çekti. bir elim ensesinde diğer elim ise kucağımdaydı. ensesindeki saçları oynamaya başladım.

"benden kaçma rose."

"kaçmıyorum."

"kaçıyorsun."

pekala, kaçıyor olabilirdim fakat utanmak doğal bir davranış biçimidir öyle değilmi?

belimde ki eliyle belimi okşadığında kıkırdadım. onunda hoşuna gitmiş olucak ki oda gülümsedi. tekrar yaptığında bu sefer kısık bir kahkaha attım. Beni gıdıklamaya başladığında "ju-junkook... dur! jennie duyucak."

"bir şartla."

hah, bide pazarlık mı yapıcaktı?

"nedir?"

"öpücük?"

dudaklarımı birbirine bastırarak gülümsedim. uzanıp yanağına bir buse kondurduğumda tek kaşını kaldırarak "şaka mı?" dercesine baktı. kıkırdadım ve dudağına küçük bir öpücük bıraktım. Bu sefer kaşlarını çatarak "hadi amaa." dercesine baktığında dudağımı ıslattım ve gülümseyerek tekrar dudaklarına kapandım. Bu seferki öpücük biraz uzundu. junkookun gülümsediğini hissettiğimde dudaklarımızı ayırdım ve işaret parmağımla burnuna hafifçe vurarak "şımarma!" diye tısladım. kucağından kalktım ve kolundan tutup onu odadan dışarı attım. jennie şimdi gelirdi.

I Want You (ROSEKOOK) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin