Hongjoong zorlukla konuşmaya çalışırken Seonghwa'nın canından can gidiyordu. Sevdiği adam şu an elleri arasında ölüyordu yavaşça. Kavradığı eli daha sıkı tuttu ve son kez buluşturdu kahve tonları gözleri birbiriyle.
"Seonghwa"
"Meleğim"
"Ben gidince üzülmek yok, tamam mı?"
"Ne saçmalıyorsun sen Hongjoong? Gitmiyorsun güzelim"
"Yalan söyleme kendine artık"
Seonghwa'nın inciden değerli yaşları yavaşça süzüldü yanaklarından aşağıya doğru. Gözlerinden yaşlar akmasına aldırış etmeden en güzel gülüşünü sundu sevgilisine.
"Nereye gidersen git geleceğim sevgilim"
"Seonghwa, beni yalnız bırak dediğim zamanları hatırlıyor musun?"
"Çok iyi hatırlıyorum Hongjoong, bundan sonra asla bırakmayacağım ama korkma sakın. Senin için her zaman yanında olacağım."
Hongjoong sanki son gücüyle hareket ediyormuş gibi sıkıca ve acıyla tuttu sevgilisinin elini. Kendini kaldırmayı denedi fakat o kadar güçsüzdü ki, elini bile tutamamıştı doğru düzgün. Son kez baktı belki de o yüze, son kez tutacaktı belki de o eli. Kim bilir, belki buluşacaklardı?
"Hongjoong."
"Seonghwa."
"Seni sonsuza kadar seveceğim, beni sonsuzluğuna alır mısın?"
"Seni sonsuza kadar seveceğim, seni sonsuzluğuma alıyorum Seonghwa."
Hongjoong'un sesinin kesildiği an gözleri yavaşça kapanmıştı ve o an arkadan tiz bir ses geldi. Artık o, yaşamıyordu. Yavaşça elini öptü Seonghwa biriciğinin. Yanaklarından aşağıya süzülen yaşlar hızlarını arttırdı. Sadece hıçkırarak ağlıyordu sevdiğinin elini tutarak. Doktorlar içeriye girdiğinde çıkmak zorunda kaldı ve odadan çıktı.
Birkaç saat sonra sevgilisinin cansız bedenini o buz gibi yerde yatarken görecekti. Hep uyarırdı onu, 'Yerde yatma Joong, hasta olacaksın yerler çok soğuk' 'Pencereyi kapat Joong hava soğuk hasta oluruz' 'İnce giyinme Hongjoong! Dışarısı buz gibi!' kurduğu cümleler birer birer aklında canlanırken tekrar firar etti gözyaşları. Görevli hemşireler yanına gelip onu morga götürürken ayakları ileri gitmeyi hiç istemiyordu. Sonunda o soğuk odaya girdiklerinde içine bir ürperti geldi Seonghwa'nın. Sevdiği adamın bedeni dolapların birinden çıkarıldığında ağlamasına sesli devam etti Hwa. Hemşirelerden kapıda durmalarını istedi ve bedene yaklaştı. Elini tuttu sıkıca, asla bırakmayacakmış gibi tuttu. Ağlamaları arasında zor duyulan cümleler kurdu.
"Özür dilerim sevgilim. Sana soğukta kalıyorsun diye kızarken seni kendi ellerimle soğuk yere koyduğum için özür dilerim. Özür dilerim sevgilim. Sana ayrılmak yok ne olursa olsun yanındayım dediğim halde arkandan gelmediğim için özür dilerim. Özür dilerim sevgilim. Seni çok seviyorum derken gözlerine bakmadığım her dakika için özür dilerim. Çokça özür dilerim sevgilim. En çokta sözünü tutamayacağım için özür dilerim."
Yarım saate yaklaşık bir süre boyunca özür dileyerek ağlamıştı sadece. Hemşireler geri içeri girip bedeni kapatmaları gerektiğini, Seonghwa'nın artık çıkması gerektiğini söylediler. Başta istemese de gitmek zorundaydı. Bedenini burada bırakarak ona daha fazla acı çektirmek istemiyordu.
Seonghwa her şeyini kaybetmişti artık. Ona işten gelince kapıyı açıcak biri yoktu. İş çıkışı bir başkasını işten almayacaktı artık. Arabasına ilerledi yavaş adımlarla. Yarın sevdiği adamın bedenini toprağın altına verecekti. Artık bir şeyleri kabullenmesi gerekti. Arabaya bindiğinde 1 dakika bile beklemeden çalıştırdı ve evine doğru sürdü. Sevgilisinin en sevdiği şarkıların olduğu o playlisti son ses açıp söylemeye başlamıştı. Kafasını dağıtmıştı sonunda, öyle dağıtmıştı ki anlık hayat arkadaşının ölümünü bile unutmuştu. Neşeyle şarkıları söylerken evine yaklaştığını fark etti. Arabayı otoparka park edip evlerine doğru yürümeye başladı. Kapıya geldiğinde zile bastı. Açan olmayınca bir daha bastı. Üst üste sayısız kez bastı. Kimse kapıyı açmayınca sevgilisini aradı. Telefonu çalıyordu ama açan yoktu. En sonunda cebinden anahtarını çıkarıp kapıyı açtı. Evin içine doğru seslenmeye başladı,,
"Hongjoong! Sevgilim nerdesin? Evde değil misin? Ah doğru işten almayı unuttum seni."
Telefonundan tekrar aynı numarayı arayıp çalmasını bekledi. Telefon çalmaya başladığında içeriden gelen melodi ile şaşırdı Seonghwa. Telefonunu evde mi bırakmıştı?
"Ah Hongjoong saklanmanın zamanı değil güzelim. Hadi çık artık oyunu daha sonra oynarız." ses gelmeyince devam etti
"Kim Hongjoong! Telefonun sesini kapatmayı unutmuşsun çık işte dışarı."
Aniden durdu yerinde, bir koku eksikti burada. Hongjoong'a ait koku eksikti. Onun olduğu heryerde parfümünün kokusu anında yayılırdı. Evde olması imkansızdı. Tam telefondan Hongjoong'un iş yerini arayacaktı ki onlar Seonghwa'yı aradı.
"Ah merhaba Kang Yeosang Bey, ben de sizi arayacaktım. Hongjoong orada mı? Telefonunu evde bırakmış sanırım."
"Başınız sağolsun Park Seonghwa Bey, gerçekten çok üzüldük. En kısa zamanda çelenklerimizi ve Hongjoong'un eşyalarını size göndereceğiz. Lütfen bir ihtiyacınız olduğunda bize ulaşın sizlere yardım etmek çok isteriz. Hongjoong sevdiğim bir çalışanımdı. Tekrardan başınız sağolsun iyi günler."
Telefon konuşması sonlandığı an Seonghwa olayı hatırlamıştı. Sevgilisi ölmüştü. Kendi ellerinde gitmişti. Onun adını söylerken gitmişti sonsuzluğa. Sırtını bir duvara verip kendini aşağıya, dizlerini de kendine çekip elleriyle başını örtüp orada ağlamaya başladı. 1 bilemedin 2 saatlik ağlamalarından sonra kafasını gömdüğü yerden kaldırıp yanına baktı. Sevgilisi ona sarılmıştı.
"Biliyordum Hongjoong! Beni bırakmayacağını biliyordum! Beni sonsuzluğuna aldığını biliyordum."
"Ben gittim Seonghwa sen peşimden geldin." güzel gülüşünü karşısındaki adama sundu.
"Şimdi gözlerini aç bebeğim, sakın benimle gelme. Beni özlediğinde uyu, gözlerini kapat. Ben orada olacağım. Gözlerini açman gerek Seonghwa."
"İstemiyorum Hongjoong. Tekrar gitmeni istemiyorum. Açamam gözlerimi sevgilim."
"Zorundasın Seonghwa, seni sonsuzluğuma alamam. Senin burada benim için savaşman lazım. Ben her zaman buradayım diyorum sana, neden beni dinlemiyorsun? Aç gözlerini."
Seonghwa yavaşça kendine gelmeye başladığında farketmişti ki kafasına koca ağır askılık düşmüştü. Yerinden kalkmaya çalıştığında başı inanılmaz ağrıyordu. Acılı inlemeleri arasında konuştu sessizce,,
"Şu saçma askılık beni sana götürücekse her gün her saat kafama darbe almaya hazırım güzelim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Forever- Seongjoong
Fanfiction"Tanrı onca günahına rağmen onları ayırmamıştı." seongjong 🦖angst🦖