Ah İstanbul...
Kiminin hayali kiminin ise hayal kırıklığı olan şehir. Benim ise yeni başlangıçlarımın şehri. İstanbul da hatırı sayılır bir kolejden kazandığım tam burs ile Muğla da ki ailemin yanından İstanbul'a taşındım. Şu an yaptığım tek şey aileme duyduğum özlemi yeni evimin balkonunda kahvemi yudumlarken bastırmaya çalışmak, tabi ki bu konuda ne kadar başarılıyım bu tartışılır. Mutfağa geri dönüp yemek yapmak için dolaba yaklaştım. Dolabı açtığımda karşılaştığım manzara tabi ki pekte iştah açıcı değildi. Dolapta yemek anlamında sadece dün aldığım kahvaltılıklar vardı. Sebze meyveyi nasıl unutmuş olabilirim cidden anlamıyorum.
Hazırlanıp hemen sokağın başındaki markete doğru yürümeye başladım. Markette boş boş ne alacağımı düşünüyordum. Kendi evimde olasaydım eğer böyle mi olacaktı, hayır tabi babam alacak annem pişirecek ve ben yiyecektim. Ama şimdi ben alacağım ben pişireceğim ben yiyeceğim. Şimdi sorun bakalım ben hiç alışveriş çıktım mı ? Bildiniz tebrikler çıkmadım.
Elime ne geçerse koyduğum domates poşetine bakarak "Çok mu aldım acaba yaa biraz ağır gibi poşet yırtılır mı ki " Arkamdaki sesle irkilerek poşeti az kalsın yere düşürektim ki son anda toparlandım;
"Menemen yapacaksın galiba kızım ama zamanı değil ki" Konuşan tonton teyzeye gülümseyerek baktım.;
"Hayır teyzeciğim yeni taşındım da eve yemek yapmak için alışveriş yapıyordum " dedim gülümseyerek. Cümlemi bitirmemle kahkahayı patlatması bir oldu. Kaşlarımı çatarak teyzeye bakmaya başladım Komik ne söylemiş olabilirim ki bu kadar güldü bu teyze.
"Eh be kızım madem yemek yapacaksın ne diye 10 kilo domates alıyosun bende sandım ki kışlık salça menemen yapacaksın. İlahi siz gençler yok musunuz elinizde ki telefonun içini dışını ezbere bilirsiniz ama iş normal hayata ev işlerine gelince hiçbir şeyden anlamazsınız." Dediğinde elimdeki poşete utanarak bakmaya başladım. Ben zaten başta anlamıştım o son 2 domates fazla olmuştu. Ton ton teyze elimdeki poşeti gülere elimden aldı sonra içinde ki domateslerin hepsini çıkartıp yeni domatesler koymaya başladı işin garibi hem işini yapıyordu hem de bir yandan bana laf yetiştiriyordu.
" Yavrum sen markette ki tüm çürüğü çarığı evine mi toplayacaksın bunlar ne böyle sağlam yok içinde" lafını bitirip bana doğru döndü "Kız sen yemek yapmayı biliyo musun yanında biri var mı kalan evi falan yakıp havaya uçurma aman diyim" gülerek poşete diğer sebzeleri yerleştirmesini izlerken konuştum;
"Kendi karnımı doyuracak kadar biliyorum teyzecim sadece bu market işlerinden pek anlamam annemler hep şey derdi markete gidince senin gözün doymuyor sen bizi batırırsın markete gitme derdi." Cümlemden sonra ailemi gerçekten özlediğimi fark etmiştim oysa ki daha 24 saat bile geçmemişti. Teyzenin birine seslenmesiyle kafamı yerden kaldırdım. Karşımda esmer uzun çok değil birazdan fazla yapılı kaslı bir çocuk duruyodu bana soğuk soğuk bakıp ton ton teyzeye dönüp gülümsedi;
"Söyle sultanım ne istiyosun yine bu gariban kulundan" dediğinde teyze uzun bir kahkaha attı
"Deli oğlan seni ne istiycem kolum koptu şunları al bakayım elimden dikildin oraya bostan korkuluğu gibi." Çocuk gülerek teyzenin elindekileri aldı. Daha fazla çocuğu incelemeyi bırakıp teyzeye döndüm.
"Teyzeciğim çok teşekkür ederim artık daha dikkatli olacağım yemek konusunda da ilerleyeceğim"
"Nereye kızım poşetler senin, Savaş şimdi onları senin için kasaya taşıyacak" Çocukla aynı anda konuşarak;
"Anlamadım" dediğimizde tonton teyze gülümseyerek
"Ay sevdiğiniz bir diyeceğim ama cinsiyet tutmuyor ayol. Anlamayacak ne var Savaş oğlum sen centilmenlik yapacaksın kızım sende bundan sonra alışverişlerini dikkatli yap ve öğren tamam mı güzelim." Dediğinde Savaşın homurdanmasını duyup ona doğru döndüm bana sinirle bakıyodu. Sanki ben yalvardım yardım et diye. Teyzeye dönerek;
"Teşekkürler teyzeciğim ama ben taşısam daha iyi hem sebzeleri sen seçtin ben taşırım zaten yeterince yük oldum size."
"Sana fikrini sormadım düş önüme. " sinirli bir şekilde bakınca yapacak pek de bir şeyimin olmadığını anladım Savaş teyzenin elindeki diğer poşetleri alınca kasaya doğru yürümeye başladık. Kasa da aldıklarımı ödeyip dışarıya çıktık. Savaş marketin önündeki son model arabaya elindeki poşetleri koyarken teyze bana dönüp;
"Adın ne güzel kızım , Benim ayşe"
"Güneş adım ayşe teyze" dediğimde elleriyle yanaklarımı sıktı
"Ay maşallah adın gibi Güneş gibisin güzel kızım nerde oturuyosun Güneşim yakınsa bırakalım."
"Daha fazla zahmet vermeyeyim Ayşe teyze hem evim yakın yürüyeyim ayaklarım açılmış olur etrafı gezmiş olurum." Dediğimde gülümsedi
"Peki güzel kızım biz sokağın sonunda ki villa da oturuyoruz. Ben villanın ev işlerine bakıyorum ama sen istediğin zaman yanıma gelip kafana takılan bir şeyleri sorubilirsin tamam mı bak sakın unutma gurbetten gelmişsin yalnız hissetme kendini." Dediğinde biraz daha konuşursa ağlayacağım fark ettim cidden bu kadar duygusal olmak zorunda mıyım cevap vereceğim sırada korna sesiyle irkildim. Savaş kişisi kafasını camdan uzatmış dışarıya sesleniyordu;
"Ayşe sultan geç kalıyorum hadi acelem var"
"7 aylık da değil ki bu çocuk Allah allah." Dediği ile gülümseyerek konuştum.
"Tekrar teşekkür ederim ayşe teyze dediklerin aklımda bende bu sokakta 7.apartmandayım daire 3 de oturuyorum lütfen bir gün kahve içmeye gel olur mu senden öğrenecek çok şeyim var belli ki dediğimde
"Tamam güzel kızım ben şimdi gideyim de bu deli oğlan yıkmasın marketi başımıza Hadi Allaha emanet ol" diyerek arabaya ilerledi.
Eve geldiğimde aldıklarımı dolaba yerleştirdim kendimce yarım paket makarna yapıp yemeğimi yedim. Biraz televizyon izledikten sonra duş aldım. Yarın sabah büyük gündü okulumun ilk günüydü.