on beş

765 63 42
                                    

YANLIŞ GÖRMEDİNİZ, GERÇEKTEN YENİ BÖLÜM!

Davetliler birer birer ortamı terk etmeye başlamışken şalıma sarınarak ayağa kalktım. Profesör'e ve arkadaşlarıma iyi geceler dileyerek yatakhaneye dönmeyi planlıyordum ancak tam da ayaklanmışken bir anda karşımda beliren Draco tökezlememe sebep oldu. Beni belimden tutarak dengemi tekrar sağlamama yardımcı oldu.

"Rengin solmuş." dedi elinin tersiyle yanağımı okşarken. Yorgun hissediyordum. Hem bu kadar hareketli bir gece geçirmek hem de bu saate kadar ayakta kalmaya alışık değildim, sınav haftaları dışında tabi ki.

"Yorgun hissediyorum. Uyumalıyım."

Anlayışla kafasını salladı. Ben veda etmek için Slughorn ve diğerlerinin yanına giderken o da ceketini almak için masaya gitti. Daha sonra odadan birlikte çıktık. Kolunu omzuma atarak beni kendine çekti. Açıkçası beni bir bakıma taşıdığı için minnettardım çünkü ayaklarım beni kesinlikle taşımak istemiyordu, pelte gibi hissediyordum.

"Beraber biraz vakit geçiririz diye düşünmüştüm."

Bir yanım deli gibi onunla vakit geçirmek istese de diğer yanım buna izin vermiyordu. Draco konusunda sürekli arada kalmak yorucuydu. Sadece sevmek ve sevilmek istiyordum. Söylemesi bu kadar basit olan iki kelimenin Draco ile benim aramdaki en zor şey olması kırıcıydı ancak kime kırgın olduğumu bile bilmiyordum. Draco ile aramızda bir şeyler yaşanması artık hayalden öteye geçemeyecekti.

"Ne öneriyorsun?"

Onu direkt reddetmemi bekliyor olacak ki sorum üzerine gözleri parladı. Bugün mutluydu, içkinin de vermiş olduğu çakırkeyif hali onu iyice neşelendirmişti. Keşke her zaman böyle gülümseyebilsen diye mırıldandım ancak beni duymadı. Çenesini sıvazlayarak bir şeyler düşünüyordu.

"Astronomi Kulesi'ne çıkmak ister misin?"

Dışarıda kar yağıyordu ve havaya organlarınızı kaybetmenize sebep olabilecek bir ayaz hakimdi. Kulede donarak can vermemiz çok muhtemeldi ancak gitmek istiyordum. Draco'yu bir daha bu kadar sevimliyken yakalayabileceğimi düşünmüyordum. İtiraz etmedim ve yürümeye başladık.

Kuleye yaklaştıkça esen rüzgar iliklerime işliyordu. Kollarımı kendime sardım ve Draco'ya iyice sokuldum. Soğuğu hissetmiyor gibiydi, sanırım düşündüğümden fazla alkol almıştı.

Merdivenleri birer ikişer çıkarken bir anda duyduğum feryatla arkamı döndüm. Draco'nun ayağı kaymıştı ve düşmemek için tutunacak bir yer arıyordu. Can havliyle uzanıp onu tutmaya çalıştım. Tutmasına tutmuştum ancak gücüm ikimizin bedenini taşımaya yetmeyince birlikte yere yuvarlandık. Attığı neşeli kahkaha kulaklarımın pasını silerken ben de ona katıldım ve birlikte gülmeye başladık. Sarhoşluğu bulaşıcıydı, kafamın içinde çoktan adam akıllı düşünmemi engelleyen bir sis oluşmaya başlamıştı.

Fazla gürültü çıkardığımızı fark edince işaret parmağımı dudaklarına bastırarak onu susturdum.

"Şşş, yakalanacağız."

Bakışları dudaklarına bastırdığım parmağıma kaydı. Elimi tuttu ve gözlerimin içine bakarak işaret parmağımın ucundan öptü.

"Çok güzelsin."

Elimi yavaşça elinden kurtardım. Tenimde, dokunduğu her yer alev alıyordu. Kendime çok kaptırmamam gerektiğini hatırlatmaya çalıştım ancak zihnim bunu reddediyordu. Draco'nun gittikçe hızlanan nefesleri yüzüme çarparken düşünmek zordu.

Duyduğumuz ayak sesleriyle ikimiz de panikle birbirimize baktık. Draco hızla ayağa fırladı ve elimden tutarak beni de kaldırdı. Ardından koşarak merdivenleri çıkmaya başladık. Vücudum o kadar çok adrenalin salgılıyordu ki yorulduğumu, üşüdüğümü hissetmiyordum bile.

désastreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin