FENERBAHÇE maçına gittiğimde

227 10 2
                                    

Dakika 87'ydi..Gözlerini kapadı, bütün sezon gözünün önünden bir film şeridi gibi geçiyordu, ne entrikalar çevrilmiş,
ne ittifaklar kurulmuş, ne yaygaralar koparılmıştı, Fenerbahçe tarihini yeniden yazmaya, ardışık üçüncü şampiyonluğuna
gidiyor diye..Ve birden acı bir düdük sesiyle hayata döndü, tabelaya baktı, o Fenerbahçeliye özgü hiç bitmez umuduyla
Fenerbahçe hanesindeki 2'nin 3 olmuş olmasını aradı, hayır 2'ydi işte..2-2..bir an nefesinin kesildiğini hissetti,
tekrar kapadı gözlerini, "ne olur Allahım bütün bunlar bir rüya olsun" diye bir duayla açtı gözlerini, FBTV açıktı.
"Takımımız yarın oynayacağı şampiyonluk maçı için dün akşam Denizli'ye gitti" diyordu spiker. Sırtına dünyanın tüm yükü
yüklenmiş bir insanın bu yükten kurtulduğunda duyabileceği türden bir rahatlama hissiyle derin bir "ohhh" çekebildi..
Hepsi rüyaydı..

Dakika 87'ydi..Gözlerini kapadı, bütün sezon gözünün önünden bir film şeridi gibi geçiyordu, ne entrikalar çevrilmiş,
ne ittifaklar kurulmuş, ne yaygaralar koparılmıştı, Fenerbahçe tarihini yeniden yazmaya, ardışık üçüncü şampiyonluğuna
gidiyor diye..Ve birden acı bir düdük sesiyle hayata döndü, tabelaya baktı, o Fenerbahçeliye özgü hiç bitmez umuduyla
Fenerbahçe hanesindeki 2'nin 3 olmuş olmasını aradı, hayır 2'ydi işte..2-2..bir an nefesinin kesildiğini hissetti,
tekrar kapadı gözlerini, "ne olur Allahım bütün bunlar bir rüya olsun" diye bir duayla açtı gözlerini, FBTV açıktı.
"Takımımız şampiyonluk maçında bugün Denizlispor önünde" diyordu spiker. Sırtına dünyanın tüm yükü
yüklenmiş bir insanın bu yükten kurtulduğunda duyabileceği türden bir rahatlama hissiyle derin bir "ohhh" çekebildi..
Hepsi rüyaydı..

Hepsi rüyaydı da iki gün üstüste aynı rüya hayır olsundu, yüreğinin bir tarafına yerleşti tarifsiz bir kaygı..

Dakika belli bile değildi, "kümede kalmak için her yol mübah" felsefesinin tüm gereklerini sahaya yansıtan rakibe karşı
şampiyon olmak için hiçbir mübah yol üretemiyordu Fenerbahçe'si. Solbekin her zamanki ya tutarsa ortalarından birisi
forvetin kafasına düşmüştü de 1-1 le kaç dakika olduğu bilinmeyen uzatmalara 1-0 şokundan biraz sıyrılarak
girebilmişti Fenerbahçe. Lakin hepi topu 5-10 dakika bir zaman kalmıştı, 10 kere dünyanın en güzel ataklarını geliştirip
10 kere gol arasan gelmeyebilirdi gol, işin doğrusu o atmosferde ne yaptığını bilen şuurlu bir Fenerbahçe'den bahsetmenin
mümkünlüğü de kalmamıştı. Şuursuz çırpınışlardan birinde Appiah şuursuzca son bir kanat çırpıyor, top şuursuzca direkten sekip
üstten auta gidiyordu. Derken hakem düdüğe değil, İsrafil sur'a üflüyordu sanki..Kıyamet olmalıydı bu. Bir boşluk,
bir idrak edememe, hafıza kaybı ve travma hali..

....

5 yaşındaki oğlu sırtında Fenerbahçe formasıyla içeriye girdi.

-Baba biz büyük takımız değil mi ?
-Elbette oğlum, çok, hem de çok.
-Peki neden hiç şampiyon olamıyoruz ?
-Fenerbahçe büyüklüğü şampiyonluk büyüklüğü değildir oğlum, onun büyüklüğü başka bir büyüklüktür.

Düşündü, vermesi gereken cevabı vermişti ama böyle bir soruyla muhatap kalmak içini kemirmişti bir taraftan, sahi ya Fenerbahçe
6 yıldır şampiyon olamıyordu. Elbette Fenerbahçe'yi anlamlandıran şampiyonlukları ve kupaları değildi ama 6 yıl boyunca
Fenerbahçe'nin hiçbir kupa ve şampiyonluğu anlamlandıramamış olması eşyanın tabiatına aykırıydı. Hafızası canlandı bir an,
6 yıl önce başlamıştı herşey, Fenerbahçe şampiyonluğu son maçta kaybetmişti. Ardından başkan Aziz Yıldırım'ın istifası, taraftarın
bütün o travma haline rağmen başkana olan inancıyla onu geri döndürmesi, ama onu geri döndürdükten sonra ona olan inancını travma
etkisine feda etmesi. Zico gelmişti oysa Scolari,Capello bekleniyordu. Tristan ve Lugano gelmişti, oysa Crespo,Adriano,İbrahimoviç,Cannavaro,
Thuram bekleniyordu. Evet taraftar 14 mayıstaki "lay lay Fenerbahçe.." ittifakının dünya karmasıyla dağıtılacağına inanmıştı, şimdi
düşündü de aslında bu değildi mevzu, sadece sığınacak bir liman arıyordu yaralı milyonlarca sarı lacivert yürek, ve bu liman
"100.yıl bombaları" limanı olmuştu. Sonrası yükseltilen beklentilerin tatminsiz canavarlar halini almasıyla oluşan hayal kırıklığı,
ligin ilk maçında alınan mağlubiyet, yükselen "Zico istifa" sesleri, takımın bozulan harmonisi, kaybolan güveni,
Avrupa'ya ön elemede veda, yakalanamayan galibiyet serisi, ligden erken kopma..Aziz Yıldırım'ın istifası..Camianın karışması..
Yıllar öncesinin hortlayan grupları..Her kafadan çıkan binbir ses, ayrı telden çalan herkes...Ve 6 yıl gelmeyen şampiyonluk..

Önce dişlerini sonra yumruğunu sıktı, sıktı, daha sıktı..14 mayıs 2006 akşamına gitti..

...

"Lay lay Fenerbahçe" çekiyordu Mecidiyeköy'ün arsız hırsızları..Laf ola beri gele işte, hırsız dediğinde ar mı olurdu ? Saatini
gösteriyordu yüzünden şer fışkıran adam. Bir önceki hafta 7 yıldır yenemedikleri Beşiktaş'a karşı oynayacakları maçın evvelinde
bu saatine bakarak ayarlamıştı herhalde kendisini, Beşiktaş başkanı ile olan randevusuna. Onu mu ima ediyordu acaba ? Dedik ya
hırsızın arsızı diye. 5 ay evvelinde nasıl da düğmeye basılmıştı, ayağı kaydırılan Ersun Yanal, arkasına teneke bağlanarak gönderilirken
dahi "hakem hataları Fenerbahçe lehine cereyan etti" açıklaması yapan Levent Bıçakçı, tilki dükkanına dönen vantilatör, ve çıban başı
Haluk Ulusoy..Büyük otellerde kongreler düzenlenmiş, sözde Türk futbolunun geleceği, aslında Fenerbahçe'nin nasıl engelleneceği
konuşulmuştu. Ve sonra bir bir işgal edilmeye başlanmıştı mevkiler. İktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, mustevlilerin siyasi
emelleriyle tevhit etmeye gelmişlerdi belli ki, lakin Fenerbahçe artık çok güçlüydü, onlara pabuç bırakmayacaktı nasıl olsa..

Ama olmamıştı işte, rakibin Diyarbakır'da oynacağı maçı İzmir'e verip, Fenerbahçe'nin İzmir'de oynayacağı maçı polis jopuna
çevirenler bu maçtan bir de Fenerbahçe'ye ceza çıkartacakları için duble olmuşlardı. Ligin altıyla öyle bir oynanmıştı ki
Fenerbahçe'nin son maçı bir şehrin ölüm kalım meselesi haline getirilmişti. Ve o şartlar altında Fenerbahçe şampiyonluğu kaybetmişti.
Fenerbahçe'nin kaybettiği ilk şampiyonluk değildi bu, Fenerbahçe'nin gaspedilen ilk şampiyonluğu da değildi. Fenerbahçe'nin varlığı
kazanmak üzerine bina edilmemişti ki zaten, asil duruşuyla en asil mücadeleyi vermekti onun düsturu dünya döndükçe. Ve dünya dönmeye
devam ediyordu, milyonlarca yürek yine hayata onunla bağlanacak, sarının görkemine, laciverdin asaletine teslim edecekti kendini,
kupa ve şampiyonluk, yıldız oyuncu pazarlığı yapmadan, biricik sevgilisine gönül koymadan. Ve sarı lacivert yedi düvel ittifak yapsa
asaletini yalnızlığından alacak, en onurlu mücadeleyi verecekti yedi düvele karşı.

...

FBTV'deki spikerin "2006'da kaçan hüzünlü şampiyonluktan sonra Aziz Yıldırım başkanlığında üstüste 6.şampiyonluğunu kazanan
Fenerbahçe ulaşılması güç bir rekora imza attı" sesine uyandı, kendine geldi. Oğlu iki adım ötede Fenerbahçe formasıyla oynuyordu,
babasının uyandığını görünce sordu:

-Baba, biz büyük takımız değil mi ?
-Elbette oğlum, çok, hem de çok.
-Peki neden hep biz şampiyon oluyoruz, paylaşmak büyüklüktür demiyor musun sen ?
-Asalet paylaşılma oğlum, asalet paylaşılmaz.


Her Fenerbahçeli bir kelebek..
Kanadını sevgiyle ve umutla çırparsa güzel günler gelecek..

Fenerbahçe AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin