07: selam

947 71 38
                                    

harry potter; yavaş adımlarla, elleri cebinde, yüzünde gülümseyesiyle, karmakarışık kuzgunlarıyla, yere çevrilmiş zümrütleriyle okuluna doğru adımlıyordu. tabii ki gülümsemesinin tek sebebi her zaman düzenli olan platin saçlara, parlak gri gözlere, eşsiz bir gülümsemeye sahip olan çocuk değildi, saçmalamayın lütfen (!).

dakikalar sonra, okulun kapısı göründüğünde ve etrafı insanlarla dolduğunda; derince nefes aldı kuzgun. insanlar onu çok da sevmiyordu ve o bunun fazlasıyla farkındaydı. bu gibi ortamlarda gerilmemek elinde olmuyordu.

yutkundu. durdurduğu adımlarını tekrar başlattı.

"hey, selam potter!" şaşkınlıkla ağzı açıldı kuzgunun. donakaldı, gözleri büyüdü.

mutlu olmasının sebebi -eh, bunu itiraf etme zamanı gelmişti- olan çocuk, arkasından gelmiş, okula sırtını dönerek bakışlarını harry'e sabitlemiş ve ona selam vermişti.

bir selam, harry'nin yerinde olan mutluluğunu kat kat arttırmıştı.

sonunda draco malfoy, kendisiyle iyi bir biçimde konuşmuştu. normal insanların yaptığı gibi selam vermişti.

harry bir an ölüyor mu diye merak etmişti. kalbi yerinden çıkarcasına çarpıyor, nefesini kesiyordu. parmak uçları karıncalanmış, içini daha önce yaşamadığı türden bir duygu kaplamıştı. ne olduğunu kestiremiyordu, öyle ki bunu düşünecek durumda da değildi.

basitçe silinebilecek bir hoşlantı değildi onunkisi. aşıktı. her şeyini verebilecek kadar aşıktı. her an aklında olacak kadar, yaşadığı her saniyede yanında olmasını isteyecek kadar aşıktı. ona zarar vereceğini bilmeden aşıktı. canının hiç olmadığı kadar acıyacağını bilmeden... bilmeden aşıktı çocuk. bildiği günlerin gelmesi ise fazla uzak sayılmazdı.

overbearing and hero, drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin