2. Bölüm= İddia

40 10 1
                                    

Bölümü okuyan herkes oy verebilir mi?
2.Bölüm=İddia
'Yalnızlığı kapımın önünde...'
09.05.2017
Bilinmeyen kişinin ağzından;
Kum taneleri tek tek akıyordu gözümün önünde... Kaç yıl bu zamanı beklemiştim. Ona mesaj yazmayı, ona ölüm korkusu yaşatmayı... İşte şimdi istediğime kavuşmuştum. O ölüm korkusunu yaşıyordu. Benim kim olduğumu bilmeden hayatını yaşamaya devam ediyordu. Ona sadece biraz daha yaşamasına müsaade edecektim. O da çok kısa bir zaman... Telefonumu elime alıp mesajlara girdim. Onu biraz korkutmam gerekirdi.
“Duydum ki çok korkuyormuşsun.
Bende dedim ki onu biraz daha korkutayım.
Bir saat sonra sana bir kutu gelecek.
İçine dikkatli bir şekilde bak.
Hoş çakal Ada Derin Altan...”
Mesajı yolladıktan sonra kapının oradaki korumaya seslendim.
“Sizi dinliyorum efendim.”
“Kutuyu yollayın. Onun eline geçtiğine şahit olmadan sakın ayrılmayın.”
“Peki efendim.”
Odadan çıktığında yavaş adımlarla kitaplığa doğru ilerledim. Kitaplıktan özel kitabı bana doğru çekerek kitaplığın yana kaymasını ve gizli odanın açılmasını sağlamış bulundum. Odaya girdim. Geçmiş hatıralarla doluydu oda. Her zaman yaptığım gibi tek tek fotolara baktım. Sondaki fotoğraf ölüm kokuyordu. O zaman öldüremedim ama yakında öleceksin Ada Derin Altan.

Adanın ağzından;
Yolculuktan kalma yorgunluğumu otele vardığımızda hızla odama çıkıp uyumakla gidermiştim. Odada üç kız kalıyorduk. Diğerlerini çok tanımıyorum. Diğer okulun öğrencileriydiler. Odada bulunan balkona çıkıp dışarıya bakmaya başladım. Deniz manzaralı olduğu için mükemmel bir odaydı. Ağaçların arasında bir oteldi. Ve bence gayet de güzel bir oteldi.
“Ada.”
“Efendim Esra.”
“Kapıya biri senin adına kutu bırakmış.”
İçeri girip Esra’nın elindeki kutuya baktım. Siyah bir kutuydu. Aklıma ilk bilinmeyen gelmişti. Bana bir kutu göndereceğini söylemişti. Kutuyu elime alıp odama girip kapıyı kilitledim. Yatağıma oturup kutuyu yatağa yani önüme bıraktım. Ellerim tir tir titrerken kutunun kapağını açtım. Gördüklerim ile zorla yutkunmaya çalıştım. Kanlı bir el vardı. Yanında bir kağıt üstünde kum saati vardı. Ele dokunmamaya çalışıp kum saatini ve kağıdı aldım. Kapağı direkt kapatıp önümden uzaklaştırdım. Kum saatini yanıma bırakıp zorla elimdeki kağıdı açtım.
“Bu ele dikkatli bak.
Seni öldürdüğüm de elimde senin kanın olacak.
Çok yakında senden kurtulacak bu Dünya.
Sadece biraz süre...
Kaç benden Ada Derin Altan.
Herkes katilinden kaçmak ister.
Hadi hoş çakal Ada.”
Gözümden bir damla yaşın akmasına izin verdim. Korkuyordum. Kim ölmekten korkmazdı ki... Kutuyu saklayıp odadan çıktım. Terasa çıkıp hava almam lazımdı. Balkon bana dar geliyordu. Hızlı adımlarla koridorda ilerleyip asansöre bindim. Terasın katına basıp beklemeye başladım. Nefes alamıyordum. Asansör durduğu anda indim. Derin bir nefes alıp terasın çıkan merdiveni çıkıp açık olan kapıdan içeri girdim. Gece olduğu için çok kişi yoktu. Aslında hiç kimse yoktu. Biraz ilerden üç kişilik grup vardı. Onlardan biraz uzakta Poyrazı gördüm. Kulaklığını takmış gökyüzüne bakıyordu. Bana yakın boş banka oturup ellerimin titremesine engel olmaya çalıştım. Neden beni öldürmek istiyordu neden? Ne yapmış olabilirdim? Yanımda hareketlilik hissettiğim de gözümden akan yaşı silip yanımdaki kişiye baktım. Tabii ufak çaplı bir şok yaşamıştım. Poyraz yanıma oturmuş elindeki sigarayla bana bakıyordu.
“Niye ağlıyorsun salak kız?”
“Ben salak değilim. Cevap olarak Sa-Na-Ne. Tekrar heceleyeyim mi anlamıyorsun ya.”
“Ellerin titriyor.”
Ellerime baktığımda hala titrediğini fark ettim.
“Boş ver.”
“Anlatabilirsin. Dinlemeyi severim.”
“Git başkasını dinle. Moralim zaten sıfır bir de seninle uğraşmak istemiyorum. Gider misin? Hem sen niye umurundaymış gibi yapıyorsun?”
“Aslında umurumda bile olmazdın. Sende diğerleri gibisindir.”
Lafını bitirir bitirmez tokat attım.
“Sen... Sen adi herifin tekisin. Karşında bir kız olduğunu unutuyorsun. Yazık...”
“Niye yazık?”
“Adamlığı bu yaşına kadar öğrenememişsin. Zaten bundan sonra da öğrenemezsin.”
Hızla yanından kalkıp terastan çıktım. Bana hangi hakla diğer kızlar gibisindir der ya... Odaya gelip kızları odada göremeyince rahat bir nefes alıp banyoya girdim. Ellerimi lavaboya dayayıp aynadan kendi yansımama bakmaya başladım. Gözlerimden akan yaşı takip ettim. Yanağımdan süzülüp çenemden lavaboya damladı. Sinirle ardından akan yaşı silip elimi yüzümü yıkadım. Tek istediğim bir an önce buradan kurtulmaktı. Banyodan çıkıp odama girdim. Yatağıma oturduğumda bildirim sesi geldi. Telefonumu elime alıp ekranı açtım.
‘Bilinmeyen numaradan 1 mesajınız var.’
Mesajı açıp okumaya başladım.
“Yazık diğer kızlara benzetiliyorsun.”
“Haddini bil de konuş.” Yazıp gönderdim. Bu konuşmaları nasıl duymuştu. Orada üçlü grup dışında başka kimse yoktu. Gelen mesaj sesiyle kafamı eğip mesaja baktım.
“Doğru değil mi?”
Telefonu sinirle kapattım. Sinirlerim çok bozuktu. Bir bildirim sesi daha geldiğinde sinirle telefonu açıp mesaja sövecek iken müdürden geldiğini fark ettim. Grup kurulmuştu.
“Sevgili öğrencilerimiz, 5 tane grubumuz bulunmaktadır. Ve her grup karışık şekildedir. Bundan sonra buradan sorularınızı sorabilirsiniz. Bir hafta tatiliniz bulunmaktadır. Bir hafta sonra projelerinizi vereceğiz. Çıkış kapısında bulunan güvenlikçiden taksi falan çağırtabilirsiniz. Bir hafta özgürsünüz çocuklar. İyi geceler.”
Birkaç öğrencinin iyi geceler mesajını da görüldü atıp yatağıma uzandım. Ben şimdi bu bir hafta boyunca ne yapacaktım? Odanın kapısının açılmasını duymuştum. Kimin geldiğini bildiğim için yatağımdan kalkmadan yan döndüm. İki odanın kapısı açılış kapandıktan sonra benim odamın kapısı açıldı. Arkama dönmedim. Kapı kapandıktan sonra ayak sesleri geldi. Yatağa oturdu. Ne oluyor diye beklemeye başlarken uzadığını hissettim. Kızlardan biri olma şansı var mıdır diye düşünürken belimde olan erkek elini görünce hızla arkamı döndüm. Ama dönmem ile şok olmam bir olmuştu. Yeşil gözlerine yakından bakarken sinirle ellerimi göğsüne koyup ittim.
“Ne işin var senin burada?”
“Sakin Ada. Sadece özür dilemek için geldim.”
“Odanın anahtarını nasıl buldun?”
“Çok soru soruyorsun. Esra’ydı galiba ondan aldım. Daha doğrusu Yalın aldı. Bak yukarı da söylediklerim için özür dilerim.”
“Tamam özür diledin şimdi gider misin? Anahtarı da bırakıp.”
“Gitmesem.”
“Niye?”
“Zor geliyor.”
“Allah’ım başımda zaten bir olay var. Şimdi bunu da başıma getirdin. Ben hangisinden kurtulacağını şaşırdım.”
“Olay?” Dedi Poyraz oturur pozisyon alıp gözlerime bakarken.
“Önemli bir şey değil. Şimdi anahtarı bırakıp gider misin?”
“Ne olduğunu söylemeden hiçbir yere gitmiyorum.”
“Ya sen ne meraklı birisin. Önemli bir şey değil diyorum anlamıyor musun?”
“Ondan mı şuan ellerin titriyor.”
Bakışlarım ellerime kaydığında titrediğini fark ettim. Yutkunup ona baktım.
“Anlatmak istemiyorum.” Dedim açıkça.
“Hadi anlat. Öğrenmeden gitmeyeceğim.”
“Geçen gün bir mesaj aldım. Kimden bilmiyorum. İlk ailemin benden sakladığı bir şey olduğunu öğrendim. Sonra Gizemin arkamdan iş çevirdiğini anladım bilinmeyen sayesinde. Birkaç gündür mesaj atıp duruyor. Bugün bana bir kutu yolladı. İçinde kanlı bir el vardı. Bir kum saati ve bir kağıt da vardı. Kağıtta beni öldüreceğini söylüyordu. Çok yakında...” Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Belimden tutup kendine çekip sarıldı.
“Ştt ağlama. Bak sana söz veriyorum. Seni koruyacağım. Ama şimdi ağlama.”
Zorla ağlamamı durdurduğum da gözümden son akan yaşı sildim.
“Poyraz.”
“Ada.”
“Gitsen mi artık.”
“Tişörtümü ıpıslak yap sonra git de. Oldu başka?”
“Kızlar gelecek şimdi git.”
“Geleceklerini kim söyledi.”
“Nasıl?”
“Şuan sabaha kadar açık olan bardalar.”
“Yalın ve Görkem neredeler?”
“Gizem ve Berilin yanındalar. Büyük ihtimal barda olmaları lazım.”
“Bizde gidelim.”
“Tamam.”
“Hadi çık üstümü giyineyim.” Dedim yataktan kalkarken. Dolabıma yöneldiğimde o hala yatağımın üstünde oturuyordu.
“Poyraz hadi çık.” Dedim sinirle. Sırıtarak odadan çıktığında dolabımdan elbise seçmeye başladım. Siyah askılı elbise mi giyip saçımı saldım. Hafif makyaj yapıp siyah topuklu ayakkabımı giydim. Hazır olduğumda odadan çıktım. Poyraz kapının orada beni bekliyordu. Topuklumun sesini duyunca telefondaki bakışları bana kaydı. Kısa çaplı bir şok geçirdiğinin farkındaydım. Yanına gittiğimde gözlerini kırpıştırıp odanın kapısını açtı. Beraber odadan çıkıp bara indik. En köşede oturuyorlardı. Yanlarına gittiğimizde Gizemin bakışlarının yere indiğini fark ettim. Onun yanına geçtim.
“Çok fazla içme.”
“Peki.”
“Yarın biraz konuşalım.”
“Tamam.”
“Merhaba Ada. Seninle tanışamamıştık. Ben Beril.”
“İsmimi biliyorsun zaten. Tanıştığıma memnun oldum.”
“Bende memnun oldum.”
Poyraz dibime girip kulağıma eğildi.
“Çaprazdaki kişiler size dik dik bakmaya devam ederse bizi tutamayan bilirsiniz.”
Onun baktığı yere baktığımda bizim okuldan olduklarını gördüm. Hiç konuşmuşluğumuz yoktu.
“Bakarlarsa baksınlar umurumda değil.”
“Müzik hocası sahneye çıkıyor.” Dedi Beril. Sahneye baktığımda diğer okulun öğretmeni olduğunu anlamıştım. Bizim hoca kadındı.
“Arkadaşlar aranızdan sesi güzel olan varsa dinlemek isteriz.”
Umursamadan önüme döndüğümde Gizem bağırmaya başladı.
“Hocam Adanın sesi mükemmel. Hatta ortaokulda biri sesini kıskandığı için Adayla kavga etmişti.”
Gizeme sinirle bakmaya başladım.
“Ada bir şarkı söyler misin?” Dedi hoca. Gizeme tekrar sinirle bakıp sahneye ilerledim. Sesim güzel ama çok söyleme taraftarı değildim. Sahneye çıkıp aklıma gelen ilk şarkıyı gitarı çalacak kişiye söyledim. O çalmaya başladığında derin bir nefes alıp söylemek için hazırlandım.
~Kafam Senden bile güzel~
Bu gece tüm hesaplar benden
Bir kadeh alana bir omuz bedava
Bak nasılda kandırıyor kendini
Bir teselli ararken insan
Sussun telefonlar, uyudun mu diye soranlar
Dokunmasın yalnızlığıma
Kimse bilmesin nerde olduğumu
Sorarlarsa öldü dersin
Böyle gelmiş böylede gider
Kafam senden bile güzel

Gözlerim şarkıyı söylerken arada Poyraza kayıyordu. Çok dikkatli bir şekilde dinliyordu. Yavaş adımlarla sahneye çıktı. Ben şarkıyı bitirdiğimde gitarı çalan çocuktan gitarı alıp çocuğu sahneden kovdu. Onun yerine oturup bana baktı. Bir şey söylemeden gitarı çalıp söylemeye başladı. Cevapsız soruları söylüyordu.
Birden ay ışığını kesti
Birde sen çok değiştin
Yaşananlar hiç yaşanmamış gibi
Söylenenler hiç söylenmemiş gibi
Durduğunda ben söylemeye başladım.
Birde sen karşıma geçtin
Başka biri var biri var dedin
İnanamadım gittiğine
İnanamadım bittiğine
Beraber söylemeye başladık.
Ne sen baktın ardına ne ben
Hep ayrı yollarda yürüdük
Sustu bu gece karardı yine ay
Kaldı geriye cevapsız sorular
Uyandığımda onu ilk kim görecek
Bıraktığım düşü kim büyütecek...

Sesi çok güzeldi. Şarkıyı bitirdiğimizde herkes alkışlamaya başlamıştı. Müzik hocası yanımıza geldi.
“Poyraz ve Ada harika bir ikilisiniz. Sesinizi değerlendirin derim.”
“Teşekkür ederiz hocam.” Dedim. Sahneden inip diğerlerinin yanına gittik. O sırada sahneye başka birisi çıkıyordu.
“Sesin harika Ada.” Dedi Yalın.
“Katılıyorum. Poyrazla çok iyi ikili olacaksınız.” Dedi Görkem. Elimdeki telefon art arda titremişti. Ekranı açıp baktım.
‘Bilinmeyen numaradan 4 mesajınız var.’
Sinirle mesajları açtım. Bu mesajları atan kişi ne zaman vazgeçecekti? Mesajları okumaya başladım.
“Sana ilk başta da dedim.”
“Herkese çabuk güvenme.”
“Şuan yanında duran kişi aslında bir iddia uğrana yanında duruyor.”
“Ah yazık yine kandırıldı.”
Gözlerim dolmaya başladığında mesajlara inanmak istemedim. Ama bu kişinin her söylediği doğru çıkarken şimdi bu söylediği...
“Kızlar siz burada durun biz geleceğiz.” Dedi Poyraz. Üçü birlikte yanımızdan ayrılırken kızlara baktım.
“Ben bir lavaboya gideceğim.”
“İyi misin Ada?” Dedi Gizem.
“İyiyim. Sadece biraz midem bulandı.”
Yanlarından ayrılıp kalabalıkların arasından zorla geçip lavabonun olduğu koridora girdim. Biraz ilerleyip sağa dönecek iken duyduğum seslerle dönemedim.
“Abi böyle gidersen iddiayı kazanırsın.”dedi Yalın.
“Öyle mi dersiniz?”
“Öyle deriz. Kızın bakışlarından bile belli.”dedi Görkem.
Birkaç adım atıp onlara baktım. Gözümden düşen bir yaşın akıp gitmesine izin verdim. Beni gören Yalının yutkunduğunu fark ettim. Poyraz onun bakışlarını takip edip bana baktı. Bense ona hayal kırıklığı ile... Bana doğru attığı bir adımla arkamı dönüp koşarak bardan çıktım. Yine ve yine güvenim kırılmıştı. Asansöre bindiğimde onun arkamdan seslenmesine rağmen düğmeye basıp kapının kapanmasını izledim. Kapı kapandığında Poyraz zorla yetişmişti. Kapıyı açmam için vurmaya başlamıştı. Ama asansör çoktan hareket etmişti. Gözlerimden akan yaşları elimin tersiyle sildim. Önümü zor görüyordum. Asansörden nasıl indim odaya nasıl girdim bir fikrim yok. Hayat niye yalanlarla dolu olurdu. Tam güvendin derken tek bir cümle sizi yıkabilirdi. Aynı şuan olduğu gibi... Bir değil iki değil kaç defa beni güvenimi kıracaklardı. Bundan sonra hep yalnız olmak isterdim. Kimsenin benimle iletişim geçmek istemediği bir dünyada... Aklımda bir şarkı sözü geçiyordu. Kibrit şarkısından bir söz...
‘Yalnızlığı kapımın önünde...’
İlk başta olması gereken gibi... Yalnız hayat sessiz, sakin ve yalansız bir hayattı. Artık hayatıma arkadaş olarak kimseyi almayacaktım. Ben yalnızlık içinde ölecektim. Sesimi duyan birilerinin olmasını istemiyordum. Sırtım buz gibi bir duvara yaslıyken gözümden akan yaşların değeri kalmamıştı. Gözümden akan yaşları sildim. Kimse için ağlamayacaktım. Tek kendim için tek...

Buraya kadar gelen arkadaşım bölüme oy verir misin? Yorum da yaparsan sevinirim.

BENİ BENİMLE BIRAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin