ANNABETH
Gözlerimi açtığımda başımda bekleyen bir adet endişeli Piper vardı. Gözlerimi açtığımı görünce çığlık attı ve diğerlerini çağırdı.
"Hey! Uyandı çabuk gelin!" dedi. Leo, Jason ve Percy ard arda odaya girdiler. Percy
"Aptal! Kendini korumayacaksan o hançerin sende işi ne?!" diye gürledi. Jason araya girerek
"Dostum sakin ol. Kız daha yeni uyandı, biraz dinlensin" dedi. Piper da onu onaylayan sesler çıkardı. Leo ise
"O fare suratlı benim mükemmel cazibeme dayanamayıp gitti. Keşke biraz daha kalsaydı imzalı fotoğraflarımdan verecektim. Hepsi senin suçun Pörs, dostum" diyerek gergin havayı dağıttı. Etrafıma baktığımda ahşap bir odadaydım.
"Burası neresi?" diye sorduğumda tüm dikkati yine üzerimde toplamıştım. Jason
"Burası romalı bir lejyonere ait. Sen uyanana kadar burada kalalım dedik" diyerek açıkladı. Ardından Percy hariç hepsi tek tek ayrıldı. Kafamı salladım ve doğruldum. Üzerimde yeni bir t-shit vardı ve sol omzum sarılıydı. Omzumu oynatınca irkildim. Percy endişeyle omzuma baktı
"İyi misin? Omzunu oynatma aptal!" dedi. Şimdi fark ediyorumda Percy'nin benimle konuşmalarının üçte ikisinde bana hakaret ediyor. En tuhaf yanı ise ben bunu şimdi fark ediyorum. Percy'nin beni dürtmesiyle kendime geldim.
"Beni çok korkuttun" dedi. Açıkçası bende korkmuştum... dur bir dakika o bana ne dedi! Kamera nerede? Nereye gülümsüyoruz. Kendimi tutamayıp kahkaha attım. Percy bana garip garip bakınca utançtan yerin dibine girdim.
"Bir sorun mu var?" dedi.
"Sen benim için endişelendin mi?" dedim. Normalmiş gibi kafa salladı. Dudaklarıma doğru eğilirken
"Aşık olduğum kız için neden endişelenmeyim ki" dedi. "Seni seviyorum" diye ekledi ve dudaklarıma yapıştı. Dudaklarını dudaklarımdan ayırdığında. bana
"Seni seviyorum ve sonsuza kadar seveceğim" dedi sonra da görüntüsü silikleşmeye başladı. Gözlerimi açtığımda Percy hayvan gibi beni dürtüyordu.
"Ne yapıyorsun sen ya!" diye bağırdım.
"Ne yapsaydım bir türlü uyanmadın. En son su dökecektim ve bu benim için hiç zor olmaz haberin olsun" dedi sinsi sinsi sırıtırken. Sonra da göz kırptı. Pislik. Sonra her şeyin rüya olduğu aklıma geldi.
"Ne yani onların hepsi rüyamıydı?" diye mırıldandım. Percy bana tek kaşını kaldırıp baktı sonra da derin bir nefes aldı ve
"Hadi kalk mola yerine geldik diğerleri biraz dolaşmaya gitti. Hızlı olursan yetişiriz" dedi. Bakın olursan dedi olursak demedi. Pis egoist. Hayvan. Küçük deniz kızı Percy. Hah!
******
Hazırlandıktan sonra Percy ile beraber diğerlerini bulmaya gittik. Onları ararken Percy ile sohbet ediyorduk. Percy kendinden bahsetti biraz. Annesi sırf onun için pislik herifin tekiyle evlenmiş ama o melez olduğunu öğrenince annesi onu şutlamış. Bana maceraları anlattı. 16 yaşındaki birine göre çok haraketli bir hayatı olmuş. Biz böyle sohbete dalmışken bize doğru gelen Leo,Piper ve Jason üçlüsünü gördüm. Düzeltiyorum koşan. Arkalarında ise telekine sürüsü geliyordu. Hepsini yenmemiz imkansızdı. Percy kılıcını çekerken bende hançerimi çıkardım. Tahmin edin ne yaptık. Hayır bu sefer akıllı bir plan yapıp arkamıza bile kaçmaya başladık. Sanırım bizim bu yaptığım melez tarihindeki en iyi planlardan biriydi. Tabi ki melez şansımız yanımız bir kez yanımızda olsaydı başarılı bir plan olabilirdi. Köşeyi döner dönmez önümüze bir telekine sürüsü çıktı. Arada kalmıştık ve tek çıkışımız savaşmaktı. Anne biraz yardım fena olmazdı aslında diye geçirdim. Sırtlarımız birbirine değicek biçimde bir daire oluşturduk. Percy gülümsüyordu. Yok bu aksiyon bu çocuğa kafa yaptı herhalde. Ölebilir ama çocuk gülüyor. Bu da sinirlerimi daha da bozuyordu. Telekinelerden biri öne çıkıp konuştu.
"Efendimiz sizi yakaladığımızı ögrenince bize iyi bir ödül verecek. Tanrılardan intikamımızı alabileceğiz" dedi. Percy
"Ah! Hadi ama dostum. Siz hala orada mı kaldınız? Son iki seferden derdinizi hiç anlamadınız mı?" dedi. Telekine sinirle
"Poseidon'un oğlu, tıpkı baban gibi ukalasın. Onun tridentini biz yaptık fakat o konseyde bizim için hiç bir şey yapmadı. Bizim yerimizi o işe yaramaz kik-" sözünü Percy kesti.
"Evet evet bu konuşmayı daha öncede duymuştum. Şimdi izninizle yetişmemiz gereken bir tren var" dedi. Şüphesiz ki aramızda ki en sakin ve rahat olan kişi oydu. Telekine tam konuşmak için silahını indirdiğinde Percy bu fırsattan istifade edip lider telekineye kılıcı ile biçti ve
"Jason!" diye bağırdı. Jason kılıcını havaya kaldırdı. Şimşek sokağın çıkışı tutan gruba çarptı ve geriye bir avuç sarı toz bıraktı. Kaçarken Leo arkaya ardı ardına ateş topları fırlatıyordu. Trene vardığımızda nefes nefeseydik. Percy kahkahalar ile gülüyordu. Çok yorulmuştum. Bu yüzden de kendimi tekrar uykunun kollarına bıraktım. Ama bu sefer daha iyi bir uyku dileğiyle.
******
"Küçük melez acı çekmeye hazır ol" dedi artık tanıdık gelen ses. Of bu adamında işi yok benim rüyalarıma giriyor. Bende klasik cevabımı verdim.
"Bizi yenemeyeceksin" dedim ve onun kahkahasına sebep oldum.
"Bu oyun benim ve benim kurallarıma göre oynayacaksın ve tek bir kural var. Kural yok" dedi. Çok klişe gerçekten daha iyisini bulamadı mı ki?
"Tamam müthiş planın ne?"
"Tahmin bile edemezsin küçük savaşçı" dedi ve başka bir rüya da buldum kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PERCY JACKSON VE SON SAVAŞ
FanfictionÇekilen son acılar, son sözler, son aşklar, son umutlar, kuvvetli dostluklar, son meydan okumalar, son düşmanlar, son savaş ve son mücadele...