25

779 104 6
                                    


Film bitince jeneriği sessizce izlediler ve Taehyung, Jungkook'un kendisine daha da yaklaştığını hissetti. Bilmediği tek şey şuydu ki, küçük dün sabah yaşanan olayları hatırlamıştı ve bedeninin gerildiğini hissediyordu. 

Taehyung ekrana bakmaktan uyuşan gözlerini rahatlamak adına kapattığında, Jungkook dünkü konuşmaları zihninden geçiriyor istemsizce parmağını kemiriyordu.

Aklında dönüp duran bazı sorular vardı.

"Ugh... ne oldu Jungkook? Gerginliğini hissedebiliyorum." Taehyung, küçüğün kolunun altında biraz daha gerildiğini hissetmişti. 

Jungkook olduğu yerde döndü ve gencin önüne oturarak çekingence parmaklarıyla oynamaya başladı, dudağını ısırarak perçemlerinin altından Taehyung'a baktı. 

"Konuş."

"Uhm... şey... b-ben dünü düşündüm... ve... bana gösterdiğin, şeyi... y-yani beni bu kadar iyi hissettiren yeri... mm..." kızardı. Neden böyle hissettiğini bilmiyordu fakat bu utanç vericiydi. Ki zaten bu onun sorunun bir parçasıydı.

Taehyung hafifçe gülümsedi ve rahatlayarak arkasına yaslandı, kötü bir şey olduğunu düşünmüştü. 

"Off... yani... neden bu konu hakkında konuşmak bu kadar tuhaf geliyor ugh... öyleyse... sorum-"

"Evet, bu insanların çok açık şekilde konuştukları bir konu değil. Bu sadece özel ve birbirleriyle çok rahat olan insanlar arasında olan bir şey."

Cümlenin devamını duymasına gerek bile kalmadan cevaplarken, Jungkook iri gözleriyle gence baktı. "Senden gerçekten çok hoşlanıyorum." Taehyung kıkırdadı ve içinde yükselen sıcaklıkla küçüğe baktı. Ona çok düşkündü. Ama yine de... Jungkook'un ailesinde farklı ve 'yasak' olmasından korkuyordu. Sanki kendisi için sadece bir meydan okumaydı ve bunu telafi etmeye çalışmak, hayatı boyunca yaptığı her şeyin yanlış olduğu farkındalığının verdiği tramva...

Jungkook'un onun için sadece bir kaçma aracı olma olasılığından o kadar korkuyordu ki, gözlerinin içine bakarken fiziksel olarak onu yaraladı. Ama aynı zamanda, bunu gerçekten düşündüğüne de inanamıyordu. 

Küçüğün yanağını nazikçe okşadı ve ona bakarken düşüncelerinde kayboldu. Ortamı derin bir sessizlik kaplarken Jungkook'un da bakışları gencin arkasındaki duvara dalmıştı.

O ne hissetmişti? Kafası çok karışmış ve bunalmıştı. Bunun hakkında hiçbir şey bilmiyordu. Bunu hiç hissetmemişti. Ki bunu hiç düşünmemişti bile. Taehyung'a bu kadar bağlı hissetmesinin nedeni bu muydu? Sadece merak mıydı? Veya gerçek duygular? Kesinlikle bir şeyler hissetmişti. Ama... o kişi Taehyung olduğu için miydi? Ya da ona rastgele rastladığı ve yardım ettiği insan olduğu için miydi?

İkisi de birbirlerine baktılar, sahip oldukları her şeyden sessizce şüphe duydular. Ama hiçbiri konuşmaya cesaret edemedi. 

Yine de havada olan gerilimi hissettiler, küçük ama sinir bozucuydu. 

Taehyung'un eli hala küçüğün yanağındayken ona endişeyle baktı. Az önce hissettikleri aşk mıydı? Söyleyemezdi ama normal bir arkadaşlıktan çok daha fazlası olduğu inkar edilemezdi. Cehennem sadece onu kaybetmeyi düşünerek, onunla konuşmayarak da kendini hissettirebiliyordu. 

Jungkook ise genç ile aynı duyguları paylaşıyordu. Tuhaf hissediyordu fakat bunu seviyordu. Taehyung'un şefkatle bakan gözleri ve yanağını okşayan eli ona iyi geliyordu. Yavaşça iç çekti ve elini gencinkine yaslayarak, kısık gözlerle baktı. 

Yavaşça göğsüne uzanarak minik ellerini  gencin beline sardı ve yumuşak bir sesle konuşmaya başladı. "Şuan ne düşündüğünü bilmiyorum ama- Senin gibi düşündüğümü bilmeni istiyorum. Hem de son derece. B-...bunu hissedebiliyorum çünkü gerçekten yakınım tek kişi sensin. Anlarsın ya? Bilemiyorum... senden gerçekten hoşlanıyorum. Ve şuan kendimi başka biriyle hayal bile edemiyorum. Ama... nasıl bilebilirim?" 

Bunu duymak Taehyung'u çok üzmüştü... çok fena hem de. Ama doğru olduğunu biliyordu. Kendisi bile böyle düşünüyordu, bu yüzden buna karşı bir şey bile söyleyemiyordu. 

"Dinle... ne demek istediğini anlıyorum. Ne hissettiğini de biliyorum... bende benzer şeyler hissediyorum. Korkarım o kadar farklısın ki sana değer vermem gerektiğini hissediyorum. Fakat bu seni yanlış düşüncelere itmesin, benim için her zaman çok değerlisin... bilmiyorum... bu garip geliyor işte." 

Jungkook rahatlayarak ona baktı
"Oh- Vay canına... yani, senin de aynı şekilde hissetmeni beklemiyordum... ya da en azından daha benzer şekilde..."

Taehyung bir an düşündü ve aklına yeni bir fikir geldi. Bunu yüksek sesle söylemekten korkuyordu ama tuhaf duyguları konusunda bir şeyler yapmaları gerektiğini biliyordu. Aksi takdirde aralarında ne olduğunu anlayamazlardı. 

Bir şey söylemek üzereydi fakat ağzını açmaktan başka bir şey yapamadı, doğru kelimeleri toparlayamıyordu. Kısa bir iç geçirdi ve başını eğdi. 

"Ne oldu?" Jungkook tekrar doğruldu ve gence daha da yaklaştı. Şimdi yüzü Taehyung'dan sadece birkaç santim uzaktaydı, nefeslerini dudaklarında hissedebiliyordu. "Bilemiyorum... duygularımızı anlamamıza yardımcı olabilecek bir şey düşündüm..." Jungkook kafası karışmış bir şekilde ona baktı. "Sence bize ne yardımcı olabilir?"

Taehyung'u incitti ama bunu söylemek zorunda kaldı. "Sanırım... belki... b-belki yürümeni ve insan dünyası hakkındaki her şeyi öğretmeliyim, b-böylece yalnız kalsan da kendi başına idare edebilirsin. Ve bu süreçten sonra... bazı şeyleri kendi başımıza çözmeye başlayabiliriz. Seni her zaman izleyen ve göz kulak olan kişi olmamalıyım, her ne kadar bunu yapmayı çok sevsem de. Kendi başına yaşamayı öğrendiğinde, bu süreçte belki sen...." yutkundu " Sen... başka b-birini bulabilir misin? Ya da-... belki de sadece bir arkadaş." içten içe ikinci tahminin gerçekleşmesi adına yalvarıyordu. 

Jungkook ise gencin gözlerinin dolduğunu görünce kalbinin delicesine sıkıştığını hissetmişti. 

Merman Hunter ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin