on the ground-roséI worked my whole life... Just to get right, just to be-
"Keselim," diye mırıldandım mikrofondan uzaklaşırken. Jon ve Jorgan duraksayıp camın ardından bana baktıklarında Teddy de arkada çalmaya devam eden melodiyi durdurmuştu. Hepsinin bakışları üzerimde toplanınca sıkıntıyla yanaklarımı şişirdim, parmaklarım çoktan bacaklarıma baskı uygulamaya başlamıştı. "Nakarata girmeden önceki kısım fazla baskın, sözleri yutuyor. Arpeji biraz kısıp baza ağırlık verebilir miyiz? Denedikten sonra karar verelim."
Jorgan bakışlarını önündeki klavyeye düşürdüğünde yüzündeki ifade söylediklerimden çok da memnun kalmadığını bağırıyordu fakat sessizce dikilmekten başka bir şey yapmadım. Yedi saattir çalışıyorduk, arka arkaya süre gelen nota çalışmaları sonucu en sonunda nakarata da bir melodi uyarlamıştık fakat bu üç saatlik bir tartışma ve çalışmanın ardından gerçekleşebilmişti. Gittikçe daha çok panik oluyordum çünkü ne zaman bir şey tam yerine otursa başka bir aksaklık gözüme çarpıyordu fakat bunu benden başka kimse fark etmediği için öfkeleniyordum. Ya da ben mi fazla mükemmelliyetçiydim?
Sorun yok, üç senedir bunun için uğraşıyordun, Roseanne. Sakin ol.
"Her şey iyi olacak." diye mırıldanma ihtiyacı duyarken Teddy dediklerime saygı göstererek bazı bir tık daha artırmıştı. Nakarat kısmı tekrardan başlarken mikrofona yaklaştım.
"I worked my whole life,
Just to get right, just to be like..." Sesimi incelterek kesik bir nefes aldım. "Look at me, I'm never coming down." Yüksek notayı geçtiğimizde Teddy asıl nakarat bölümüne geçti. "I worked my whole life, just to get high just to realize..." Gözlerim kapandı."Everything I need is on the,
Everything I need is on the ground..."Tam hayal ettiğim tınıdaki müzik ön plana çıktığında tebessümümü saklayamamıştım. Jon camın ardından bana gülümsediğinde elini havaya kaldırıp tamamsın! işareti yaptı. Mikrofonu kapatıp kulaklıklarımı çıkarırken şarkının melodisi de eş zamanlı olarak durdu. Kayıt odasından çıkar çıkmaz bedenimi köşedeki koltuğa attım, Teddy gülümseyerek beni izliyordu.
"Dediklerine göre kaydediyorum, sesin daha da ön plana çıkıyor. Hoşuna gittiyse bu şekilde düzenliyoruz?" Kafamı olumlu bir şekilde sallarken nefesimi düzene sokmayı başarmıştım. Saatlerdir doğru düzgün bir şey mideme girmediği için halsiz ve aç hissediyordum. Kayıtları tamamlayıp bir an önce eve, Sky'ın yanına sokulmam gerekiyordu. Ve unutmadan kızlara haber etmem.
Onlar da benim kadar heyecanlıydı. Şarkıyı tamamlanmadan önce dinletmek istememiştim, her şey kusursuz olsun istiyordum. Kusursuz, hatasız ve problemsiz. Hayatımın en önemli şeylerinden biriydi, solo projem. Seneler sonra gerçekleşiyordu...
Jon da kulaklığını kenara bırakırken Teddy'nin yanına ilerlemişti.
"Önceki nakaratı daha uygun buluyorum, dürüst olmak gerekirse."
Kafamı yasladığım yerden yavaşça geri kaldırdığımda Jorgan'ın kahve gözleriyle karşılaştım. Kararsız bir şekilde beni süzüyordu. Pekala. Sanırım şirketten çıkıp eve gitmek beklediğim kadar çabuk olmayacaktı. Boğazımı temizledim.
"Yeni olanda beğenmediğin kısım nedir?" Yattığım yerden doğrulmuştum.
"Sadece eskisi içime daha çok sindi, Rosé. Beni yanlış anlama ama onu kullanmayı tercih ederim. Bazı zaten asıl nakaratta öne çıkarıyoruz, bir de ondan öncesinde de mi kullanmak istersin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paint me in all red | jungkook • rosé
Fanfiction"Kızılların kızıllarıma tekrar karışsın, eskisi gibi." (İlk kitap olan RED okunduktan sonra okunulması önerilir.) 30.3.3020, İdol Kurgu. #red: 1 (2.03.2021)