"Elhoim krallığına hoşgeldiniz, hanımlar."Elimdeki özel bitkiyi bırakıp pencereden dışarı baktım. Etrafı surlarla çevrili kocaman bir alan, en tepede devasa bir kale olduğunu uzaktan seçebiliyordum. Gördüğüm krallıklardan en büyüğü diyebilirdim.
Surlara geldiğimizde durduk. Şövalyeler arabayı kontrol etti. Tüccar olduğumuz için bir sorun çıkmamıştı. Buraya giren sadece biz değildik, arkamızda da bir sürü fayton vardı. Bu kalabalık iki gün sonra olacak baharı müjdeleyen şenlik içindi. Her yıl belli bir gün bu şenlikler düzenleniyordu. İlk defa katılacaktım. Bu kadar büyük bir yerde kocaman bir şenlik olacağından hiç şüphem yoktu. Heyecanlanmadan edememiştim..
Kısa bir yol sonunda şehrin içine girdik. Etraf rengarenkti, herkes bir koşuşturma içindeydi. Doğa gibi insanlarda baharın geldiğine seviniyorlardı. Her bir ayrıntıya dikkat ettim. O kadar güzel kokuyordu ki etraf.. Doğayı yeniden canlandırmışlar gibiydi. Evlerden evlere asılmış rengarenk süsler, kurulmaya başlanmış panayırlar, hediyelik eşya alan insanlar.. Hepsi sırf iki gün sonraki şenlik içindi.
Annemlerin sohbetine katılmak için öne geçtim. Geçmemle sarayı görmem bir oldu. Biraz daha yaklaşmıştık. O kadar büyük ve büyüleyiciydi ki.. Gözlerimi alamadan edemedim.
"Anya, hoşuna gitmiş gibi duruyor." dedi annem. Dikkatimi saraydan çekip anneme döndüm.
"İnsanın hoşuna gitmemesi mümkün mü? Neden daha önce buraya gelmedik diye soruyorum kendime." Dedim ve kıkırdadım."Hoşuna gittiyse artık daha sık geliriz. Sen yeter ki iste.." diye karşılık verdi babam. Solmayan gülüşümle elimi omzuna koyup sıktım.
"Bak bak, babana bak sen. Kıskandım."
Diğer elimi annemin omzuna koydum ve sulu bir şekilde öptüm. Bu durum karşısında iğrenmeden edemedi.
..
"Geldik, burada kalacağız." dedi babam. Geldiğimiz yer çok gösterişli olmayan sıradan bir evdi. 2 katlıydı ve ona benzer evler böyle sıralanıp gidiyordu. Ortada at yolu, yolun kenarında düzenli bir şekilde dizilmiş küçük ağaçlar.. Yaşanmak için uygun bir yerdi.
Kalacağımız minik eve yerleştik, etrafı keşfetmek için hemen dışarı çıktım. Kaybolmamak için uğraştım ama kendimi bir an şehrin ortasında buldum. Kocaman bir alan, bir sürü panayırlar açılmıştı. Kimileri süs eşya satıyor, kimileri minik oyun yeriydi, kimileri de pratik yemekler satıyorlardı.
Küçük bir çocuk bacağıma çarpıp hızla uzaklaştı. Başka bir çocuk onu takip etti. Büyülü dünyadan uyanıp çocukların gittiği yeri izledim. Küçük oyuncakçı panayırına gittiklerini gördüm. Önünde baya sıra vardı, daha iyi incelemek için panayıra yaklaştım. İnsanların arasından sızıp olayı kavramaya çalıştım.
Hareket eden hedefleri okla vurmaya çalışıyorlardı. İlgimi çekmişti. Oyuncu; oku yaya taktı, sonuna kadar gerdi. Hedefi vuracağını sanıp yayı serbest bıraktı ama vuramadı. Gözüm kenara kaydı, bir sürü oyuncak vardı. Başka biri geldi hedefi vurdu, istediği oyuncağı alıp gitti. Dikkatimi çeken yay ve oku nasıl kullandıkları olmuştu. İlgimi çekti, sıraya girdim.Görevli, önüme yay ve oku koydu. Uzun bir süre baktım, aşırı hoşuma gitmişti. Diğer oyuncular gibi yaptım. Oku, yaya yerleştirdim ve sonuna kadar gerdim. Hareket eden kırmızı hedefe odaklandım. Zamanı geldiğini anladım ve yayı serbest bıraktım. Ok, kırmızı noktaya anında girdi.
Arkamdan hayran olmuş gibi sesler geldi. Gülümsemeden edemedim.
Hedef tahtası daha da hızlandı. Aynı şekilde tekrar vurdum. Ve tekrar ve tekrar..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ELF
Fantasyİnsanlar, sirenler, troller, nadir bulunan uğursuz satirler.. Yıllar sonra nesli tükenen ırktan gelen son elf uyanıyor. Ölümü hissedip yeniden doğuşun tadına bakıyor. Elhoim krallığına giden Anya'nın karanlık geçmişini öğrenirken kendini bir savaş...