1.7

473 63 29
                                    

Jung Wooyoung günlerdir dışarı çıkmıyordu.

Ailesi ve arkadaşları -aslında sadece San- onun için endişelenmeye başlamışlardı. Okula gitmiyor, yemek haricinde odasından dışarı adım atmıyordu. Gerçi son zamanlarda yemek yediği de söylenemezdi. Kimse sorunun ne olduğunu bilmiyordu. San bir ihtimal Seonghwa ile ilgili olduğunu biliyor olsa da arkadaşının bu kadar güçsüz kalacağını tahmin edemezdi. Wooyoung'un odası yavaşça tıklatıldı ve daha izin verilmeden içeri San girdi. Yüzünde kocaman bir gülümseme ile etrafa bir göz attı. Gülümsemesinin silinmesi uzun sürmemişti. Ufak bir küfür savurdu.

"Günlerdir bu çöplükte ne yapıyorsun?!" Hızla kapalı perdeleri açtı ve odaya güneş ışığının girmesine izin verdi. Yataktaki çocuk hızla yorganı kafasına çekip çoktan şikayet etmeye başlamıştı. San yerdeki birkaç kıyafeti tekmeyelip yorganın ucundan tuttu. Ardından hızla çekti. "Tanrı'm! Ne zamandır yıkanmıyorsun Jung Wooyoung?"

"Rahat bırak beni." Wooyoung üzerinden çekilen yorganın ucunu kavramıştı. Ne kadar çekerse çeksin San ondan daha güçlüydü ve yorganı vermemekte kararlıydı. Genç adam sonunda pes edip ellerini çekti.

"Kalk ve banyoya git. Senin için giyecek bir şeyler ayarlayacağım."

"Neden yapıyorsun bunu?"

"Çünkü dostumu özledim. Günlerdir yüzünü görmüyorum. Mesajlarıma cevap vermiyorsun. Telefonun hep kapalı."

"Sadece odamda ölmeyi bekliyordum."

"Kes sesini ve kalk ayağa. Aptal nedenlerden seni kaybedemem." San bir süre daha uğraştıktan sonda Wooyoung'u banyoya göndermişti. Dolaptan seçtiği kıyafetleri dağınık yatağın üzerine koyarken az daha takılıp düşeceği kirli kıyafetleri tekmeleyerek bir kenara attı. Wooyoung'u ilk defa böyle görüyordu. Yüzünden o kendine has gülümsemesi kaybolmayan çocuk şimdi odasından çıkmıyordu. San başını sallayarak camdan dışarı baktı. Hava güzeldi. Neden bu günü evde sıkılarak geçirsin ki?

Camdan gördüğü yansıma ile arkasını döndü. Wooyoung elindeki havlu ile saçlarını kuruluyordu. Üzerinde açık mavi bir bornoz vardı. Önü hafif aralık olduğu için göğsü açıkça belli oluyordu. San arkadaşına yaklaşıp elinden havluyu altı ve yavaşça saçlarına sürtmeye devam etti. Wooyoung sessizce onu izliyordu. San gülümsedi.

"Çok çirkinsin." Wooyoung duyduğu kelimeler üzerine karşısındaki çocuğun karnına hafifçe vurdu.

"Kes şunu." San, nemli saçlar arasına elini sokup geriye doğru taradı.

"Hadi hazırlan."

"Nereye gideceğiz?" Wooyoung yatağın üzerindeki kıyafetlere bakındı. Sıradan, günlük kıyafetlerdi.

"Sahile. Eski günlerdeki gibi biraz gezeriz ve sonra yemek yemeye gideriz."

"Eski günler mi?" Wooyoung arkadaşının omzuna hafifçe vurdu. "Sadece birkaç yıl öncesi." San gülerek karşısındaki çocuğu yatağa ittirdi. Wooyoung düşerken yakasından tutmuş ve onu kendisine çekmişti. Bedenleri birbirlerine değiyor, nefesleri birbirine çarpıp karışıyordu. San hafifçe karşısındaki yüzün burnunu öptü ve yerinden kalktı.

"Çabuk hazırlan ve aşağı gel."

"Tamam~" San odadan çıktığında Wooyoung hızla üzerini değiştirdi. Her ne kadar evden çıkmak istemiyor olsa da San'ı kıramazdı. Buraya kadar gelmişti ve kendisinin iyiliğini istiyordu. Bunu biliyordu. 7 yıldır onu düşünen tek arkadaşıydı. Yakasına birkaç kez parfüm sıkıp saçlarını düzelttikten sonra odadan çıktı. Arkadaşı annesi ile birlikte salonda oturuyordu.

"Hadi gidelim." diye ona seslendi.

"Wooyoung, eve geç kalma lütfen. Bu akşam misafirimiz var. Senin de akşam yemeğinde bize katılman gerekiyor."

rude boy. woohwaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin