two

146 24 6
                                    

kocaman bir boşluksun
biliyor musun
beni sen
doğurdun.

üç yıl sonra.

saçlarını eline doladı. yüzü bembeyazdı. derin bir nefes alıp tanrının gözlerinin içine baktı. günden güne, gitgide şeffaflaşan gözleri, rose'ni üzüyordu. sanki bir gün ansızın yok olacakmış gibiydi.

içinde hissettiği amansız ağrı ile gözlerini yumdu. dizlerinin üzerine çökdüğünün farkına varmadı. göğsü eğriliyordu.

“zbigniew,” diye mırıldandı, “kulaklarıma dekalog'u çalmayı bırak artık!” sesi ağırlaştı, “beni öldürmeyi bırak artık..tanrım.”

gözlerini bir köşede duran, kendinden hayli küçük tanrı'ya dikti. kanlı gözleri, bembeyaz yüzünü ağrıtıyordu. yüzünde azap vardı.

“seni seviyorum,”

“seni üç yaşımdan beri durmadan seviyorum.”

ve hep seveceğim tanrım.

küçük bir kahkaha attı rose.

ellerini yere diremiş, başını aşağı eğmişti. yüzüne yayılan gülüş, acı bir nefesle dudaklarının arasından çıktı.

yavaş yavaş, yüzünde göğsünü azaltan bir gülümseme ile, ayağa kalktı.

ellerine baktı. uzun uzun ellerine baktı. tanrı'nın karşısına geçip, usulca gözlerine değindi. parmak uçları yanınca, yüzündeki tebessüm büyüdü. elini çekmedi.

kendi gözleri ile, tanrı'nın gözlerinin ellerini nasıl yaktığını izledi. uzunca tebessüm etti.

“sana direneceğim,” dedi,
“sana direneceğim fakat bu seni sevmeme engel olmayacak, tanrım.”

22 april 2021
×11:40

tanrıya kadar elvedâ!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin