sekiz

1.4K 95 24
                                    

malesef kurgu almış başını gitmiş :/ bu bölümü kurguyu toparlamak için yazdığımdan ötürü içinde çok fazla draco yok ama bir sonraki bölüm sizleri baya tatmin edecek diye düşünüyorum. şimdiden özür dilerim bu kaka bölüm için :/ iyi okumalar, sizi seviyorum.

Birinin beni hafif bir şekilde sarsmasıyla zorlanarak gözlerimi açtım. Mabel üzerime eğilmiş yüzünde küçük bir tebessümle bana bakıyordu. Gözlerimi ovalamamla birlikte yüzündeki tebessüm yerini sıcak bir gülümsemeye bırakırken "Kahvaltıya geç kalıyorsun." diye mırıldandı. Şaşkınlığım gitgide büyürken yatağımda hafifçe doğruldum.

"Teşekkür ederim."

Yeni uyandığım için sesim çatallı çıkmıştı. Genzimi temizleyip tekrarladım.

"Teşekkür ederim uyandırdığın için."

Demek sonunda benimle konuşmaya karar vermişti. Tamam, Dumbledore'un Ordusu konusunun üzerinden çok geçmişti ve birçok insan artık bana normal davranıyordu. Öte yandan Mabel ile aramızı düzeltebileceğimizi hiç düşünmediğim için bu zamana kadar ondan hep kaçmıştım. Saate baktım. Gerçekten geç kalıyordum. Söylene söylene kalktım ve üzerimi değiştirdim. Elimi yüzümü yıkamak için banyoya girdim. Aynadaki görüntüm hiç iç açıcı değildi. Çok uyuduğum için gözlerim şişmişti ve saçlarım birbirine girmişti. Nefesimi sıkıntıyla dışarı vererek yüzüme su çarptım. Soğuk su uykumu açmam konusunda yardımcı olmuştu fakat hala berbat hissediyordum. Derin bir nefes aldım ve adımlarımı Büyük Salon'a doğru yönlendirdim.

Büyük Salon her zamanki gibi gürültülüydü. Çatal bıçak sesleri insanların seslerine karışıp küçük çapta bir uğultu oluşturuyordu. Hızlı adımlarla Slytherin masasına doğru yürümeye başladım. Bugün sabahtan Gryffindor'la ortak iksir dersimiz vardı. Dersten sonra Harry ve diğerlerine Draco ve İhtiyaç Odası muhabbetini anlatacaktım. Bunu sadece düşünmek bile beni geriyordu. Terleyen ellerimi cübbeme sildim ve boş bulduğum bir yere oturdum. Draco biraz ileride arkadaşlarıyla beraber oturuyordu. Arkadaşları hararetle bir şeyler tartışırken o pek umursuyor gibi durmuyordu. Bardağını avuçlarının arasına almış dalgın dalgın masaya bakıyordu. Blaise'nin yumruğunu masaya vurmasıyla hafifçe irkildi ve sırtını dikleştirdi. Bakışlarımız kısa bir an için kesişti. Her zamanki gibi çocuğun gözlerinden en ufak bir şeyi bile anlamak zordu. Arkadaşlarına bir şeyler söyleyerek yerinden kalktı. Ceketini ve kravatını düzeltti. Daha sonra sakin ancak kendinden emin adımlarla Büyük Salon'dan ayrıldı. Mabel'ı görebilmek için uzun masada göz gezdirdim ancak burada değildi. Çoktan kahvaltısını bitirmiş olmalıydı.

İksir sınıfının ağır kapısını güçlükle açtım ve içeri girdim. Harry, Hermione ve Ron çoktan yerlerine yerleşmişti. Heyecanla onlara doğru ilerledim ve Ron'un yanına oturdum.

"Günaydın çocuklar!"

Sesimin fazla heyecanlı çıkmasına engel olamamıştım. Ron şaşkınlıkla bana baktı.

"Seni ilk defa bu kadar enerjik görüyorum, Arwen."

Benim aksime Ron daha yeni yataktan kalkmış gibi görünüyordu. Kafasını masaya koydu ve gözlerini kapattı. Bu sevimli hali içimi ısıtmıştı. Yüzümde kocaman bir tebessümle turuncu saçlarını okşadım.

Biz havadan sudan sohbet ederken sınıfın kapısı gürültüyle açıldı ve içeri Umbridge girdi. Profesör Snape yerine Dolores Umbridge'i görenler pek mutlu olmuş gibi durmuyordu, herkes bir anda suspus olmuştu. Koca sınıfta yalnızca Umbridge'in topuk sesleri yankılanıyordu. Kürsüye çıktı ve konuştu:

"Profesör Snape'in dersten önce ilgilenmesi gereken küçük bir işi var. Bu yüzden kendisi derse teşrif edene kadar size ben refakat edeceğim. Kimseden çıt çıkmasını istemiyorum, lütfen sessiz olunuz."

désastreHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin