13 - We Are Grounders II

692 42 14
                                    

Her şey sessizdi, çok sessiz. Rüzgar yaprakları hışırdatmıyordu bile. Hiçbir ses yoktu. Hava bile kalın, boğucuydu. Deniz kenarındaki gizemli bir köyü bulmak için kampımızdan ayrılırken bizim peşimizde olan bir dünyalı ordusu vardı. Savunmasız değildim ama Murphy'nin yaşattıkları bana ağır gelmişti. Bellamy'ye baktım. Arkamda yürüyordu, silahı sıkıca elinde tutuyordu. Yüzü konsantrasyon ile doluydu ama kaşları arasındaki kırışıklıkta ve çenesinin sıkılığında korku vardı. O da bana baktı. Gülümsedim, şu anda yapabileceğim en iyi şeydi. O da bana gülümsedi.

Aniden durduk. Etrafa baktım, neden durduğumuza dair bir işaret aradım ama hiçbir şey göremedim.

"Neden duruyoruz?" diye sordu Raven zayıf bir şekilde. Doğaçlama bir sedyede yatıyordu, yarası yürüyemeyecek kadar ciddiydi.

"Bilmiyorum." diye cevapladı Finn.

Grubun başından çığlıklar yankılandı. Jasper "Dünyalılar!" diye bağırmaya başladı. Bir ok aldım ve ön tarafa doğru ilerledim. Drew yüzünde kötü görünümlü bir bıçakla yerde ölü olarak yatıyordu. Bellamy de bana katıldı ve ikimiz de ormana baktık, düşmanı tespit etmeye çalıştık.

"Hiçbir şey göremiyorum." Ağaçlara bakarak fısıldadım.

"Ben de öyle. Kahretsin. Herkes kampa geri dönsün!"

Gittiğimiz hızla dropshipe geri dönmemiz uzun sürmedi. İçeri girdik, korkmuş, çığlık atan gençlerden oluşan bir kalabalık vardı ve duvarın üzerinden görebilmem için platforma tırmandım. Bellamy ve Clarke zaten oradaydılar, karanlık ormana gözlerini kısarak etrafa bakıyorlardı.

Bellamy "Neredeler?" dedi. "Neden saldırmıyorlar?"

Clarke'ın gözleri genişledi. "Çünkü tam olarak yapmamızı istedikleri şeyi yapıyoruz."

"Ne demeye çalışıyorsun?"

Bellamy'nin sorusunu görmezden gelerek ona yerden bakan Finn'e döndü. Finn'in elleri Raven'ın kanına bulanmıştı. Raven bunu hak etmiyordu.

Clarke "Lincoln gözcülerin ilk gelenler olacağını söyledi." dedi.

"Eğer sadece gözcülerse," diye yanıtladı Octavia "yolda onlarlar savaşabiliriz. Lincoln olsa böyle yapardı."

"Artık dünyalıların dediklerini yapmıyoruz"
Bellamy kaşlarını çattı, aşağı atladı. "Denedik ve Drew öldü. Sıradaki sen olmak ister misin?"

"O dünyalı hayatımızı kurtardı!" dedi Finn. "Octavia ile aynı fikirdeyim. Tek bildiğimiz dışarıda bir gözcü olduğu."

"Ya da on iki tane!" dedim.

"Tabii ki iyi bir amaç ile." diye ekledi Jasper.

"Clarke, bunu hala yapabiliriz!" Octavia ısrar etti. Hepimiz Clarke'a baktık, kararı verecek kişinin o olacağını biliyorduk.

Bellamy "Seni bekliyorlar, Clarke." dedi. "Kaçıp açık alanda avlanmak mı istersin yoksa burada kalıp savaşmak mı?"

Clarke ormana baktı, elleri birbirine kenetlendi. Liderlik konusunda onu kıskanmıyordum. Eğer yanlış bir karar verirse hepimizin öleceğini bilerek onlarca insanın hayatını elinde tutmak korkunç bir sorumluluktu. Platformdan aşağı atladı.

"Clarke" Finn onu durdurdu. "Eğer Tristan buraya geldiğinde hala burada olursak-"

"Lincoln gözcüler dedi." diye sözünü kesti. "Yani birden fazla. Gözcüler gelmeden eve gidin dedi. Finn, onlar zaten buradalar." Sonra Bellamy'ye döndü. "İstediğin savaşı alacaksın gibi duruyor."

Bellamy başını salladı ve kalabalığa döndü. "Tamam o zaman. Biz zaten bunun için hazırlanıyorduk. Bizi öldürmeden önce onları öldürün. Atışçılar, yerlerinize. İçeri girip çıkmak için tünelleri kullanın. Bundan sonra kapı kapalı kalacak."

the 100 | bellamy blake x okuyucuWhere stories live. Discover now