iki

231 17 191
                                    


Aradan günler geçmiş olsa da bu arkadaşlar yine salona toplanmış kendi işlerine bakıyorlardı. Serhat Doğramacı ismi çoktan unutulmuştu. Bir anda koşma sesi duyduklarında bakışlarını koridora verdiler. Ayak seslerinden kim olduğunu anlayabilecek duruma gelmişlerdi birkaç senede ve şimdi Eray geliyordu.
Hepsi kendini korumak amaçlı siper aldıklarında Eray yanlarına kocaman bir gülümseme ile geldi.

"Yeniden götüm kalktı gençler!"

Gözleri ışıldayan çocuğun cümleleriyle hepsi kıkırdadı.

Bu sefer kıvırcık olaya dahil olmuştu hemen. İkinci bir karı-kız atışması dinleyemeyecek kadar çok ödevi vardı. Girdiği Aerodinamik dersinin notlarına uzun süredir bakmamış olmanın getirdiği pişmanlık hiçbir şekilde arkadaşının heyecanından ağır basamazdı.

Barbaros merakla gözlerini kıstığında Eray sırıtarak koltuğa oturdu. "Neymiş o haber?"

"Serhat Doğramacı'nın restoranında staj için mülakata çağrıldım."

Hepsi duydukları şeyle şoka girerken Barbaros durumu bir adım ileri taşımış, kaskatı kesilmişti. En yakın arkadaşı, hayranı olup bir ergen misali araştırdığı kişinin iş yerinde staja çağrılmıştı.

"Ne diyorsun baba?" Barbaros bir nebzede olsa kendine gelebildiğinde, dudaklarından çıkan ilk cümle bu olabilmişti. Eray gülmekle yetinmek istemedi. Bu durumu olabildiğince hızlı anlatmak istiyordu.
"Ha ben size haber vermedim. Bu yemek olayından sonra işi büyütmek için staja başvurdum oraya. Kabul ettiler."

Hepsi yeniden sevinçle gülümserken Barbaros bu durumun gerçek olduğuna inanamıyordu. İçinde filizlenen minik umutları koparıp sökmek istese de yapamıyordu.

Eray Barbaros'un yanına gidip kolunu cimcikledi. "Dünyadan Barbaros Yoloğlu'ya? Beni duyabiliyor musunuz acaba?"

Barbaros gerçek dünyaya döndüğünde Eray'a dikti gözlerini.
"Yalan söylemiyorsun, değil mi lan? Benimle taşak geçmek için yapmıyorsun." Eray olumsuz anlamda kafasını salladı.

"Kanka tamam şaka yaparım ama bu harbi gerçek oğlum."

Ertesi güne Barbaros'un Eray'a resmen psikolojik şiddet uygulamasına şahit olarak ulaşmışlardı bir şekilde. Bu stajı almazsa onu öldüreceğinden, onu sınır dışı edeceğinden bahsediyordu eline geçen her seferde. "Bir alama Eray var ya..."

Eray taktığı emniyet kemerine sarıldı. "Tamam amına koyayım. Yapacağım dedim ya. Benden daha streslisin biliyorsun değil mi?"
Barbaros kırmızı ışıkta durduğunda kafasını direksiyona yasladı. Derin bir çektikten sonra "Kardeşin için al Eray." dedi yorgunluğunu belli edercesine.

Barbaros savaşta son kozunu kullandığında Eray meydan okurcasına gülümsedi. Eray'ın zaafı bu adamlardı işte.

"Senin için alacağım Barbaros. Güven bana."

Barbaros memnun olmuşçasına gülümsedi. Ardından yeşilin yanmasıyla gaza asıldı, araba hızlanırken yorgunluk onlara yetişemiyor gibi hissediyorlardı.

Restorana geldiklerinde Barbaros Eray'ı arabada bekledi. Eray ise derin bir nefes alıp "Şimdi onlar düşünsün!" diyerek kendini motive etti.

Mülakat alanına geldiğinde becerilerini ve önceden çalıştığı yerleri anlatmaya başladı. Sorulan soruları sakin, nazik ve tane tane cevaplıyordu. Daha önce katıldığı mülakatlar olsa da böylesine bir ciddiyeti ilk defa kendisinde görüyordu.

Asla Eraylık hareketler değildi bunlar. Şimdi gruplarından birisi bile burada olsa gülmekten yere yatacağına adı gibi emindi.

Eray karşısında oturan üç adamın bakışlarından tedirgin olduğunda son kozunu kullanmak için Serhat Doğramacı'ya dikti gözlerini.

Hasret Kareleri ‖ serbarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin