pain

81 12 9
                                    

Güneş suratına çarparak uyandı Hwa, sarıldığı yastık sırılsıklam olmuştu gözyaşlarından dolayı. Saatine baktı, saat daha 7 idi. Bu kadar erken neden uyanmıştı? O bile bu soruyu bilmezken Tanrı'nın bir işaret verebilmesini olası gördü o an. Yataktan güçlükle kalkıp aynadan kendisine baktı. Üstünü bile değiştirmeden uyumuştu. Dolabından en güzel takımını ve kravatını çıkartıp banyoya girdi. Ilık bir duş aldıktan sonra çıktı ve giyinmesi gerekenleri giydi. Bugün önemli bir işi vardı. Hongjoong'un severek kullandığı parfümünden sıktı üzerine. Kokusu öylesine güzeldi ki, o an bayıltabilirdi şuracıkta.

Derin bir nefes alıp odasını toparlayıp terk etti orayı. Salona geçtiğinde raflarda duran beraber çekildikleri fotoğraflarından bir tanesini aldı yanına. Kahvaltı dahil yapmadan çıktı evden. Sabahın ufak esintisi ile hafif üşümüştü fakat umurunda değildi üşümek. İlk önce sahile sürdü arabasını, kimsecikler yoktu orada. Yüksek bir kaya buldu, genelde balıkçıların balık tutmak için çıktığı bu kayalığa çıktı. Biraz fazla yüksekti, oltalar nasıl buradan yetiyordu oraya? Balığa ilgisi yoktu fakat şu an merak etmişti. 'Merak etsem nolur, gerek yok ki artık.' diye düşündü içinden. Eline bir taş alıp aşağıya gelişi güzel attı. Derin bir yere gelmiş olmalıydı, su diğer taraflara nazaran daha koyu duruyordu. Cebinde duran fotoğrafı çıkardı ve dikkatlice baktı. Fotoğrafta Hongjoong, Seonghwa'nın beline sarılmış tatlı ve samimi bir poz vermişti. Seonghwa ise her şeyi olan adama öylesi derin bakıyordu ki, bir başkası baksa 'Bu adam aşık.' derdi. Fotoğrafı ters çevirdi ve cebinden bir kalem çıkardı. Arkasına ufak bir not yazdı,,

"Geliyorum meleğim, bu kadar beklettiğim için çokça özürlerimi sunuyorum sana. Umarım beni affeder, kanatlarının altına alırsın. Her şeyine aşığım be adam."

Notu yazdıktan sonra gülüp çevresine baktı, hala kimse yoktu fakat gelebilmeleri çok yakındı. Ayaklarını sarkıttığı yerden kalktı ve son kez fotoğrafına baktı sevdiğinin, kendini atmadan önce ağzından son birkaç kelime döküldü,,

"Seni seviyorum, tanrım beni onun yanına götür. Onun için geliyorum. Çokça bencilim, kendi günahlarımı kabul etmiyorum onu istiyorum."

Yüksek kayalıktan kendini yavaşça bıraktı. Havada olduğu sürede gözyaşları firar etmiş gülümseyen dudaklara değiyordu. Suya girdiği an bilincini kaybetmişti. Ellerinden biri tuttu, gözlerini açtı yavaşça. Sevdiği adam bu sefer yanındaydı.

"Beklettiğim için özür dilerim sevgilim."

"Seni çok özledim."

"Ben de seni meleğim, ben de seni."

Kolları arasında sarmalarken kokusunu çekti içine. Cennet kokuyordu, Tanrı onca günahına rağmen sevenleri ayırmamıştı. Tanrı da biliyordu sevmek her türlüdür, bunun ayrımı olmaz. İnsan duygularını kontrol edemez, sadece aşık olur, aşkıyla yaşardı. Güzelce sarmaladı sevdiğini.

"Beni sonsuzluğuna kabul ettiğin için teşekkür ederim Kim Hongjoong."

"Seni sonsuzluğuma kabul edecek kadar iyi biri olduğun için asıl ben teşekkür ederim Park Seonghwa."

Forever- SeongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin