ANNABETH
Sabah uyandığımda her tarafım ağrıyordu. Kendime bir not daha görevlere giderken yanına yastık almayı unutma. Etrafıma bakınca Piper'ın da yeni kalktığını gördüm. Leo ellerinde ateş oluşturmuş yemek hazırlıyordu. Percy ve Jason ise eşyaları topluyorlardı. Piper bana gülümseyip
"Günaydın" dedi.
"Günaydın"
"Leo'nun yemekleri müthiştir" dedi. Göz ucuyla Leo'ya baktım. Ateşin üstünde tuttuğu tavadan güzel kokular geliyordu.
"Benimde karnım acıkmıştı" dedim.
"Annabeth sen nöbet tuttun mu?" dedi. Düşününce gece kalktığımı hatırlamıyorum.
"Hayır" dedim. Piper gülerek
"Sanırım bizi uykumuzdan kaldırmaya cesaret edemediler" dedi. Tam cevap vereceğim sırada Leo
"Hey kızlar, Leo'nun özel spesyalini kaçıracaksınız" diyerek konuşmayı bitirdi.
"Bizi de bekleyebilirdiniz" dedim gülerek. Percy
"Biraz daha gecikirseniz Piper'la ot yemek zorunda kalırsınız" dedi ve tekrar yemeğine gömüldü. Onu takmayıp yemeğime baktım. Görünüşü bir şeye benzemiyordu ama tadı harikaydı. Yemeğimizi sessizce yedikten sonra tekrar yola koyulduk. Biraz yürüdükten sonra bir yola çıktık. O ormanlıktan kurtulduğumuza sevinmiştim. Orası beni korkutuyordu. Yürümekten sıkılmış ve yorulmuştum. Yani sızlanmaya hazırdım.
"Las Vegas'a kadar yürücekmiyiz?" dedim. Leo da bana hak verircesine
"Keşke 2. Argoyu alsaydık" dedi. Piper
"Taksi çağıralım mı?" dedi. Bizim gerçekten mi bakışlarımızı görünce
"Tamam o zaman Percy pegasusları çağırsın" dedi. Percy derin nefes aldı ve uzun bir ıslık çaldı. Bir kaç dakika sonra da gökte dört at belirdi. Biri simsiyahtı ve liderleri gibi öne çıkmıştı. Leo'nun
"Biz beş kişiyiz" dediği sırada arkasında şimşekler çakan bir at bize doğru geldi. Kim bilir daha neler görecektim. Jason
"Görüşmeyeli bayağı olmuştu dostum" dedi. Percy
"Acele etmeliyiz üzerimize daha fazla canavar çekmeden gidelim. Zaten atlarla gidebileceğimiz mesafe de sınırlı" dedi. Piper
"New York'un hemen dışında babamın bir evi var. Oraya gidersek bir araba bulabiliriz" dedi. Hepimizden onaylayan sesler çıktığında yola koyulduk. Yol boyunca Percy ve Jason hangi at daha hızlı diye yarıştılar. Şöyle bir düşününce görev bayağı normal gidiyordu( bir görev ne kadar normalse). Piper'ların evine geldiğimizde atlar yorgunluktan ölmüşlerdi. Bizi bıraktıktan hemen sonra çekip gitmişlerdi. Piper'ların evi oldukça büyüktü. Eve girer girmez ilk yaptığımız şey yemeklere gömülmekti. Karnımızı doyurduktan sonra uykuya daldım. Rüyamda melez kampındaydım
Kheiron ve kulübe danışmanları büyük evin toplantı odasında konuşuyorlardı. Travis
"Onlar tam olarak ne arıyorlar?" dedi. Sanırım bizden bahsediyorlardı. Kheiron düşünceli bir şekilde
"Onlar Bellerophon'un kılıcını alacaklar" dedi. Masadaki herkes şaşkın bir şekilde Kheiron'a bakıyordu. Connor
"O ne işe yarar?" dedi. Travis ve Connor bugün kendilerinden beklenilmeyecek kadar zekiydiler. Clarisse de bu durma şaşırmış olmalı ki
"Siz ikiniz Hekate kulübesinin zeka büyülerini mi çaldınız?" dedi.Travis pişkin pişkin gülerken
"Bu bizim her zaman ki halimiz canım istersen bunu sana da öğretebiliriz" dedi. Kheiron araya girerek Clarisse'in konuşmasına izin vermedi
" Yeter! Bu kılıç bizim tek umudumuz. Umalım da sağ salim geri dönebilsinler" dedi ve toplantıyı dağıttı.
O an ne kadar zor bir göreve çıktığımızı anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERCY JACKSON VE SON SAVAŞ
FanfictionÇekilen son acılar, son sözler, son aşklar, son umutlar, kuvvetli dostluklar, son meydan okumalar, son düşmanlar, son savaş ve son mücadele...