ANNABETH
Dün Percy hastaydı babam da onu kontrol etti ve sabaha iyileşir dedi. Okula giderken ona bakmayı düşündüm ama vazgeçtim. Okula tek başıma gitmeye karar verdim. Daha bir kaç dakika gitmiştim ki arkamdan bir ses duydum. Arkamı döndüğümde bana yetişmeye çalışan Percy'yi gördüm. Percy'yi baştan aşağı süzdüm. Hiç hastaya benzer hali yoktu.
"Bakıyorum da hemen iyileşmişsin" dedim. Sırıtarak
"İyi bir hemşirem vardı" dedi. Karnına indirdiğim sert yumruktan sonra sonra yüzündeki sırıtma siliniverdi. İki büklüm olmuş bir şekilde
"Ne dedim ki şimdi?" dedi. Onun sesini taklit ederek
"İyi bir yumruğum vardı" dedim ve bir yumrukta omzuna geçirdim. Sırıtarak yürümeye başladım. Percy arkamdan gelirken
"Şu kızları hiç anlamıyorum" diye ( Percy sana katılıyorum bu kızların hepsi psikopat) söylene söylene geliyordu. Bana yetişince
"Ben beklemeyince yumruk atıyorsun, kendin beklemeyince yine yumruk atıyorsun" diye sızlandı.
"Off! Kes sesini Percy" dedim. O da sustu zaten dalgın görünüyordu. Geri kalan yol boyunca hiç konuşmadık. Percy'nin ne düşündüğünü merak ettim. Sonra onun uykusunda bir şeyler mırıldandığını hatırladım ne demişti ki.
"Percy" dedim. Cevap vermedi.
"Percyyyyy!" diye bağırınca irkildi ve şaşkın şaşkın bana baktı.
"Özür dilerim. Dalmışım" dedi.
"Ne o bu sıralar fazla dalgınsın"
"Bir şey yok öyle dalıp gitmişim"
"Şey ben sana bir şey soracaktım?" dedim.
"Sor" dedi.
"Dün uyurken bir şeyler mırıldanıyordun da rüyanda ne gördün merak ettim" diyince irkildi.
"Ne dedim ki"
"Anlamadım"
"Ha-hatırlamıyorum" dedi. Yalan söylediğini hemen anladım ama üzerine gitmedim. Niye yalan söylüyordu ki hala bana güvenemiyormuydu? Okul her zaman ki gibi geçti. Eve dönerken Percy'ye takılalım mı diye sordum ama Percy planım var dedi gitti.
******
PERCY'NIN B.A.Berbat bir rüya daha diye düşündüm. Kapkaranlık bir yerdeydim. Sonra Annabeth'i yerde kanlar içinde yatarken gördüm. Koşarak yanına gittim. Yarası çok kötüydü ama hala yaşıyordu. Onunla ilgilenecektim ki tehditkar ve soğuk bir ses
"Küçük kahraman karım ve oğlumu yenmiş olabilirsin ama beni yenemezsin" dedi. Kimdi bu ve Annabeth'e ne yapmıştı?
"Kimsin ve benden ne istiyorsun?" diye bağırdım. Bir yandan da Annabeth'le ilgileniyordum ve
"Dayan" diyordum ona.
"Ben Uranüs'üm kucuk kahraman" dedi.
"Benden ne istiyorsun" dedim. Kahkaha attı ve
"Eğer bana karşı durursan olacakları göstermek istedim" dedi.
"Asla senin tarafına geçmem" diyince tekrar kahkaha attı.
"Akıllı ve güçlüsün benim tarafıma geç arkadaşlarına ve ailene bir şey olmayacağının garantisini veririm. Özellikle Athena'nın kızına ne de olsa arkadaşlarına çok sadıksın ve onlara bir şey olması istemezsin değil mi?" dedi. İyi konuşuyordu ama boş konuşuyordu.
"Arkadaşlarıma dokunursan seni doğduğuna pişman ederim!" diye bağırdım. Ses
"Sen beni yenemezsin sadece işimi geciktirirsin"dedi ve bir kahkaha daha attı. Bu adam çok fazla kahkaha atıyordu. Sıçrayarak uyandım. Ter içinde kalmışım. Saate baktım saat 6.30'du okula daha 1.30 saat vardı. Duş almaya karar verdim. Bugün kendimi çok iyi hissediyordum. Duştayken Uranüs'ün dediklerini düşündüm. Bugün Roma kampına gidip Reyna'ya söylemeliydim ayrıca iris mesajıyla da Kheiron'la konuşmalıydım. Duştan çıktıktan sonra hemen üstümü giyindim ve Annabeth'in halini ve Uranüs'ün dediklerini düşünmeye başladım- bu sıralar çok düşünüyorum ve bu bana göre değil-. Saate baktığımda saatin 8.00 olduğunu gördüm ne ara o kadar olmuştu. Hemen hazırlandım ve çıktım biraz gitmiştim ki Annabeth'i gördüm. Arkasından seslendim durup bana baktı. Koşarak yanına gittim. Beni iyice süzdü ve
"Bakıyorum da hemen iyileşmişsin" dedi. Sırıtarak
"İyi bir hemşirem vardı" dedim. Karnıma attığı sert yumruktan sonra sonra yüzümdeki sırıtma siliniverdi. İki büklüm olmuş bir şekilde
"Ne dedim ki şimdi?" dedim. Sesimi taklit ederek
"İyi bir yumruğum vardı" dedi ve bir yumrukta omzuma geçirdi. Sırıtarak yürümeye başladı. Arkasından giderken
"Şu kızları hiç anlamıyorum" diye söyleniyordum. Ona yetişince
"Ben beklemeyince yumruk atıyorsun, kendin beklemeyince yine yumruk atıyorsun" dedim.
"Off! Kes sesini Percy" dedi. Ben de sustum zaten iyice dalgındım. Geri kalan yol boyunca da hiç konuşmadık. Bunları düşünürken Annabeth'in
"Percyyyyy!" diye bağırmasıyla kendime geldim.
"Özür dilerim. Dalmışım" dedim.
"Ne o bu sıralar fazla dalgınsın"
"Bir şey yok öyle dalıp gitmişim" dedim ve çekingeli bir şekilde
"Şey ben sana bir şey soracaktım?" dedi.
"Sor" dedim.
"Dün uyurken bir şeyler mırıldanıyordun da rüyanda ne gördün merak ettim" diyince irkildim.
"Ne dedim ki?"
"Anlamadım" diyince rahatlamıştım.
"Ha-hatırlamıyorum" dedim. Yalan söylediğimi anlamıştı ama üzerime gelmedi. Okul her zaman ki gibi berbat geçti. Eve dönerken Annabeth takılalım mı diye sordu. Bende planım var dedim ve Jüpiter kampına doğru gitmeye başladım. Kampta Reyna beni görünce şaşırdı aynı kampın diğer kalanı gibi. Beni görünce herkes bir sorun var diye dedikoduya başladı. Gerginliği dağıtmak için ben de bir kahkaha attım. Sorun şu ki içten bir kahkaha atmıştım ama o rüyadan sonra buna gerçekten ihtiyacım vardı. Benim kahkaha attığımı görünce herkes rahatlamıştı. Onların yerinde olmak için neler vermezdim.
"Ben buraya her geldiğimde bir sorun olucak diye bir şey yok" dedim. Daha sonra da Reyna, Hazel ve Frank'i alıp principia'ya soktum. Reyna hemen
"Sorun ne Percy?" dedi. Direk konuya girmeye karar verdim
"Off! Tamam dün berbat bir kabus gördüm ve size durumu anlatıp Kheiron'a bir iris mesajı çekecektim" dedim. Frank
"Sorun ne?" diye sordu. Onlara rüyamı anlattım. Hazel endişeli bir sesle
"Olamaz! Tanrıların bir savaşı daha kaldıracak gücü olduğunu hiç san mıyorum" dedi. Reyna
"Fakat iki kampta birleşti ve savaş gücümüz biraz da olsa arttı" dedi. Frank
"Bu tanrıların güç- durumunu değiştirmez ki" dedi. Son anda durumu düzeltti yok sa öyle deseydi Zeus'un onu şimşeğiyle çarpçağına eminim.
"En iyisi bu durumu bir süre kimseye söylemeyelim" dedim ve son noktayı koydum. Masada duran suyla bir gökkuşağı oluşturduktan sonra içine bir drahmi attım ve
"Ey iris gökkuşağı tanrıçası adağımı kabul eyle! Bana Kheiron'u göster" dedim. Gökkuşağı dalgalandı ve büyük evde endişeli bir şekilde tekerlekli sandalyesinde oturan Kheiron'u gördüm. Kheiron beni gördü ve
"Percy bir sorun mu var yoksa?" dedi. Bu ne ya beni her gören sorun var sanıyor ki çoğu zaman öyle.
"Ne yazık ki evet" dedim. Kheiron'un asık suratı daha da asıldı.
"Sorun ne?" dedi. Ona da her şeyi anlattım.Kheiron
"Olimposta bir sorun olduğu kesindi ayrıca kehanette bunu söylüyordu" dedi. Kehanet mi dedi? "Ne kehaneti?"
"Dün Rachel benim yanımda bir kehanette bulundu"dedi. Anlaşıldı bana rahat yoktu.
"Bak Percy kehanette ki kişi sensin" dedi.
"Neee!" dedim
"Bak Percy kendini ve koruduğun meleze çok dikkat et. Çünkü kehanette o da var" dedi. Neee yok artık.
"Ama Kheiron"
"Beni duydun kendine dikkat et" dedi ve eliyle gökkuşağını dağıttı. Bunları düşüne düşüne eve gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERCY JACKSON VE SON SAVAŞ
FanfictionÇekilen son acılar, son sözler, son aşklar, son umutlar, kuvvetli dostluklar, son meydan okumalar, son düşmanlar, son savaş ve son mücadele...